Saturday 4 December 2021

Berlin ALMANYA 🇩🇪 2015

Çocukken başlamıştım günlük tutmaya; sürekli olmasa da molalar halinde devam ettim. Ne zaman ki oğluma hamile olduğumu öğrendim, işte o tarihten beri gün sektirmedim. Günlüğümün miladı 22 Aralık 2001’dir.  Bir tür Poyraz Günlüğü benim için. 
Oğlumla birlikte çıktığım seyahatler ise tıpkı Topkapı Sarayı’nın ilave biletle gezilen kısımları gibi daha da özel muamele gördü benden. Bir tür Günlük Premium, Elite, Plus
😁 oldu. Seyahat notlarımı HBDGO adını verdiğim özel bir klasörde dosyaladım. Gündelik günlüğümde😊 seyahat ile geçen günlerin karşısına “... seyahatimiz HBDGO dosyasında” diye not düştüm sadece. Tüm detaylarıyla yolculuk anılarımızı HBDGO’ya sakladım.

Seyahat Okulu’nun sadık okuyucuları HBDGO’nun oğlum 4.5 yaşındayken gittiğimiz Orta Amerika seyahatinin hatırası olduğunu bilirler. Meksika günlerimizde Poyraz’ın coşku sarhoşu olduğu bir anı temsil eder HBDGO: Hayat Bundan Daha Güzel Olamaz diye haykırdığı anı... Ahhhh! Öyle güzel bir andı ki! Hatırlamak bile insanı mutlu ediyor. 🙏 

Şimdi bu bir torba dolusu lafı neden yazdım diye soracak olursanız... HBDGO Berlin notlarımı, seyahat zamanı sıcağı sıcağına, günü gününe yazmıştım. Sonra neden bilinmez yanlışlıkla silindi herhalde. Arayıp da bulamayınca, seyahatten  tam 5 ay sonra aklımda kalanları not alarak yeniden can üflemişim anılarıma. İşte aşağıdaki notlar tamamen HBDGO Berlin notlarının ikinci tur edisyonundan. Noktasına, virgülüne dokunmadan, makyajsız...

23 aralık Çarşambadan 26 aralık 2015 Cumartesiye uzanan, tam da Noel zamanı gerçekleşen Almanya BERLİN anılarını yine Noele yaklaşan bir tarihte okumak çok iyi geldi. Umarsın sizlere de aynı huzuru verir. 

🌍

✍️ SEYAHAT GÜNLÜĞÜ

Notlarımı seyahat zamanı yazmıştım. Hatta günlüğüme "Berlin notları HBDGO 'da" notunu bile düşmüşüm. Demek ki yazdığımı hayal etmiyorum. Fakat gel gör ki 21 mayıs 2016'da notlarımı bir gözden geçireyim diyor ve bulut olup uçtuğunu görüyorum. Dolayısıyla şu anda yazacaklarım o zamanki netlikte olmayacak. Diğer taraftan anıların en demli, tatlı halini yansıtacak belki de. Notları Berlin'deyken kaleme almıştım. Şimdi ise karşımda nefis Adalar manzarası. O vakit kış zamanıydı, Noel vakti. Şimdi ise yaz kapıda, Ramazan'a az kaldı. 

Her seyahat notum, önce bu seyahatin nasıl hayata geçtiği hikayesi ile başlar. Berlin, gerçekten de çok uzun bir geçmişe sahip. 21 Aralık 2006, bir taraftan yılbaşı olmasının yanısıra Kurban Bayramı'nın da 1. günü ile kesişerek çifte kutlamalı bir yıl geçişiydi. Biz o vakit en muhteşem seyahatlerimizden birine, Orta Amerika'ya, Mayalara Azteklere gidiyorduk. Tesadüf o ki Atatürk Havalimanı’nda o vakit Berlin Askeri Ateşesi olan arkadaşımı Ali Türkşen ile karşılaşmıştık. Seyahatimizin dönüş ayağında transfer uçuşumuz nedeniyle 1 gün/gece Madrid'te kalacağımız için aldığımız 1 aylık Shengen vizemiz vardı. O an ayaküstü muhabbetimiz esnasında, o seyahatin hemen ardından vizemiz bitmeden Berlin'e sevgili Ali ve Sevim'e ziyarete gitme planlarını konuştuk. Ciddiydik de, harbiden gidecektik. Fakat sevgili arkadaşlarımızın protokol takvimi çok yoğun olunca sadece niyet olarak kaldı. Zaten onların ajandası da Türkiye dönüşlerinin ardından Poyrazköy, Balyoz derken yıllar ölçüsünde şaşacaktı. 

Bir sonraki Berlin girişimim ise neredeyse 9 yıl sonra, 2015 yılında sevgili Slovak arkadaşlarımız Miro ve Olga ile Bratislava'da buluşma planımızı Berlin'den başlayan ve Slovenya'da biten bir rotanın içine yerleştirmekti. Fakat izin süreme Berlin çıkışlı bir programın sığamayacağını anlayınca o programı Polonya çıkışlı, Slovakya, Avusturya ve Slovenya şekline dönüştürmüştüm. Bu arada bu rota  gerçekten de çok keyifli bir seyahat oldu. Bakınız, Bloğun hemen bir önceki seyahati.😊


Poyraz'ın okul nedeniyle yılbaşı öncesindeki 1 hafta Noel tatilini kayağa ayırmaya, daha önceki yıl Noel tatilinde Kars ile başlattığımız kayak ve keşif planımızı Kayseri - Erciyes Dağı ile sürdürmeye karar vermiştik. Uçak biletleri alınmış, otel rezerve edilmiş ve hatta kapora bile ödenmişti. Gelin görün ki bu seyahatin en önemli malzemesi olan kar yoktu ve yağacak gibi de gözükmüyordu. Bunun üzerine seyahatimize 3 gün kala bir pazar günü Arkan ve Poyraz ile tam da bu notları yazdığım Dragos tesislerinde kahvaltı ederken fikrimi açıkladım: Kayseri'yi sömestir zamanına ertelemek ve onun yerine Berlin'e gitmek. Yazınki seyahatimizden kalan 6 aylık Shengen vizemiz yılbaşında sonlanmadan önce, tam da Noel zamanı bir Hıristiyan ülkede olmanın güzelliğini yaşama fırsatı elimizdeydi.

Genelde tüm seyahatlerime mutlaka yeni bir ülke eklerim. Berlin, bunu yapmadığım birkaç seyahatimden biri oldu. Daha doğrusu düşününce bugüne kadar Almanya'yı hep tek başına gezdiğimi, başına ya da sonuna başka bir ülke eklemediğimi farkettim. 

Almanya'ya ilk kez 1991 yılında gitmiştim; Paskalya zamanı; Frankfurt ve Heidelberg'i gezmiştim. Tüm seyahatimin bütçesi o dönem İngiltere’de  au-pair'lik yaptığım aile tarafından karşılanmıştı. Londra’daki varlığımın ana amacının eğitim olduğunu düşünürsem, Almanya benim turistik amaçlı ilk seyahatimdi, üstelik sponsorluydu ve gerçekten de çok güzeldi. 

İkinci seyahatimiz ise 2011 yılının Aralık ayında sevgili Miro ve Olga ile ilk muhabbetimiz başladığında işten 1 gün izin alıp hafta sonuna ekleyerek -yine Aralık ayında Noel gelmeden- yaptığımız 3 günlük bir seyahatti. Detmold'a gitmiş ve olağanüstü Slovak arkadaşlarımızla tanışmış, muhteşem bir hafta sonu geçirmiştik.

Bu seferki 3. Almanya seyahatim olacaktı. Programa aslında Sofya'yı da katmak istedim. 5 günümüz vardı. Fakat iki ülke arasındaki ulaşımı bir türlü çözemedim. Bize 1 gün kaybettiriyordu. Hatta Berlin'e Sofya'dan bile az vakit kalıyordu. 5 günü tek şehirde geçirme fikri bana ilk etapta sıkıcı gelse de gerçekten sıkılırsak Hamburg'a gideriz düşüncesiyle biletleri aldım. Dönüşte dinlenmek için vaktimiz kalsın ve ayrıca tek şehre gidiyoruz diye Çarşamba gidiş Cumartesi dönüş şeklinde 4 gün için biletlerimizi aldım. Hiç bu kadar kısa vadede yurtdışı seyahati hazırlamamıştım. İşte vize sahibi olmanın güzelliği. 3 biletin ikisini Wings puanlarımla aldım, zaten yılbaşından sonra Wings puanları yurtdışında kullanılamayacaktı, çok münasip oldu. Bu durumda sadece 1 bilet için ödeme yapmış oldum. Bu arada sömestire ertelediğimiz Kayseri biletlerini de zaten puan ile almıştım. Tabii ki bir miktar ceza puanı ödedik ama yine de ana biletlerin puanla alınmış olması nedeniyle çok can acıtmadı. 

Bu seyahat, işyerinde de çok gönül yorgunu olduğum bir döneme denk geldi. Huzura ve değişikliğe en çok ihtiyaç duyduğum bir zamanda, gerçekten de ruhuma panzehir gibi oldu. Çocukluğumun casus filmlerinin şehri, hem dikilen hem de yıkılan duvarla dünya tarihinin önemli anlarına tanıklık eden, insanlığın geleceğine umut veren bu şehir, geçirdiğimiz 5 gün boyunca bize de iyilik enerjisi yükledi.


23 Aralık 2015 Çarşamba 

THY 'nin sabah uçuşu ile Berlin yolcusuyuz. HSBC Lounge ile başlıyoruz yolculuğumuza. Türk Hava Yolları başta yemekler ve personel olmak üzere hizmet kalitesi ile gerçekten de uçuşlarda en çok tercih ettiğim havayolu. Ayrıca uçuşlarının çoğunda saatler çok uygun. Berlin uçuşumuzda da öyle. Sabah makul bir saatte kalkıp öğleden önce Berlin'deyiz. 08.10'da kalkan uçak Almanya saati ile 10.10'da Tegel'e iniyor. Cumartesi de akşam üzeri dönüyoruz ve geceyarısından önce evde olmuş olacağız. Tegel'den kalkış 18.55 Yeşilköy varış ise Türkiye saati ile 23.00. Yani 4 dolu dolu gün bizim. Giderken de gelirken de uçuşumuzda neredeyse hiç rötar olmadı.  Küçükyalı'da oturduğumuz için Sabiha Gökçen üzerinden uçuşları daha çok tercih etmekle birlikte bu rotada Yeşilköy üzerinden uçuşların saatleri daha mantıklı. Kaldı ki hem giderken hem gelirken saatler trafiğe yakalanmadan gidip gelebileceğimiz şekilde. 

🏨 Otelimiz Hotel California o kadar merkezi bir yerdeymiş ki havaalanından bindiğimiz otobüs önünden geçip neredeyse tam karşısındaki bir durakta durunca sanki taksiyle gelmiş gibi kolayın da ötesi bir şekilde kapısındaydık. Bu kadar rahat ve ekonomik şekilde otele ulaşmak çok hoşumuza gitti


Otele vardığımızda saat 11.00 bile olmamıştı. Odamız henüz hazır olmadığı için eşyalarımızı bırakıp şehri keşfetmeye karar verdik. Otelin olduğu yer Nişantaşı gibi bir yer. Adı
Kürfürstendamn. Çok geniş bir cadde, üzerinde şık marka mağazalar...



Bugünümüz şehri yürüyerek keşfettiğimiz bir gün oldu. Hayvanat Bahçesi, Tivoli Bahçesi üzerinden Melek Anıtı ve meşhur Brandenburg'a uzanan uzun bir rota. 





🥘 Bu arada bizim otele yakın noktadaki katedralin etrafına Noel marketi kurulmuş; bir dolu tezgahta hediyelikler, yiyecek ve içecek satılıyor. Işıl ışıl, çok güzel.... Türk bir büfe bulup dürüm arası döner yaptırdık. Büfede çalışan Murat Abimiz gerçekten de çok güzel melez bir tat yaratmış, çok beğendik. Memleketli olduğumuzu öğrenince neredeyse 10 Euro ederindeki içeceğimizden ücret almadı:) ne tuhaf bir adet ama bir taraftan da ne güzel. Başka bir ulusta da bu türde yani bir sırf memleketlim diye para almama olayı var mıdır acaba? 


Akşam Parlemento'yu gezmek için rezervasyon yaptırdık. O esnada Yahudi Anıtı'nı gezdik, bir AVM'de yemek yedik. AVM'nin zeminine ünlü kişilerin sözlerini yazmışlar. Özellikle Gandi'nin “Tek çözüm barış” lafı dikkatimi çekti. İçinde olduğum durumda bana adeta yol gösteren bir işaret gibi geldi.   







Parlemento binası mimarisiyle gerçekten dikkat çekici. Spiral bir merdivenle gezilen cam kubbenin altında Parlemento koltukları, kürsüsü görülebiliyor. Alman hükümetinin şeffaflığını sergilemek ve vurgulamak için yapılmış. Tam "Almanlar yapmış" lafını dedirten türde bir mühendislik söz konusu. 




Otele vardığımızda epey yoğun ve güzel bir gün geçirmiş olmanın tatlı yorgunluğu vardı üzerimizde. Otelin girişinde yılbaşı kurabiyeleri karşıladı bizi. Yarın Noel.




🎄 24 Aralık 2015 perşembe

Noel ayrıcalıkları sayesinde kahvaltı saati 10.00 yerine 1 saat öteleme ile 11.00'e kadar uzatılmış. Noel peçetelerimiz, üzerinde Noel çikolatalarımız, harika kahvaltı büfesine ilave olarak Noel kek ve kurabiyelerinden oluşan ayrıca bir büfe ile kahvaltı alanı o kadar güzeldi ki sadece 4 günümüz olmasına ve şimdiden 3 günümüz kalmasına rağmen aceleyle kahvaltı edip çıkmaya gönlümüz elvermedi. Bu güzelliği sonuna kadar yaşayalım, tadını çıkara çıkara kahvaltı edelim dedik. 






Ayrıca şu an herkes için en önemli şey Noel ve Noel'in getirdiklerini deneyimlenmek zaten başlı başına bir aktivite. Seyahatimizi 4 gün ve araya Sofya'yı katmadan düzenlemekle çok iyi etmişiz. Zira Noel nedeniyle bugünden başlayarak döndüğümüz cumartesi dahil tüm süre boyunca tüm mağazalar kapalıydı. Müzeler ve gezilecek tüm noktalar da bazı gün ve saatlerde açık. Bugün zaten müze anlamındaki tüm mekanlar kapalı. Bu nedenle bugünün programını bu detayları gözeterek oluşturduk.

Dün çok yürüdük. Bugün o kadar yorulmayalım ve aynı yerleri tekrar yürümek zorunda kalmayıp yeni yerlere ayak basalım diye günlük kart aldık. Hedef Berlin Duvarı.... 













Bugün Noel. Akşam yemeğimizi meşhur radyo kulesinin olduğu meydanda Vapiano'da yedik.







Nefis Noel yemeğimizi muazzam bir manzara, dramatik bir gün batımı eşliğinde yedikten sonra önce yakınımızdaki kilisedeki ayine katıldık. Ardından başından sonuna katedraldeki Noel ayinine katıldık. Katedral tamamiyle dolmuştu, yerde oturanlar vardı. Biz de yere oturarak izledik. Ayin çok etkileyiciydi. Özellikle ayin esnasında fenalaşan yaşlı bir kadına ortada izdiham ve panik yaşanmadan acil yardım görevlileri tarafından ve ayin akışı hiç etkilenmeden önce katedralde bulunduğu sırada ilkyardım yapılması ardından kadının kendine gelip sessizce katedralden ambulansa alınmasını hayranlıkla izledik. Profesyonellik ve toplumsal medeniyet dedikleri tam da bu tanık olduğumuz şey olsa gerek.






Ayinin ardından civardaki müzelerin etrafında dolandık. Bergama Müzesi Noel nedeniyle kapalı ama açık olduğu günlerde de gitmeyi düşünmüyorum zira bizim ülkemizden alınan eserlerin olduğu kısım şu sıralar bakımdaymış. Bu nedenle zaten bizim için esas anlam taşıyan kısmı göremeyecekken müzeyi de plana dahil etmenin anlamı yok. Eğer o kısım açık olsaydı, müzeye gittiğimde görevliye “zaten benim olanı görmek için para ödemeyeceğimi” söylemeyi kafama koymuştum. 





25 Aralık 2015 Cuma

Bugün önce babamızla birlikte Check Point Charlie'ye gittik. 

                   

🐒 Ardından babişimizi orada bırakıp Poyraz ile hayvanat bahçesine geçtik; kapanışa kadar akvaryum dahil köşe bucak, neredeyse santimine kadar gezdik.


Çok güzel, çok doğal, çok büyük. Kapanışa kadar her yeri gezeceğiz diye özellikle son saatte epey adımlarımızı hızlandırarak gezmek zorunda kaldık. Kapanış saati gelip çattığında maymunları görememiştik. Park artık zifiri karanlığa bürünmesine rağmen maymunların evini bulduk. Telden cam kapıya gelmiş birkaç maymun vardı. O kadar anlamlı bakıyorlardı ki bir an kendimi Maymunlar Cehennemi filmindeki Vincent'a bakarmış gibi hissettim, Poyraz, bu 100 yılın üzerinde tarihe sahip hayvanat bahçesini çok beğendi. Özellikle düzenlemelerin doğallığı, hayvanların çoğuna çok doğal ve geniş alanlarda ziyaret olanağı sunulmasından çok etkilendi.




Tabii ki her anne gibi ben de oğlumun keyif aldığı bir gün geçirmiş olması nedeniyle çok mutluyum, huzurluyum.









Hayvanat Bahçesini gezeceğiz diye öğle yemeği yiyemeyip sadece kısa bir kahve ve atıştırmalık molası verebilmiştik.
🥘 Akşam olup hava karardığında artık bahçe kapanmış ve midemizde çalan zilleri son raddede duymaya başlamıştık. Poyraz'a ne yemeği tercih ettiğini sorduğumda hayvanat bahçesine yakın olan ve ilk gün keşfettiğimiz Murat Abinin büfesini söyledi.  Murat Abi bugün büfede değildi ama yerine bakan genç de yine bizden içecek parası almadı.😊🙏 Poyraz ilk gün yediğinden farklı bir dürüm seçip onu afiyetle yerken ben de daha Türkiye'deyken canım çekip de bir türlü ne yapma ne de bir yerden alıp yeme fırsatı bulamadığım kısırı yan büfede ( yine bir Türk büfesi) görünce cennete düşmüş gibi oldum. Üstelik demleme çay da var. Türk çayı. Hemen bir kase kısır ve çay aldım. Oh mis gibi memleketimin yemeği, çayı ve konukseverliği. Geldiğimizden beri tanıştığımız tüm Türkler çok düzgün. 

26 Aralık 2015 cumartesi

Sabahtan teknik müzeyi gezdik. Malum Almanya denk teknoloji demek. İTÜ’de mezunu olduğum İşletme Mühendisliği de Almanya çıkışlı bir disiplin. Adamların teknoloji ile ekonomi-pazarlama alanlarını tek potada erittiği bir sinerji karışımı. Böyle bir müzeyi görmeden Almanya’yı hele de Berlin’i gezdim demek olmazdı. Müze gerçekten de çok etkileyici. Her köşesini büyük bir keyifle ve dikkatle gezdik.





Mekan çok hoşumuza gidince öğle yemeğimizi de yine müzede yedik. Turumuzun finalinde müze mağazası ile kapanışı yaptık. 


Tüm güne yayılan müze & müze restoranı & müze mağazasının ardından Otele dönmemiz, eşyalarımızı alıp check-out neredeyse ucu ucuna yetişti. Yine geldiğimiz otobüs ile neredeyse otelin önündeki duraktan binip havaalanına gittik. Bu kadar güzel bir otel, bu kadar uygun fiyat, bu kadar kolay ulaşım. Gerçekten de bu seyahatte her işimiz rast gitti. Noel Baba’nın bize lütfu oldu bu 4 gün. Berlin’de dört dörtlük 4 gün. 🙏