Friday 21 August 2020

BOLİVYA 🇧🇴 Amazon 🐊 🐍 2011

 

Hani şu son dönemin yeni yetme bir lafı var ya “uzay” diye. İşte Amazon seyahatimiz de öyle uzay bir seyahatti. Afrika bile kafamda daha ulaşılır bir yerdeymiş demek ki! Kaldıki 2000’i 2001’e bağlayan yıl Kenya’ya gittiğimizde kalbim heyecandan yerinden çıkacak gibiydi. “Kenya’ya, Afrika’ya gidiyorum” cümlesini defalarca kendime tekrarlıyor ve bir türlü inanamıyordum. Amazonlar ise sanki ancak belgeselcilerin gittiği bir diyar gibi zihnimin hayal galaksisinin bir köşesinde bekliyordu. 

Ne zaman ki bu seyahat fikri hayallerime düştü, o zaman “Neden Amazon’a da gitmeyelim” diye tatlı bir soru beni dürtmeye başladı. 

Nehrin derinlerine dalmadan, Amazon için neden Bolivya’yı seçtik sorusunun yanıtına geçmeden önce nev-i şahsına münhasır rotamızı bir kez daha hatırlayalım. 

🌏

🇺🇸 17- 21 Ağustos 2011, ABD, New York

🇵🇪 21-30 Ağustos 2011 , Peru: Lima, Cusco, Pisac, Urubamba, Ollaytaytambo, 

Aguas Calientes, Machu Picchu, Puno, Titicaca, Uros, Taquile  

🇧🇴 30 Ağustos-5 Eylül , Bolivya: La Paz, Amazonlar (Rurrenabaque) 

🇵🇾 5-6 Eylül 2011, Paraguay: Asuncion

🇧🇷 6-7 Eylül 2011, Brezilya 1. Etap : Foz Do Iguaçu

🇦🇷 7 Eylül 2011, Arjantin: Iguazu Falls

🇧🇷 7-11 Eylül 2011, Brezilya 2. Tur: Foz do Iguaçu, Rio de Janeiro

🌏

NEDEN BOLİVYA’DA AMAZON?

Bu seyahatte 30 Ağustos doğumlu oğlum Poyraz’ın 9. yaş gününü de kutlayacaktık.  Artık kocaman bir çocuk olduğu ve dünya, doğa, hayvanlar, ülkeler konusunda beni her zaman şaşkınlığa düşürtecek derecede bilgi sahibi olduğu için seyahat fikrimi onunla paylaştım; bu tür bir yolculuğun onun ilgisini çekip çekmeyeceğini sordum. 

Oğlum, ben daha Amazon der demez “Anne, ben de hep pembe Amazon nehir yunuslarını görmek istemişimdir.”😊 demesin mi! Amazon’da yunus mu yaşıyor? Üstelik de pembe renkli! İyi ki sordum dedim kendi kendime. Yoksa 6.575 km.lik bu dünyanın en büyük nehrinin neresinde pembe yunus var bilmeden rastgele gitmek olmazdı. Poyraz’ın bu yoğun yunus coşkusu otomatik olarak seyahatin Amazon rotasını “pembe yunus görülecek yer” olarak tariflemiş oldu. Geriye pembe yunusların olduğu noktaları bulmak kalıyordu. Peru, Brezilya, Bolivya... 

Yolculuk rotamızdaki 3 ülkede de pembe yunus vardı ama gerek Peru gerekse Brezilya’daki pembe yunuslu Amazon noktaları, ana gezi noktalarımızdan epey uzaktaydı. Hem zaman hem de bütçe olarak seyahatimizi genişletme imkanı yoktu. İtiraf etmeliyim ki oğlumun “pembe yunus” sözünü duyuncaya kadar aklımda Bolivya ve Amazon aynı cümle içinde bile geçmiyordu. Brezilya; hem çok büyük olduğu için daha çok zaman gerekir hem de en popüler Amazon ülkesi olduğu için daha pahalıdır diye düşünerek, oğlumla konuşmadan önce aklımdan geçen, Peru’da Amazon programı yapmaktı. İşin içine pembe yunus girip, Peru’daki yer epey uzak kalınca yedek kulübesinde bile olmayan Bolivya birden başrolü kaptı. İyi ki de öyle oldu. Böylece en bütçe dostu rakama, olabilecek en bakir ülkede Amazon deneyimi yaşamış olduk. Belki de bizim ülkemizden oraya giden ilk kişileriz ya da ilklerdeniz. 

Hayatımızın en büyülü seyahatlerinden biri olan Amazon günlerimizin detayları aşağıdaki günlük notlarımda. Şimdi yola çıkma zamanı. 

✍️ SEYAHAT GÜNLÜĞÜ

30 Ağustos Salı ( BOLİVYA, Başkent La Paz)

AMAZON ARİFESİ

Seyahatimizin en önemli etaplarından birisi yarın yola çıkacağımız Amazon programı. Seyahatin Amazon etabı, bugün doğum günü olan oğluma doğum günü hediyesi.🎂🙏

Wikipedia’dan bulduğum Swiss Bolivian Adventures (SBA) kanalıyla Rurrenabaque’a gidiyoruz. (Çok küçük bir yerleşim olduğu için yukarıdaki haritada belirtilmemiş, konum olarak Reyes yakınlarında) Rurrenabak diye okunan şehir kısaca Rurre olarak da biliniyor; bir tür Afyonkarahisar😊 misali. 

Amazon’a ayırdığımız 4 günün içinde 2 farklı program yer alıyor.

Amazon Programları ve Bütçesi

🌳 İlk program olan 1 günlük Orman programı ki Selva diyorlar kişi başı 65 $

🐍 3 günlük Pampas yani bir tür Afrika savanının Amazon versiyonu olan açıklık, otlak alanda yapılan programa ise 146 $ veriyoruz. Poyraz için de fiyat aynı. (1 $=1.5 TL olduğu kutlu ve de mutlu yıllar.🙏 )

Hazır laf paradan açılmışken La Paz yazısında değindiğim Bolivya parasını da tekrar anımsayalım. Para birimi Boliviano ve 10 BOB Yaklaşık 2.5 TL. civarı. Sene 2020’ye geldiğimizde ise 1 BOB =1,05 TL olmuş durumda. Yani 9 yıl önce TL’nin 1/4 değerinde olan BOB büyümüş, serpilmiş ve TL ile aynı boya posa bürünmüş. Şimdi dönüp rakamlara bakınca, hiç bir şeyi ertelememenin maddi manevi kıymeti bir kez daha ortaya çıkıyor. Kaldı ki o dönemde olası en bütçe dostu Amazon programı Bolivya’daydı. Peru ve özellikle Brezilya’daki rakamlar ise uzaydı. 🙁

Amazon -Ara Konaklamalar - Bütçe

🏨 Orman turu sonunda kalacağımız otele adam başı 9$,

🏨 Pampas dönüşü kalacağımız otele ise yetişkin 30 $, Poyraz için 18 $ ödüyoruz. 

Toplam Bütçe 

Tüm bu ödemeler nakit olarak ve evvelinde istendi. Çekirdek ailemiz ve arkadaşımız Metin olmak üzere 4 kişi için tur ve otellere toplamda 988 $ ve bu paranın Western Union ile transferi için de üzerine 47 $ komisyon ödedik. Allahtan paranın ellerine ulaştığı teyidini tam da New York’a uçacağımız gün, yani yolculuğun ilk günü alıp içim rahatlamıştı. 

Mavi Boncuk 🧿 

SBA firmasından Julian ile neredeyse Şubat ayından beri yazışıyorduk; akraba gibi olduk. Julian o gün biz otele adım attıktan yarım saat sonra voucher’ları yani seyahat evraklarını vermek için Loki Hostel’e geldi ve bize ilk başta üzülüp sonra da “her işte bir hayır vardır.” dedirtecek haberi verdi. 

Yarın bizi Rurrenabaque’ye götürecek Amaszonas’ın ilk uçağı olan 06:15 uçuşumuz 3. uçuş olan saat 09:35’e alınmış. Önce çok üzüldüm, çünkü bu erkenden başlayacak orman programımıza yetişemememiz anlamına geliyordu. Julian; rehberin bizim geliş saatimize göre turu başlatacağını ve 1-2 saat uzatabileceğini söyleyerek içimizi  rahatlattı. Bu arada, birini Lima’daki Loki’de bıraktığım mavi boncuktan sonra diğerini de teşekkür hediyesi ve hatıra olarak Julian’a verdim. Julian’ın Türk bir ahbabı varmış. Bu nedenle mavi boncuğu görür görmez tanıdı ve “nazar” dedi. 

Yanımda, seyahatimizi güzelleştirecek kişilere vermek üzere mavi boncuk getirmiştim. 3. mavi boncuğu, bana program hazırlarken bir çok konuda yol gösteren ve araştırmamda kolaylık sağlayan Loki La Paz’ın yöneticisi Richard için ayırdım. Bu mavi boncuk alışkanlığını her seyahatimde sürdürüyorum. Her seyahat arifesinde mutlaka bir Eminönü turu yapar ve mavi boncuklu bileklikler alırım. Hem kadın hem de erkek versiyonları şeklinde. Bileklikleri koluma takar ve seyahat süresince karşıma çıkan Hızır’lara😊🧿 teker teker veririm. 


31 Ağustos Çarşamba ( La Paz – Rurrenabaque)

Pırpır Uçakla Amazon Uçuşu

Büyük gün geldi. Amazon’a gidiyoruz. Her işte bir hayır vardır derler ya, öyle de oldu. Uçağımızdaki erteleme nedeniyle uykumuzu alarak uyandık. Rahatça kahvaltımızı ettik. 

Son derece merkezi konumda olan otelimizden havaalanına gitmek için 1 saat zaman ayırdık. La Paz’da trafik korkunç. Hele de havaalanı gibi uzak bir rotaya genişçe zaman ayırmak lazım. Taksi için 50 BOB verdik. İç hat uçuşları için kişi başı 15 BOB ödeniyor. Minik uçağımız tam vaktinde kalktı. Dolmuş gibi.😊 Pilotlar dahil 19 kişiyiz. Uçuş süresi 40 dakika. ✈️ 


Rurre

Uçuşumuz tam planlandığı gibi geçti ve zamanında alana iniş yaptık. Rehberimiz Simon sürpriz yapıp bizi havaalanında karşıladı ve bize moral oldu. İndiğimizde tam da yağmur ormanlarına yaraşır hafif bir yağmur vardı. Asıl yağmur dün yağmış. Zaten bu nedenle ilk 2 uçuş yapılamayınca uçuşlar kaymış. Biz de o nedenle sabahın 3. uçuşu ile gelmek zorunda kalmışız. 


Havaalanı minicik ve çok komik. Bir servis aracı ile Rurre merkeze geldik. Simon da bizi motosikleti ile takip etti. Servis aracından inerken Poyraz’ın şapkasını unutmuşuz. Servisteki yolculardan birisi peşimizden getirdi.

Amazon Nehri / Orman Programı  

Eşyalarımızı San Miguel Del Bala ofisine bırakıp sahile yürüdük ve bizi Amazon’a taşıyacak kanomuza bindik. İşte rüzgar yüzümüze gelmeye başlayıp da nehirde ilerleyince artık Amazon’da olduğumuzu resmen hissetmeye başladık. 

Simon, bizi oranın yerel halkı olan San Miguel Del Bala’ya götürdü. Köyü gezdik. Orada bize tahtadan yapılmış bir mekanizmayı kullanarak olağanüstü güzel şeker kamışı suyu elde etmeyi gösterdi. Nefis bir içecek. 





Sonra da o kadar güzel bir yemek yedik ki! Tarifsiz güzellikte bir yerde tarifsiz lezzette bir yemek. Poyraz mutluluktan şakıyor. Habire “Harika bir doğumgünü hediyesi. Çok teşekkür ederim” diye cıvıl cıvıl sesler çıkarıyor. Çok mutlu bir an. Şükürler olsun! 

                        




Oğlumla birlikte bir Morfo kelebeği gördük ve inanılmaz bir şey oldu: Kelebek yanımızda durdu, kımıldamadan, neredeyse bir dakika. Ve biz de kanatlarını okşadık; sevdik. Evet, adeta bir kedi okşar gibi kanatlarını okşadık kelebeğin. Olağanüstüydü. 



Sonra da o kadar güzel bir kanyon yürüyüşü yaptık ki! Çok maceralı... Dünkü yağmur bize güzel bir sürpriz hazırlamış. Çizmelerimiz bizi korumaya yetmedi. Fakat bu da işin eğlencesi oldu. 

Geç geldik diye geç de ayrıldık. Nefis bir gün geçirerek Rurre’ye döndük. Hala Amazon’da olduğumuza inanamıyorum. Biri beni çimdiklesin. Bu yaşadıklarımız gerçek mi! 


İngilizcede “too good to be true” diye bir deyim vardır. “Gerçek olamayacak kadar iyi, güzel” anlamına gelir. İşte biz de tam “too good to be true” halindeyiz ve bu peşpeşe 4 gün boyunca devam edecek. 



Rurre’de Gece 

Otelimiz Toucan sevimli bir yer. Ailecek kaldığımız odamızda tek kişilik 4 yatak var. 

Kanyonda çamurlanan ve ıslanan kıyafetlerimizi yıkadık; temizlendik. Hava çok güzel. 


Bir Musevi restoranında akşam yemeği yedik. Restorandakiler İngilizce tek kelime anlamadığı için özellikle Poyraz için sipariş vermekte zorlandık; konuklardan birisi bize yardım etti. Buranın rayicine göre pahalı bir yemek oldu. 188 BOB. Üstelik kredi kartı da işlemeyince elimizdeki tüm nakiti vermek zorunda kaldık. 

Çarşıda dolanırken Arkan ile kendime ucuzundan bir çift terlik aldım. 30 BOB. İyi ki de almışız. Faydasını bundan sonra göreceğiz.


      

Bu arada, orman girişi için yetişkin 18 $, çocuk için 9 $ ödeme yapacağımız söylenmişti. Fakat gün bittiğinde kimse bizden bu parayı istemedi. Zaten bizim de uçaktaki gecikme ve ilk defa Amazon’a gelmiş olmanın heyecanıyla hiç aklımıza gelmedi. Belki de tura geç başlamamızın bir telafisi olarak da almamış olabilirler. Sonuçta aile olarak 45$.lik bir jestle karşılaşmak hoşumuza gitti.

1 Eylül Perşembe 2011 ( Rurre- Santa Rosa – Amazon )

Amazon / Pampas Programı

Pampas programı için Swiss Bolivian Adventures,  yerel Indegena Tours isimli bir firmadan hizmet alıyormuş. Saat 08:30’da Indegena ofisindeydik. Otelimize neredeyse 100 metre uzaklıkta. 


Şirket çalışanlardan birisi ile sohbet ediyorduk. Türk olduğumuzu öğrenince dedesinin Türkiye’den geldiğini söylemesin mi! Evet Luis’in dedesi Kızıldereliymiş. Bolivya’da eskiden Karadeniz’de yaşamış birisini bulacağımı hiç beklemezdim doğrusu. Fakat bu kızıldereli hikayesini de duymuştum. 

Bu arada grubumuzdaki çift dün Poyraz’ın şapkasını getiren kibar hanımefendi ve erkek arkadaşı. Birlikte 2 gün geçireceğimiz Alman Inke ve Matheas ile çok güzel anlaştık. Bir de Val ve Flo var ki onlarla fazladan bir gün geçirdiğimiz gibi sonrasında La Paz’da da sokakta karşılaştık. Val ve Flo, üniversiteyi yeni bitirmiş, çok tatlı iki Fransız kardeş. 

Önce Toyota Land Cruiser bir araç ile Santa Rosa’ya ulaştık. Milli parka girişi için aile adına toplamda 54 USD ödedik. 


Parka girdikten kısa bir süre sonra Amazon nehrinin kollarından olan Yacuma Nehri kıyısına ulaştık. Burada 4x4 aracımızdan inip bizi konaklayacağımız Amazon lodge’umuza götürecek kanoyu bekledik.


Lodge (loc diye okunur) sözcüğünü İngilizce yazmam gösterişten değil 😊 sizi bir terim ile tanıştırmak istemem dolayısıyladır. Ben bu sözcükle ilk kez Kenya’ya safariye gittiğimde tanışmıştım. Milli Parkların içinde tamamen doğal malzemeyle (ahşap, saz) yapılan konaklamalara “lodge” deniyordu. Kenya’da müthiş lüks lodge’larda kalmıştık. Dışı doğayla uyumlu, içi ise dekorasyon dergilerinden fırlamış gibi gözüken bu muazzam yerlere bayılmıştım. Hayatımda o ana kadar kaldığım en harikulade konaklama yerleri bu lodge’lardı. Bir taraftan da “adı lodge olan çok ucuz olamaz” diye bir algı yerleşmişti zihnime. Oysa Bolivya’da lodge’ların hostel türevleriyle😊 karşılaştık ve bu yargıyı da yıkmış olduk. Şu anda “lodge” ifadesi bana sadece “ekolojik ve mimari olarak çevreyle muhteşem uyumlu konaklama yeri”ni çağrıştırıyor.

Pembe Nehir Yunusları İle Yüzmek 

Bu esnada bize evvelinde içimize mayo giymemizi, yolda pembe nehir yunuslarına rastlarsak yüzebileceğimizi söylemişlerdi. 

Yolculuğumuzun anahtar kelimesi “pembe yunus” görmekti. Oysa şimdi onlarla yüzebileceğimizden bahsediliyordu. İşin bu kısmı bizim için tamamiyle sürpriz oldu. Zira timsahlarla dolu bir nehirde yüzebileceğimizi hiç düşünmemiştim. 


Yolculuk başladığında hepimiz çok heyecanlıydık. Birden etrafımızda timsahlar, kapibara, envai çeşit kuş, kaplumbağa, maymun görmeye başladık. Öyle tek tük de değil. Tam tersine zebil gibi. Birbiri ardına. Burası dünya kuş nüfusunun %13,ü, Güney Amerika memeli nüfusunun da %40’ına sahipmiş. 





     
Bayıla bayıla etrafa bakıyoruz. Poyraz’ın kapibarayı hepimizden önce tanıması çok hoş oldu. 

Bir noktada durduk. Pembe yunuslar varmış; bekledik göremedik. Bir müddet sonra başka kanoların da durup beklediği bir noktaya geldik. Meğerse esas buradalarmış ve onları gördük. 

Yunuslar, minikken gri, büyüdükçe pembeleşiyorlarmış. Ben de bir gri bir pembe görüyordum; nedenini öğrenmiş oldum. Önce tereddüt etsem de bizimkileri takip edip ben de suya girdim. Bu esnada suya girip çıkmış olan Inke, ben nehre girince hepimizin fotoğraflarını çekti. 





Rehberimiz yunuslar varken timsahların bize dokunmayacağım söylemişti. İlk başta yine de “Acaba?” demekten kendimi alamadım. Bizim kanından ilk Val ve Flo kardeşler atladı suya. Bir imrendim sormayın. Onlara katılmak için can atıyor ama diğer taraftan da Poyraz’ı düşünüyordum. Baktım ki timsahlar pozisyonlarını koruyor ve bize doğru rehberin dediği gibi hiç ilgi göstermiyor hepimiz sırayla daldık suya. Hayatımızın kesinlikle en heyecanlı ve sıra dışı deneyimlerinden birisiydi. 

Yunusların olduğu noktada başka kanolar da olmasına rağmen sadece bizim kanonun yolcuları suya girdi. Onları anlayabiliyorum. İnsan, zarar vermeyeceklerini bilse de yine de gözlerini görecek kadar yakın bir noktada onlarca timsah varken suya ha deyince dalamıyor.

Bu arada rehberimizin dediğine göre ortamda timsahlar için o kadar bol yiyecek var ki! Yani vatandaşların her zaman bir pençe atımı uzaklıkta karınlarını tıka basa doyuracak miktarda tayını mevcut. İnsan eti ile doğalarını - tahrik unsur olmadıkça- bozacak durumları yok. 😊

Amazon’da Gün Batımı

Salına salına geçtiğimiz nehir turunun ardından lodge’a ulaşmamız gün batımından az önceydi. Eşyalarımızı odalarımıza bıraktık. 



Ardından da gün batımı için bir noktaya götürüldük. Hamak keyfi, voleybol derken günün yorgunluğunu attık. 



Gece Görüşü

Yemek sonrası ise hayvanların gözlerini gece görmek için yıldızların altında ve kürekle ilerleyerek kanoyla nehir turu yaptık. Ne kadar muhteşem bir gece. Ne kadar çok yıldız var gökyüzünde! Hele ormanın o inanılmaz sesleri! Bir de üstüne dolunay!🙏

Sene 2020 ve ben şükürler olsun ki 100’den fazla ülke ve yüzlerce şehir gezdim, sayısız unutulmaz anlar yaşadım. Amazon’da pembe nehir yunusları ile yüzdüğümüz gün ve zifiri karanlıkta Samanyolu’nun altında yaptığımız sessiz Amazon gecesi kesinlikle unutulmazların da unutulmazı, insanda “Şu an ölsem gözüm açık gitmez”😊 dedirten, “her şeye değer” anlardı. 

2 Eylül Cuma ( Amazon )

Uyanan ormanın sesini dinlemek için erkenden güne başladık. Envai çeşit kuş, yaygaracı maymunlar ve niceleri. O kadar güzel ve huzurlu ki! Dönüp kahvaltımızı etmek de çok keyifliydi. 


Ne yazık ki Inke ve Matheas bugün diğer grupla. Zira aslında onların programının ilk günü dünmüş ve uçak saati nedeniyle onlar ilk günü kaçırmışlar ve geriye 2 günlük bir program kalmış. Bu arada onların katıldığı gruptaki 2 İngiliz ve 1 Avustralyalı ile dün gece sohbet ettik. Poyraz onlarla da biraz lafladı. Kız çok şekerdi. Poyraz’ı kucakladı ve ona telaffuzunun çok güzel olduğunu söyledi. 1 yıllık bir Güney Amerika turu yapıyorlarmış. Bize Ekvator’u gezmemizi salık verdiler; çok beğenmişler.

Anakonda Peşinde

Bugün anakonda aramaya gittik. 🐍 3.5 saat Pampas’ta dolaştık. Hava çok sıcak. Bir de gerçekten tam yazın ortasında gelsek ne olurdu! 
















Şu an bile ızgara kıvamında. Anakonda bulamadık ama kabuk değiştirmiş bir anakondanın kabuğunu bulduk. 



Ben anakonda görebilme ihtimalinin heyecanıyla, gördüğümde duyacağım korkunun gerginliği arasında parçalı bulutlu duygular yaşıyor ve görmemeyi - ne olur ne olmaz diyerek- daha çok istiyor gibiydim. Bu nedenle o sıcak havada, çamurlara bata çıka bir gün geçirip anakonda görememiş olmaya üzülmekten ziyade rahatladığımı itiraf etmeliyim. Değişik ve güzel bir yürüyüştü  ama çok yorucuydu. 







Şimdi bu satırları okuyanlar arasında “Dün timsahlarla dolu bir nehirde yunuslarla yüzdün, üzerine bir de 9 yaşındaki çocuğunu o nehre soktun. Bu ne yaman çelişki?” diye soranlar olabilir.😊 Oysa orada macera tutkusundan ziyade bir bilimsel gerçek vardı. Timsahlar asla yunusların olduğu bölgeye yaklaşmazlarmış. Yüzerken timsahları görüyorduk ama kesinlikle pozisyonlarını bozmuyorlardı. 

Kaldı ki Bolivya,  Amazon turu konusunda rakipleri Peru ya da Brezilya’ya kıyasla daha emekleyen konumda bir ülke ve kimse o bölgeye gelen az sayıdaki misafirinin timsah yemeği olmasını istemez.😊 Mutlaka aynı motivasyon yılanlar için de geçerlidir ama nedense timsah ve yılan arasındaki risk analizinde timsah ile daha konforlu hissettim demek ki! 🐊 😊

Pirana Avı

Güzel bir öğle yemeği ve hamak keyfinin ardından öğlen pirana avına gittik. Fransız kardeşler çok başarılılar. 10 kadar pirana, 2-3 sardunya, 1 tane kedi balığı yakaladılar. Poyraz da 3 pirana ve 1 sardunya yakaladı. Metin 1 piranada kaldı. Arkan ve ben ise 0. Bol bol et yedirmiş ve sevap kazanmış olduk hayvancıklara. 







Dönüşte yine muhteşem bir günbatımı vardı. Bugün de farklı bir gün batımı ve voleybol noktasına uğradık. Demek ki burada herkes voleybol oynamayı seviyor. 


Akşam yemeğinden sonra hamak odasında “Pampas Geğiren Poyraz’ı” ile başlayan ve herbirimizi bir belgeseldeki hayvan tanıtımına dönüştürdüğümüz oyundan o kadar keyif aldık ki,  harika bir aile ve dostluk anı yaşadık... Oyun şöyle oynanıyor: Herkes sırayla belgesel dış sesi formatında konuşarak o an uydurduğu bir kişiliğe bürünüyor ve bu insanı😊 tanıtıyor. Denemesi bedava, gülmek şahane! 


3 Eylül Cumartesi ( Amazon – Rurre)

Bugün son günümüz. Konakladığımız yerden hiç bahsetmedim. Burası olabilecek en mütevazi ve ekonomik lodge. Sivrisinekler nedeniyle yataklarımızın üzerinde yer alan cibinlikler mekana estetik bir görüntü verse de temel malzemelerin dışında bir dekor yok. Gerçi ihtiyaç da yok. Zira tüm gün ya nehirde ya da otlaktayız. Yatakhane formundaki odamızda ben, Arkan, Metin, Poyraz, Val ve Flo olmak üzere 6 kişiyiz. Dolayısıyla Val ve Flo ile gece gündüz 3 gündür birlikteyiz. 




Amazon bölgesindeyseniz her yerde hamak görmek neredeyse sandalye görmekten daha yüksek bir olasılık. Günün yorgunluğunu hamakta geçirmenin tadı gerçekten de eşsiz.

Yemek sohbeti ise ayrı bir lezzet. Her seferinde "Amazon'dayız." cümlesini tekrarlıyor ve hala inanamıyoruz. Tüm misafirler doğaya karşı çok özenli. Toz tanesi kadar çöpü bile ortalıkta bırakmıyoruz. Tüm çöpler dikkatle kapalı kaplarda toplanıyor. Giderken kanolarımızla birlikte çöplerimizi de beraberimizde yolumuz üzerindeki ilk yerleşim yerine götüreceğiz. 

Bu da hemen nehir kenarındaki lodge'umuzun manzarası:)

Kahvaltı sonrası yunus arayışı ile çıktığımız gezintide yunus göremedik. Rehberimiz Hayme “Santa Rosa dönüş yolunda tekrar bakalım.” dedi. Lodge’a geri dönerken yolda bizi dost canlısı Timsah Pedro ile tanıştırdı. Hepimiz Pedro’nun başını okşadık. Ben heyecan ve korku arasında bu işi ışık hızında yaptım. Vay canına! Süperdi!







Lodge’a dönüp eşyalarımızı hazırladık ve güzel bir yemek yedik. Dönüş yolunda doyasıya yunusları gördük. 



Santa Rosa’da bizi bekleyen ve yine Land Cruiser olan 4x4 aracımıza geçtik;  geldiğimiz yolu takip ederek Rurre’ye geri döndük. Mavi boncuklarımın sonuncusunu Indegena Tours’daki Kızıldereli Karadenizli hemşerimiz😊 Luis’e hediye ettim. 🧿 

Rurre’de Gece ve Yeni Otelimiz

Bu gece farklı bir otelde kalıyoruz. İlki olan Toucan Hotel çok merkezi bir noktadaydı. Bu gece kalacağımız otel ise Rurre’nin kıyısında. Dolayısıyla eşyalarımızla yürümeyelim dedik. Gerçi sadece sırt çantalarımız var. Eşyalarımızın büyük kısmını La Paz Loki’de bırakıp ihtiyacımız olanları birer sırt çantasına sığdırıp sadece onlarla gelmiştik. Luis, bize 4 motosiklet taksi çağırdı ve onlar üzerinde her birimiz otelimiz Island Los Toucans’a gittik. Görüldüğü gibi bunun da adı Tukan kuşundan geliyor ama adı daha havalı, kendisi de öyle. 





Bugün o kadar sıcaktı ki sabahtan beri Rurre’ye ulaşıp otelin havuzunda doya doya yüzmek için can atıyordum. Öyle de yaptık; yüzdük, dinlendik. Otelimizdeki odamız ayrı bir villa gibi. İçinde 2 oda, 2 banyo ve dev bir salon var. Çok güzel. Bu villa için toplamda 108 $ verdik. 

Akşam henüz restoranına isim koymamış bir amcanın yerinde, yeryüzünün en güzel pişmiş, lokum gibi etini yedik. Güney Amerika için anlatıla anlatıla bitirilemeyen lezzetteki etleri duymuştum ve bana göre kastedilen bugün yediğim et gibileri olsa gerek. 

Burası bir yolun köşesinde ve tam çaprazında da buranın popüler bir mekanı olan Mosquito isimli bar var. Sonra da oraya uğradık. Hoş ambiansı olan bir yer. 

4 Eylül Pazar ( Rurre – La Paz ) 

Güzel bir kahvaltıdan sonra bizi Amazon’a bağlayan bu ufak kasabadan ayrılıyoruz. 

Amaszonas ofisinde beklerken hemen yanıbaşındaki sokakta kurulmuş olan pazara kısa bir ziyaret yapıp, giderayak bir kolye aldım. Aşağıdaki fotoğrafta kolyemi görüyorsunuz. Kolyenin yanındaki tüyler Amazon’daki anakonda keşif gününde Pampasta bulduğum kartal tüyleri. Seyahat dönüşü evimize, yanımızda deri değiştirmiş anakondadan da parçalar getirmiştik ama çok hassas oldukları için onları ortalıktan kaldırdık ve ben nereye koyduğumu hatırlayamadığım için fotoğraflayamadım.

Ta nerelerden bizimle birlikte evimize konuk olan, kolyemde de bulunan ahşap sürüngenimiz ise salonumuzda hep göz önünde. 

12:00’de kalkması gereken uçağımız biraz (20 dk) erken bile kalktı. Uçuş süresi 40 dakika. Dolayısıyla 12:20 suları La Paz’daydık. 



Amazon’da olağanüstü günler geçirdikten sonra döndüğümüz La Paz’da bugün olağanüstü, sıra dışı bir gün yaşanıyor. Neden “sıra dışı” diyenler La Paz yazısına geçiş yapabilir. Zaten seyahatin bir sonraki ayağı olan Paraguay’a ulaşım detayları da La Paz yazısında. 

 



Paraguay’da görüşmek üzere 👋