Thursday 26 November 2020

YUNANİSTAN - Sakız Adası (Chios) 🇬🇷 2012

Bugüne kadar yaptığım seyahatlerde ana çıkış noktası hep ucuz ulaşım maliyeti, haliyle de uygun uçak bileti bulmak olmuştu. Bu seyahatte ise çıkış noktam, hazırda Shengen sahibi olmak ve acı verecek kadar pahalı bulduğum vize maliyetini son kuruşuna kadar kullanmaktı. 

Ağustos ayında İsviçre’den başlayan, Lihtenştayn, Avusturya, San Marino, Vatikan ve İtalya şeklinde 6 ülke ve 13 şehre yayılan seyahat için aldığımız vizenin acısı, o kadar ülke ve şehrin ardından bile dinmemişti.😊

2008’den beri Çeşme’de bir yazlık evimiz var. Yanıbaşımızdaki Sakız Adası’na gitmek gönlümüzden geçse de vize ücretine kalbimiz ve cebimiz onay vermediği için bugüne kadar kısmet olmamıştı. Zira benim seyahat anlayışıma göre sadece Sakız Adası için o kadar vize ücreti vermek mantıklı değildi. İşte artık o vakit geldi. Tam tersine hazır vize varken kullanmamak mantıksızlık olacaktı. 😊

KISACA YUNANİSTAN 

Nerede

Sevgili komşumuz Yunanistan; Türkiye haricinde Bulgaristan, Makedonya ve Arnavutluk ile sınır komşusu. Ülke; denizi de hesap edersek Avrupa, Asya ve Afrika’nın yaklaştığı alanda, Balkan Yarımadası’nın güneyinde yer alır. 

Ülkenin 3 tarafını kaplayan Akdeniz, her bir tarafında ayrı bir isim alıyor. Türkiye ile paylaştığı alan Ege Denizi iken, İtalya’nın Sicilya adasıyla arasındaki batı sahili İyonya adına bürünür. En büyük adası olan Girit ile ülkenin kalanı arasındaki mavinin adı ise Girit Denizi’dir. 

Adadan söz açılmışken, Yunanistan’ın 87’sinde yerleşim bulunan tam 3054 adası var. Bu 87 adadan biri bizim de seyahat rotamız olan Sakız Adası, Yunanca adı ile Chios. Çeşme ile Sakız arası kuş uçuşu 15 km. 

Yüzölçümü ve Nüfus: 

Türkiye 783.562 kilometrekarelik bir ülke. Yunanistan ise bunun %17’si kadar. Yani küçük kardeşimiz. Nüfusu ise 10 milyonun az üzerinde.

Başkent:

Aynı zamanda mitolojinin de başkenti olan Atina, İngilizce adıyla Athens.

Yönetim Şekli:

Çok partili parlementer demokrasi. 

Dil:

Yunanca. Ülke içinde yaşayan azınlıklar nedeniyle ara sıra Türkçe, Makedonca ve Ulahça da ( Makedon ve Romen karışımı) kulağınıza çalınabilir.

Din:

Halkın çoğunluğu Hıristiyan. Aynen Ruslar gibi onlar da Ortodoks. 

Para:

Ülke AB üyesi ve Euro kullanıyor. 

Seyahat tarihimiz olan 2012 Ekiminde 1 Euro=2,34 TL’ymiş. 

AB üyesi olmasına rağmen, birliğin fakir çocuğu. En son istatistiklere göre, AB içindeki en çok borcu olan ülke burası. 

Vize:

AB üyeliği kapsamında Shengen alanına dahil. 

Kısa Tarihçe:

Geçmişi antik çağlara kadar uzanan, en ünlü uygarlıklardan biri olan Yunanistan, bilindiği gibi uzun yıllar Osmanlı egemenliğinde kaldı.

1830’da bağımsızlığını kazandığında ilk etapta başkenti Mora Yarımadası’ndaki Egina olan bir krallıktı. Bugünkü sınırlarına ise Lozan Anlaşması ile ulaştı ve başkenti Atina’ya taşındı. 

Ülke, 2. Dünya Savaşı’nın ardından 1949’a kadar süren bir iç savaş yaşadı. 1967-1974 arası Albaylar Cuntası tarafından yönetildi.

1952’de Türkiye ile birlikte NATO üyesi oldu. 1982’de ise (bizsiz☹️) AB üyesi olan ülke, ekonomik açıdan en zayıf birlik üyesi. Son verilere göre işsizlik oranı %22.

Nesi Ünlü?

Aramızda acı tatlı ne yaşanmış olursa olsun, Yunan kardeşlerimiz büyük bir uygarlığın torunları. Uzun yıllar birbirimizin evini yurt bellediğimiz, son 100 yıldır da kapı komşumuz olan bir ülke. Bu nedenle farklılıklarımız kadar ve hatta daha çok benzerliklerimiz var. 

Öncelikle, yoğurdundan baklavaya, musakkasından rakı muadili uzoya uzanan ve bunların ilk mucidi Türk mü Yunan mı tartışmasını bir kenara bırakmak gerek. 

Bana göre Yunanistan; Antik Helen uygarlığı ve mitolojinin efendisi demek. Yunanistan denince aklıma ilk gelen, Olimpos Dağı ve Tanrılardır: Zeus, Hera, Artemis, Poseidon, Hades, Ares, Hermes... Tanrılar içinde favorim ise Apollon’dur. Nedenini hiç sormayın! Galiba söylenişi en hoşuma giden olduğu için olsa gerek. Öyle ki üniversite yıllığımda bile arkadaşlardan birisi bana “İleride Apollon’unla birlikte sanat dolu mutlu bir ömür dilerim.” demiş. Üniversite yıllarımda, Teşvikiye-Nişantaşı-Taksim sanat hattına yakın olmanın da avantajını kullanarak iki ders arası bile sergi gezen, kuş kadar harçlığımla tiyatro temsili kaçırmayan, film festivali takip eden biriydim. Açıkcası, o vakitler Apollon ne işle meşgul bir Tanrı diye pek bakmamıştım. Meğerse Apollo; mitolojide müziğin, sanatların, Güneşin, ateşin, şiirin tanrısı, kehanet yapan, bilici Tanrıymış. 👍

Apollon sevgimin kökenini masaya yatırdığımda bir tahminim var aslında. O da Ay’a ilk adım atan ekibi taşıyan Apollo 11 uzay aracı olabilir. Zira, bu tarihi olaydan sadece 2 gün sonra dünyaya gelmişim. Çocukluğumda hep geceleri gökyüzüne bakar, hem dünyayı gezmenin hem de bir gün uzaya gidip tıpkı Apollo ekibi gibi bu mavi gezegene uzaktan bakmanın hayalini kurardım. Ne mutlu ki bu güzel gezegenin ülkemizle birlikte tam 111 ülkesini görmek kısmet oldu. 🙏

Şimdi günlük notlarımın eşliğinde Sakız Adası’na doğru yola çıkalım. 

SEYAHAT GÜNLÜĞÜ

25 Ekim 2012 Perşembe

Çeşme TÜRKİYE   

Bugün bayram sabahı! Kurban Bayramı’nın 1. Günü. Her çalışanın dört gözle beklediği blok tatil fırsatını yaratmasa da yine de hafta sonu ve arife derken çok kıymetli 4.5 günün sevinciyle kopup geldik Çeşme’ye. 

Kayınvalidemin yanısıra eşimin çok sevdiği Toros Dayısı da bizimle. Dolayısıyla bu bayram evde iki aile büyüğü var. Koca dayısını Poyraz da çok seviyor. 

Evlendiğimden beri ( yani 1996’dan bugüne 16 yıl boyunca) İstanbul’da olduğu vakitler kayınvalidemi bayramlarda hep ben ağırlamışımdır. Bu konuda ailenin gelenek, görenek temsilcisi benim. Çeşme de olmak da durumu değiştirmedi. Bayram sabahı kahvaltısının ev sahibi yine benim. Kaldı ki kayınvalidem bayram olduğunu bile unutmuş. 😊

Ağız tadıyla bir bayram kahvaltısı, bayram çocukları ile hasbihal ve konu komşu ziyareti derken günümüz epey hareketliydi. 

Her ne kadar bayram için ve geliş gidiş yol dahil elimizde sadece 4.5 günlüğüne gelmiş olsak da 1 günü Sakız Adasında geçirme fikrimiz vardı en başından beri. Bu nedenle pasaportlarımız ile yola çıkmıştık. 

🎫 Sakız Adası Feribot Bileti 

İkindi vakti Çeşme merkeze gidip yarın için Sakız Adası biletlerimizi aldık; harç ödememizi yaptık. Yıllardan beri ilk defa dekont yerine, gerçek bir “Yurt Dışı Çıkış Pulu” alarak gerçek bir 20. yüzyıl nostaljisi yaşadık. 😊 

Biletleri aldığımız firma Ertürk. Bir de Ege Birlik var. Tesadüfen ilk olarak Ertürk ofisine girmiştik. Bizi konuk eden genç görevli, oldukça kibardı. Bu nedenle gidip bir de Ege Birlik’i araştırma gereği bile duymadım. Yetişkin gidiş dönüş bileti 20 Euro. Çocuk, 12 yaşına kadar %50 indirimli. 50 Euro’yu kredi kartı ile ödeyip ( Adam başı 1 Euro da liman vergisi toplam 53 Euro ) 2 yetişkin ve bir çocuk için Chios gidiş dönüş biletlerimizi aldım. Toplam 45 TL de çıkış pullarımızı ödedik.

🌅 Gün batımına az kaldı. İşlerimizi bitirince Marina’da içmeyi planladığımız çayımızı gün batımı ile de meşhur olan Ildırı’daki Manzara Kafe’de içmeye karar verdik. Fakat biz varıncaya kadar hem güneş battı hem de Kafe meğerse bayramı bile beklemeden çoktan sezonu kapatmış, boş bir şekilde bizi karşıladı. Tam anlamıyla hava almış olduk. Yine de güneşin batışını yolda gördük. Kan portakalı gibi, çok güzeldi.

26 Ekim Cuma

Çeşme TÜRKİYE - Sakız YUNANİSTAN  

👨‍✈️⛴ Pasaport -Gümrük İşlemleri

Gemi saat 09:30’da kalkıyor. Saat 08:30’da limandaydık. Zaten gümrük de bu saatte açılıyormuş. Önce çok korkutucu bir sıra var zannettik ama zaten ofis de aynı saatte açıldığı için sıra hızla ilerledi. Biz dünden pullarımızı ödediğimiz için ekspres bir şekilde pasaport kontrolüne geldik. Dün bize pul veren polis bugün de pasaportumuzu damgaladı; tekrar bayramlaştık. İşlerimiz yarım saatte bitince kalan yarım saatte de hazırladığımız sandviçlere eşlik etmesi için çay alıp denize karşı kahvaltımızı ettik. Kahvaltımızı evden getirmek iyi olmuş zira kafe biraz tuzlu. Çay 3 TL. 2 çaya 6 TL verdik.

🛳 🇬🇷 Gemi Yolculuğu

Gemi biraz gecikmeli kalktı. Yol 45 dakika. Deniz gayet keyifli.



Seyir halinde biraz üşütüyor; beklerken ise güneş yakıyordu. Midemize bir haller olmadan 10:30’u geçerken Chios Limanı’na yanaştık. Pasaport kontrolünden geçmemiz 11:00’i buldu. 

🚗 Sakız Adası Araç Kiralama  

Pasaport kontrol işlemlerini bitirip liman binasından çıkar çıkmaz, kiralık araç teslimine gelmiş şirketlerden Travel Shop isimli olanına ( bir kadın görevliydi ) yaklaşıp araç fiyatlarını sorduk.

 Günlüğü 25 Euro ve kredi kartı kabul ediyorlar. Eşi ile telefonlaştı. 10 dakika kadar bekledik ve eşi bize bir Hyundai Getz getirdi. Aracı yarım depo teslim aldık. Akşam 16:30’da aynı yerde buluşup, yakıtını da aynı şekilde tamamlayarak teslim edeceğiz. 2 dakikada Arkan’ın kimlik bilgileri bir sözleşme üzerine kredi kartı bilgileriyle birlikte not alındı. Bir de cep telefonumuz. 

CHIOS - Sakız Adası Keşif Gezisi

Kısa süre içinde yola koyulmuştuk bile. İstikametimiz önce adanın batısı sonra da güneyden bir yay çizerek tekrar Chios merkez olacak. 

NEA MONI MANASTIRI 

Batıya giden yolda ilk durağımız yaklaşık 1000 yıl önce yapılmış ve Unesco Kültür Mirası’na alınmış Nea Moni Manastırı


Düşündüğümden de güzel, büyük ve sıcak bir yapı. Oğlumla mumlar yaktık, dualar, dilekler ettik. 





Oğlum sit alanı içindeki keçileri sevdi. Hatta tüm adada en çok sevdiği şey bu keçi olmuş. Dönüş vapurunda böyle söyledi☺ 



Bu arada yol boyunca, kısa bir süre önce yaşanmış olan yangının izleri görülüyor. Önce sonbahar kızıllığı sandım ama değilmiş. İronik ama yine de görsellik açısından çok güzeller. Garip ve hüzünlü ama öyle.


ANAVATOS EVLERİ 

Nea Moni’nin ardından Anavatos evlerinin ( bizim Fethiye Kayaköy gibi terkedilmiş bir köy ama daha bakımlısı) yanından geçtik. 

MESTA 

Adanın tam batısına ulaşıp oradan güneye Mesta istikametine saptık. Yol üzerinde özelikle batı kıyısındaki kimi koylar gerçekten rengi ve görünümü ile bizi çok cezbetti. Fakat Poyraz uyuyor; oralara giden kısa da olsa offroad yollar bizim Getz için pek uygun değil ve ayrıca şu an “keşif” peşindeyiz. “Deniz” için ayrıca gelmek gerek” diyerek kalbimizi Ege’nin bu yakasına bırakarak yola devam ediyoruz. 

Bu arada gözümüzün kaldığı sularda da in cin top oynuyor. Kimseler yok. Sezon kapanmış. Tesisler kapıya kilit vurmuş. Denize giren bir Allahın kulu yok. Fakat hava sıcak, isteyen girer yani. Vaktimiz olsa biz de kaçırmazdık. Dün zaten bayram kutlamaları nedeniyle çok zamanımız olmadı, çok az deniz keyfi yapabildik. Çeşme’deyken de denizde gözüm kaldı doğrusu.

Mesta, Ortaçağ döneminden kalan çok güzel bir kasaba. Sakız üretimi yapıldığı için surların içinde korunaklı bir yapısı var. 



Şehirdeki tüm evler birbirine bağlı. Bu nedenle yer yer sokaklar tünel halinde, soğuk ve karanlık. Güneş gören yerler ise çok güzel. Taş evler, sokaklar, balkonlar... Neredeyse her balkonda Yunan bayrağı. Burası gerçekten de çok güzelmiş. 



Bir bakkaldan küçük şeffaf bir kutu içinde damla formunda saf sakız ( 2.5 Euro ) aldık. Tam damla sakızı ! Çiğnedikten sonra biraz bekleyince kırılacak kadar sertleşiyor. Şeffaf bir yapısı var. 

Meydanda çok şirin kafeler var. Birinden kahve ve frappe aldık. ( İkisi 3 Euro ) Bir tür buzlu nescafe olan frappe tüm Yunanistan’da çok sevilen bir içecek. Arkan da bayılıyor ama bana fazla şekerli geldi, pek sevemedim. Kaldı ki ben yaz kış demeden sadece sıcak içecek severim. Varsa çay yoksa kahve. 

PİRGİ 

Artık yola koyulma zamanı. Vakit dar ve daha Pirgi var görülecek. Pirgi’de evlerin dış boyaları geometrik şekillerle süslenmiş. 




Dar sokaklar, kurutulmak üzere asılmış kiraz domatesler, envai çeşit begonviller, kediler, kahvelerde ve evlerin önünde sakız ayıklayan adamlar, teyzeler ( özellikle siyah elbiseleri, beyaz kemer ve saçlarıyla yaşlı teyzeler ) çok etkileyici görüntüler oluşturuyor.




Mesta gibi Pirgi’ye de bayıldım. Sakız Adası gerçekten de beklentimi fazlasıyla aştı. Üstelik sadece taşı toprağı ile bunu başardı. Daha ne denizine adım attık, ne de yemeğinden bir lokma tattık.

Buranın meydanında da çok güzel kafeler var. Sakız, gerçekten de düşündüğümüzden güzel bir ada çıktı. Gecelemeli kalmaya gelinirmiş. Tatil bu kadar kısa olmasa şu anda bile spontan karar verip bu gece kalabilirdik ama şimdi hem aile büyükleri hem bayram... Başka sefere artık. 

💧 Limana Doğru

Pirgi’den sonra Ada’nın ünlü Karfas Plajı’na uğrarız diye düşünmüştük ama bir yol yapımı nedeniyle anayoldan sapıp biraz da rotamız karışınca doğrudan Chios Limanı’na gitmeye karar verdik. Soluk soluğa bir heyecan içinde 16:20’de limana girdiğimizde aracı bize teslim eden görevliyi yolumuzu bekler bulduk.

🎁 Bu arada Pirgi’yi geçtikten az sonra sağlı sollu seramik dükkanları görüp durmuştuk. Arkan birbirinden güzel dekoratif objeler arasından dayanamayıp yazlık ev için Güneş-Ay formunda bir duvar süsü aldı. 16 Euro, kredi kartı ile ödedik. 

🚘 Aynı noktadaki bir benzin istasyonundan da araca 10 Euroluk yakıt aldık. Aracı teslim ederkenki km.ye bakmadık ama tahmini 100 km. yapmış olmalıyız. 

🙏 Aracı sağsalim teslim ettik. Yakıt tam yarıya gelmese de gelmiş gibiydi. Arkan kart ile 25 Euroluk kiralama ödemesini yaptı. 

🛳 🇹🇷 Dönüş Yolculuğu 

Akabinde süratle pasaport kontrole girdik. Bu sefer işlemler daha da seriydi. 

Saat 16:40 gibi gemideydik. Burada Duty Free yok. Dolayısıyla sakız ve seramik haricinde adadan götürebileceğimiz ilave bir şey yok. 

Sabah Ertürk iki gemi kaldırmıştı. Şimdi ise saat 17:00’de tek gemi kalkacakmış. Bizimkisi 2 numaraydı. Akşam dönecek olduğumuz ise 1 numaralı gemi. 2’ye kıyasla 1 numara daha büyük. Gemi 30 dakika kadar gecikmeli kalktı. Ertürk aracılığı ile bilet+tur satın almış olanları gezdiren otobüs gecikince, gemi de doğal olarak rötarlı kalktı. Herkes beklemekten sıkılmış, otobüsten gemiye binenleri alkışlarla karşıladı. Açıkcası burada bir Duty Free olsa çok iyi olurdu. Yaşanan gecikmeden o zaman kimse sıkıntı duymazdı. 

Adaya gitmeden önce saat 14:00’e kadar alışverişimizi yapma konusunda uyarılmıştık. Siesta başlayınca dükkanlar kapanıyor ve sadece restoranlar açık kalıyormuş. Biz doğrudan ada keşfine geçip zaten dükkanları es geçtik. Harala gürele koşturmaktan da zaten dükkan görecek halimiz olmadı. Dolayısıyla yemeden ama sadece içerek adayı gezmiş olduk. ☕️😊

Gemideyken Arkan artık açlıktan bitap bir şekilde bir bisküvi ile 2 çay almış. Sabah evden çıkarken yanımıza Allahtan her ihtimale karşı en sevdiklerimizden olan balık ve çubuk kraker ile damla çikolatalı kurabiye ve de elma almıştım ama tüm günün koşuşturmacasında 3 kişiyi doyurmaya değil sadece nefsimizi köreltmeye yardımcı oldu. Arkan’ın bana da çay almış olmasına duygulandım☺ 

Tam gün batımı evvelinde ( 18:30’a yakın ) Çeşme’ye geldik. Dolayısıyla dün kaçırdığımız güneşi bugün doya doya Sakız Adası’nda batırarak Çeşme’ye ayak bastık. 

Eve vardığımızda da dün Arkan ile dayının Migros’tan aldığı nefis etler ve şarap eşliğinde karnımızı tıka basa doyurduk. 

Bu gece Çeşme geceleri beklesin dedik ve dışarı çıkmadık. Yaz sonu alınan ve keyfini sürme imkanı bulamadığım sallanan koltukta, ilk geldiğimiz geceden beri uzanıp yıldızlara bakıyorum; düşünüyor, evrene dileklerimi yolluyorum. Şükürler Olsun!

TARİHE NOT

Bundan 3 yıl sonra 2015 yılı Temmuzunda, bu sefer 3.5 günlük Şeker Bayramı tatilinde Çeşme’deyiz. Ağustos ayında yapacağımız Polonya, Slovakya, Avusturya, Slovenya tatili için alınan 6 aylık Shengen vizemiz vardı ve geri sayım başlamıştı. Vakit dar olmakla birlikte tadı damağımızda kalan Sakız Adası’na tekrar gidelim dedik. Geceleme yapma imkanı yine yok. Olsun! Bu sefer denize girelim ve de mükellef bir yemek yiyelim istiyoruz. 

Geçen 3 yıl içinde adaya giden Türk turist sayısı katlanmış. Üzerine bir de bayram ultra yaz sezonu bir tarihe denk gelince, önceden ayırtmadığımız için kiralık tek bir araba dahi bulamadık. 

Bunun yerine bisiklet kiraladık ki bana göre olağanüstüydü. Peşpeşe dizilerek adayı turlamaya başladık. O kadar güzel ve keyifliydi ki! 


Sonra derken bugüne kadar onca ülkede araç, İstanbul trafiğinde bir de ilave olarak motosiklet kullanan eşim, Ada’nın merkeze gayet uzak ve de tenha bir noktasında bisikletten düştü, bacağını yaraladı. Üzerine bir de bisikletin lastiği patladı. 

Kiralama yaptığımız firma süratle yardıma gelip eşimi hastaneye götürdü ve hiçbir ücret alınmadan pansumanı yapıldı. Gelen araçta sadece tek bir bisikleti koyacak yer olduğu için onlar hastaneye giderken biz de oğlumla bisikletlerimizi sürerek kiralama ofisine gittik. 



Bu durumda denize girme planı denize düşmüş oldu. Neyse ki ucuz atlattık. Pansuman sonrası buna da şükür diyerek deniz kıyısında bir restorana oturduk ve ince belli bardaklarda çay eşliğinde Türk kahvaltısı ettik. Seni seviyorum komşu.🥰



Feribot saatine kadar kalan zamanda da usul usul dolaşarak mağazaları, marketleri gezdik. Bunların birinde gördüğüm bir paket beni çok duygulandırdı. İçinde iki adet sakızlı lokum ve 4 adet pötibör bisküvi vardı. 


Köyümde (Kaymaz, Eskişehir) her yaz, harman bitiminde böyle lokum ( tek farkı sakızlı değil de normal, tercihen güllü lokum olması) ve bisküvi alınır, lokumlar bisküvi arasına sandviç yapılarak harman bereketi için şükredilir, gelecek sene tekrarına erdirmesi için niyette bulunulur. Biz bunu Eskişehir’de yaparken onların ne amaçla yaptığını bilmesem de ülkemin başka bir yerinde şahit olmadığım bu alışkanlığa Sakız Adası’nda rast gelmek öyle hoşuma gitti ki! Artık Yunanlılar dünya ahiret benim kardeşim, hemşehrim.
💓