Friday 23 October 2020

SAN MARİNO 🇸🇲 2012

San Marino... Belki çoğunuz bu ülkenin adını bugüne kadar duymadı bile. Oysa ki ekonomisi denge içinde, inanması güç ama ulusal borcu olmayan, Avrupa’nın en düşük işsizlik oranına sahip, dünyanın en yüksek gelire sahip ülkelerinden birisi karşımızda. 

San Marino’yu ziyaret etmemize vesile olan 2012 model yılı seyahatimizin gün be gün planı (yani itenary) ise şu şekildeydi: 


  1. 23 Ağustos 2012... 🇹🇷 İstanbul - Zürih İSVİÇRE 🇨🇭
  2. Zürih - Triesenberg LİHTENŞTAYN 🇱🇮 - Feldkirch AVUSTURYA 🇦🇹 
  3. Vaduz LİHTENŞTAYN - Heidi Land & Lugano İSVİÇRE 
  4. Lugano İSVİÇRE - Como İTALYA 🇮🇹 
  5. Como - Verona - Venedik 
  6. Venedik İTALYA - San Marino Şehri SAN MARİNO 🇸🇲 
  7. San Marino - Floransa İTALYA 🇮🇹 
  8. Floransa 
  9. Roma 
  10. Vatikan VATİKAN 🇻🇦 
  11. 2 Eylül 2012... Roma İTALYA - İstanbul TÜRKİYE 🇹🇷 

San Marino turumuza geçmeden önce her zaman yaptığımız gibi önce nereye gittiğimizi bir bilelim, ona göre yola koyulalım. 

KISACA SAN MARİNO  

Nerede

San Marino, ülke içinde bir ülke. Dünyada böyle 3 ülke var: Vatikan, San Marino ve Lesotho. Ne mutlu ki üçünü de gördüm. İlk ikisi İtalya’nın içinde, Lesotho ise Güney Afrika Cumhuriyeti’nin içinde yer alıyor. 

Yüzölçümü ve Nüfus: 

Lihtenştayn 160 kilometrekareydi. San Marino ise yüzünü at, sadece altmış  kilometrekare. Hassas olalım dersek 61.2 

Nüfusu ise otuz beş binin bile altında.

Başkent:

Ülkenin başkentinin adı ülkeyle aynı.

Daha doğrusu resmî adı City of San Marino, şehirde oturanların deyimiyle kısaca Citta, İtalyanca, şehir sözcüğünden gelen bir sözcük bu. Şehir, ülkenin en yüksek dağı olan Monte Titano’nun en tepesinde. 

Yönetim Şekli:

Ülkenin resmî adı San Marino Cumhuriyeti. Bir ismi daha var ki bence çok cool: 

Most Serene Republic of San Marino. Ne anlama geliyor dersek. Sakin, huzurlu, yüce. Diğer bir deyişle En sakin, huzurlu, yüce ülkeyiz diyorlar. Ülkenin, özellikle de başkentin, ona doğru yol alırken adeta Walt Disney filmlerinin jeneriğindeki şato gibi gözüktüğünü düşününce hak vermeden de edemiyorum. 

Dil:

İtalya’nın kolları arasındaki ülkenin resmî dili İtalyanca. Gerçi tarihi dili olan Romagnol da hala gayri resmi bir şekilde varlığını koruyor. 

Din:

Nüfusun %97’si Katolik Kilisesine bağlı. 

Para:

AB üyesi olmamakla birlikte bu varsıl ülkenin Euro kullanım izni var. Seyahat tarihimizde 1 Euro=2,40 TL’ymiş. 

Vize:

Avrupa’nın mikro devletleri olan Andorra, Liechtenstein, Monaco, San Marino ve Vatican; hiçbiri AB üyesi değil. Bununla birlikte hepsi özel anlaşmalarla Shengen alanına dahil. 

Kısa Tarihçe:

Ülkenin Roma İmparatorluğu’ndan bağımsızlık kazandığı tarih sanki astrologlara sorulup saptanmış gibi. 3 Eylül 301. Anayasası ise 8 Ekim 1600’e uzanıyor. 

Ülkenin ismi mason bir taş ustası olan Sait Marinus’tan geliyor. Marinus, 301 yılında ülkenin temelini attığında sadece 26 yaşındaymış. Tarihin 301 olduğunu gözetirsek, ülkenin hem en eski egemen hem de en eski anayasal cumhuriyet olduğunu iddia etmesinde bir hadsizlik göremiyorum. 

Nesi Ünlü?

🇸🇲 Burası Dünyanın en küçük 4. ülkesi. İlk kez Lihtenştayn bahsinde verdiğim listeyi burada da hatırlatmak isterim.

  1. Vatican 
  2. Monaco 
  3. Tuvalu ( Pasifik Okyanusunda, Hawaii dolaylarında bir mikro ülke )
  4. San Marino
  5. Liechtenstein 

Seyahatimize de zaten en küçükler listesinin 3 elemanı Vatican, San Marino ve Liechtenstein dahil. 

🇸🇲 Ülke içinde ülke olması, Dünyanın en eski bağımsız ve anayasal cumhuriyeti olması...İtalya gibi bir ülke içinde ezilmeden, yumulmadan kalmayı başarması. Küçük ama alnı dik olması.😊 Daha ne olsun. 

Artık yola çıkabiliriz. Bakalım günlük notlarım Ne diyor. 

SEYAHAT GÜNLÜĞÜ

28 Ağustos Salı 

Venedik İTALYA -San Marino Şehri SAN MARİNO 

Venedik’te, dünya güzeli bir apartman dairesinde güne başladık ve kahvaltımızı bu “keşke benim olsa”🥰 dediğimiz, 1 günlüğüne bizim olmuş evimizde yaptık. 

Bugünün yolculuk planında yepyeni bir rota var. Hedef San Marino! Burası bir matruşka, yani ülke içinde ülke. Tarihe not düşmek gerek, zira ilk defa böyle bir yeri ziyaret edeceğiz. Dünyada bu coğrafi konumda 3 ülke var: San Marino, Vatikan Lesotho. Malum, ilk ikisi İtalya’da; Roma’ya gittiğimizde Vatikan’ı da ziyaret edeceğiz. Yani seyahat bittiğinde üç ülkeden ikisini gerçek kılmış olacağız. Bakalım Lesotho hayali ne zaman kısmet olur. ( 2019’ya kısmetmiş. 50. yaşgünüm bahanesiyle yaptığım şahane bir seyahat vesilesiyle gittim bu Gökyüzü Krallığına🙏)


Gün batımına az kala ulaştığımız San Marino, tam da masallardaki o dağların tepesindeki krallıkları andırıyor. Hani şu Walt Disney filmlerinin jeneriğindeki şato ve onun yamacındaki ülkeyi düşünün. San Marino’dan esinlenmiş olabilirler. 

Yolu dolana dolana Monte Titano’nun zirvesine, başkent San Marino Şehri’ne ulaşıyoruz. Bu masal ülkesindeki ilk ve son gün batımını kaçırmamak için hemen aracımızı park ediyor ve yeryüzünün her zamanki şölenine Bugün San Marino’dan eşlik etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. 



Konaklama

Otelimizin konumu muhteşem. Adı Hotel Joli. Tam joly good. Yani fevkaladenin fevkinde. 

Kahvaltı dahil, 3 kişi için 245 TL ödüyoruz. Yani 102 Euro. 




Akşam Yemeği

Önceliği akşam yemeğine verdik. Güzel dekorlu, etkileyici manzarası olan bir restorana oturduk. Menüde gördüğüm ve sevdiğim bir İtalyan çorbası olan minestroneden sipariş ettim. O kadar büyük bir porsiyon geldi ki sanki 3 kişilik. Kokusu da tadı da enfesti. Beyler spagetti ve pizzadan yana tercihlerini kullandılar. ( Hesabın ne kadar tuttuğuna dair bir not almamışım ne yazık ki!)




Kalede Ortaçağ Gösterisi

Şehir merkezi bizim Sultan Ahmet büyüklüğünde. Sultan Ahmet’e gittiğinizi ve yanıbaşında da Rumeli ve Anadolu Hisarı’nın bulunduğunu düşünün. Etkileyici değil mi? İşte biz de tarihi şehrin sokaklarına daldık ve kalenin içine girdik. 

Meğerse kalede akşamları Ortaçağ canlandırması yapılıyormuş. Etraf film seti gibi. Kıyafetler, silahlar, kap kacak, tezgahlar. Hani şu Ramazan nedeniyle tarihi el sanatları standları kurulur ya onun benzeri yerleşimler var ama en doğal haliyle. 

Bu arada bir tür savaş antremanım yapan, 300 Spartalı kıvamında kaslı erkekler var etrafta. İzlemek gerçekten de keyifli. 

Bu minik ülkenin, konuklarını böyle eğlenceli karşılamasına şaşırdım. Üstelik de hiçbir giriş ücreti ödemeden izledik bu gösterileri. 


29 Ağustos Çarşamba

San Marino Şehri SAN MARİNO - Floransa İTALYA 

Kahvaltı

Hotel Joli’nin kahvaltısı da jolly good. Tam bir kahvaltı insanıyım; mümkünse tüm öğünler ve hayat boyu kahvaltıyla yaşayabilirim. Haliyle de güzel bir kahvaltı ile günü karşılamak beni ekstra neşelendirir. Kaldığımız otellerin az biraz bize benzer kahvaltı menüsü sunmaları halinde değmeyin keyfimize. Gerçi bulamasak da canım sıkılmaz; yol hali... Sonuçta, bizim gibi zengin bir menü ile kahvaltı eden ülke bulmak zor. 

San Marino’nun kekleri meşhur. Kahvaltıda da bu nefis keklerinden envai çeşit vardı. 



Şehir Keşfi

Dün gece, bizi tüm cömertliğiyle karşılayan eski şehri bir de gündüz gözüyle keşfe çıktık.

Eski Şehir bir dağın tepesinde ve eteklerine yayılan bir yerleşimi var. Bu nedenle, yer yer oluşan keskin açılı kot farkı nedeniyle kimi alanlarda daha alt sokaklara kolay erişim için asansörler yapılmış. Zenginliğin gözü kör olsun. Yok, olmasın. 😊


Bizim Topkapı Sarayı’mız gibi güçlü atmosfere sahip girişi olan bir kaleyi gezdik. Gerçekten de çok etkileyici. Manzara harika. 


Ülkenin minicikliğine bakmadan boyundan büyük işler başardığını bilince; Dünyanın en eski, kesintisiz ve anayasal sisteme sahip cumhuriyetine sahip olduğunu hatırlayınca gördüklerinizin ayrı bir kıymeti oluyor. 







Kale hattı boyunca her türde satıcı var. Özellikle Ortaçağ döneminin savaş aletlerinin satılması en ilgi çekici kısım. Biz de ısrarı üzerine Poyraz’a aşağıdaki minik topuz ve şürikeni (Gerçi Japon ama😊) aldık.

Şürikeni öyle güzel bir kadife kese içinde verdiler ki sanırsınız mücevher. Bıçak mıçak beni fena halde ürperten aletler olduğu, evde mutfaktaki bıçakları bile fazla bileyli sevmediğim için şürikeni de şartlı aldık. Eve gider gitmez çerçeveletecektik. Yani öyle elimizde kolumuzda gezdirmeyecek, ona buna arkadaşa göstermeyecektik. Görecek olan çerçevesinde baksın. Haliyle ona bir koleksiyon eseri ve duvar süsü muamelesi yaptık. (O da oğlumun odasında yıllardır kadrolu duvar süsü olarak hizmetine devam ediyor. )


SAN MARİNO’YA VEDA

San Marino’yu ziyaret ederken hiç bir beklentimiz yoktu. Neredeyse yolumuzun üzeri olduğu için uğradık. İyi ki de yapmışız. 



Venedik’ten buraya yol 279 km. San Marino’ya yaklaşırken en yakın İtalyan yerleşimi olan Rimini şehri Adriyatik kıyısında ve oldukça hareketli bir yaz tatili güzergahı. Dolayısıyla San Marino ziyaretimiz kadar oraya uzanan yolu da çok sevdim. 

Şimdi sıradaki hedefimiz olan Floransa’ya 241 km.lik bir yolumuz var. Güzergah ara ara Toscana’dan geçiyor. Dolayısıyla, varılacak yer kadar yolun kendisinin de yolculuğa dahil olduğu bir seyir halindeyiz. Oysa doğrudan Venedik-Floransa yoluna koyulsak sadece 250 km yol yapacaktık. Yolu belki ikiye katladık; aldığımız keyif, anı ve deneyimler ise kat be kat daha fazla. 

Yarın ise 30 Ağustos. Oğlumun doğum günü. 🎂

10. yaş. 10 numara bir evlat. 10 numara bir seyahat.🙏


Wednesday 21 October 2020

AVUSTURYA Feldkirch🇦🇹 2012

Seyahat yazılarımın birinde Kronos ve Kairos’tan bahsetmiş olmalıyım. Hani şu bildiğimiz gün, saat, dakika olan Kronos ve geçen zamanın manası üzerine yoğunlaşan Kairos arası farktan ve Kairos’a olan aşkımdan. 

Bu seyahatin içinde Avusturya’nın Kronos ölçüsüyle aldığı pay 1 gün bile değil. Fakat Kairos ile ölçersek, yaşadığımız saatlerin kıymeti günlere bedel. 

Avusturya’ya daha önce 1997 yılında eşimle birlikte gelmiştik. Paskalya zamanıydı. Avusturya-Macaristan seyahati yapmıştık. Avusturya Alplerinde hala kar vardı ve etraf Paskalya yumurtalarıyla renklenmişti. 

Oğlumuzla birlikte Avusturya’ya ilk kez 2012 yılındaki bu seyahat vasıtasıyla kısacık bir adım attık. 

2015 yılında, başka bir Avrupa turumuz esnasında, bu sefer Avusturya’da biraz daha uzun kaldık ki o da başka bir BLOG yazısı konusu. 

Şimdi gelelim 2012 yılına. Seyahat planımız gün be gün (yani itenary) şu şekildeydi: 

  1. 23 Ağustos 2012... 🇹🇷 İstanbul - Zürih İSVİÇRE 🇨🇭
  2. Zürih İSVİÇRE 🇨🇭- Triesenberg LİHTENŞTAYN 🇱🇮 - Feldkirch AVUSTURYA 🇦🇹 -Triesenberg LİHTENŞTAYN 🇱🇮
  3. Vaduz LİHTENŞTAYN - Heidi Land & Lugano İSVİÇRE 
  4. Lugano İSVİÇRE - Como İTALYA 🇮🇹 
  5. Como - Verona - Venedik 
  6. Venedik İTALYA - San Marino Şehri SAN MARİNO 🇸🇲 
  7. San Marino - Floransa İTALYA 🇮🇹 
  8. Floransa 
  9. Roma 
  10. Vatikan VATİKAN 🇻🇦 
  11. 2 Eylül 2012... Roma İTALYA - İstanbul TÜRKİYE 🇹🇷 

Ülkede geçirdiğimiz süre saatler ölçüsünde olsa da ben biraz ülkeyi tanımadan gezi bahsine geçemiyorum. Bünyem izin vermiyor.😊📚

KISACA AVUSTURYA 

Nerede

Avusturya, Orta Avrupa’nın güneyinde, Alplerde yer alan “kara kilitli” yani landlocked bir ülke. Ülkenin komşuları adeta “madem denize kıyım yok, komşularımla şanım yürüsün” der gibi: Çekya, Slovakya, ( ki geçmişte Çekoslavakya’ydı. Hey gidi günler! ) Macaristan, Slovenya, İtalya, İsviçre, Lihtenştayn ve Almanya. Biz de zaten bu seyahatimizde o komşulardan üçünü (İsviçre, İtalya, Lihtenştayn) ziyaret ettik. 

Yüzölçümü ve Nüfus: 

Avusturya hepimizin zihninde büyük yer kaplayan bir ülke. Oysa alan olarak ülkemizin %11’i kadar. Nüfusu ise 9 milyon ile yine benzer şekilde Türkiye’nin %11’i ölçüsünde.

Başkent:

Kapılarına dayanıp da alamadığımızın hikayesi hepimizin zihnine kazınmış olan Viyana.

Yönetim Şekli:

Ülke federal bir cumhuriyet. 

Dil:

Avusturya, Almanca konuşulan bir ülke. 

Din:

Ülkenin deklare edilen bir resmî dini yok.

Para:

AB üyesi ülke Euro kullanıyor. AB üyesi olan her ülke Euro kullanma mecburiyetinde değil. Bu nedenle her ülkeye ayrı ayrı bakmak gerek. Şu anda örneğin Bulgaristan, Romanya, Polonya, Danimarka, Macaristan, Hırvatistan, İsveç ve Çekya AB üyesi olmakla birlikte hala kendi paralarını kullanmaya devam ediyor. 

Vize:

Ülke, AB üyesi. Shengen alanında.

Kısa Tarihçe:

Avusturya denince benim aklıma ilk Habsburg Hanedanlığı gelir. Olağanüstü rafine zevkleri, kimi zaman beni kızdıran takıntıları ile eşimin bu hanedandan reenkarne olduğuna inanırım.😊 Ona zaman zaman Avusturya Arşidükü diye takıldığım olur. Ben de haliyle hanedan geliniyim.😊

Ülke 14-18 yüzyıllar arası Avrupa’nın en güçlü hanedanlığına ev sahipliği yapar. Ardından Prusya ve Avusturya arasında Germen bölgesi hakimiyeti sebebiyle çatışmalar başlar. Bin yıllık Kutsal Roma Germen İmparatorluğu, Napolyon tarafından yıkılınca Avusturya İmparatorluğu kurulur. 

Dünya Savaşı’nda Almanya tarafını tutan Avusturya Macaristan İmparatorluğu, savaşın yenilgisinin ardından sarsılır. 2. Dünya Savaşı’nda Alman işgaline uğrayan ülke, savaşın ardından bugünkü sınırlarına ulaşır. 

Şimdi, Dünya Savaşları özellikle de Birinci deyince, hepinizin zihninde savaşın başlama nedeni olarak okul kitaplarımızda yer alan bahis gelmiş olmalı. Hani şu Avusturya Macaristan Veliahtı Franz Ferdinand’ın bir Sırp milliyetçisi tarafından vurulması... Merak edenler için ek bilgi. Veliaht, 28 Haziran 1914’te, Saraybosna’ya yaptığı ziyaretin esnasında Sırp Gavrilo Princip tarafından öldürülür. Avusturya bu suikasta tam 1 ay sonra, 28 Temmuz’da Belgrad’ı bombalayarak karşılık verir. Böylelikle Avusturya’nın Sırbistan’a savaş ilanı, 1. Dünya Savaşı’nın başlangıcı olur. 

Nesi Ünlü?

☕️ Avusturya’ya bu seyahatimizden uzun yollar önce ilk kez gittiğimizde içtiğim kahvenin ve yediğim tiramisunun üzerini geçen lezzet az oldu. Şüphesiz özellikle Güney Amerika seyahatimde nefis kahveler içtim ama o kahve o tarihe kadar içtiğim ( Türk Kahvesi harici bir kahve kategorisinde) en harikulade kahveydi. O nedenledir ki, son yıllarda ülkemizde meşhur olan Viyana Kahvesi zinciri beni hiç şaşırtmadı. 

🥘 Yeme içmeden bahsi açınca şinitzeli bahsetmesek olmaz. 

🥞 Ayrıca benim gibi elmalı kurabiye canavarı birisi için Elmalı Strudeli de saygıyla analım. 

🍫 Avusturya, çikolatası ile de meşhur. Özellikle de şu üzerinde Mozart olanlar. 

🎵 Tabii ki müzik ve Mozart.

🎄 Yılbaşı balosu denince akla gelen kutlamalardan birisi de yılbaşı valsi olsa gerek. 

Alpler’de yer alan ülke Dünyanın en ünlü kayak merkezleri arasında. 


Şimdi gelelim seyahat notlarına. Günlük notlarımı açalım ve bakalım...

SEYAHAT GÜNLÜĞÜ

24 Ağustos Cuma

Zürih İSVİÇRE -Triesenberg LİHTENŞTAYN-Feldkirch AVUSTURYA

Zürih’te kahvaltı ile başlayan ve şehir keşfiyle devam eden günün bize hazırladığı sürprizlerden haliyle habersizdik. Zaten seyahati de güzelleştiren bu değil mi? İş hayatında her bir adımı planlarken, yolculukta yolun getirdiklerine açık olmak ne büyük bir özgürlük. 

Bugünün kaba planında Avis’ten kiraladığımız araçla Lihtenştayn’a gitmek, gece orada konaklamak vardı. Öyle de yaptık. 

Kaldığımız Otel Oberland ve bulunduğu Triesenberg çoook güzel. Burası Avusturya Alplerine sırtını dayamış, bulutların üzerinde, dünya güzeli bir kent-cik. Otelimiz de odalar da muhteşem. 

“Rüya gibi bir yere geldik.” nidalarıyla sevinç içinde dolanırken, yaklaşan akşam yemeği için tavsiyelerini alma adına otel resepsiyonuna gittik ve duyduklarımıza inanamadık. Otel görevlisi önce “Arabanız vardı değil mi?” diye teyid edip hemen ardından da “Bu durumda akşam yemeği için en iyi seçenek Avusturya” demesin mi! Biz akşam yemeği için mekan soruyoruz, adam ülke öneriyor. 

Akşam Yemeğine Gittim. Dönücem.😋

Haliyle Lihtenştayn’dayken, akşam yemeğini orada bir yerde yemeği tercih ederdik ama bizzat o ülkenin vatandaşı, konuğu olan misafire Avusturya’yı önerince biz de meraklandık. Ayrıca da bu seçenek çok havalı duruyordu. 😊 Avusturya denilince kastedilen yerin adı Feldkirch

Avusturya Feldkirch’te Akşam Yemeği

Feldkirch; Ren Irmağı kıyısında, 3 ülke sınırının yani Avusturya, İsviçre ve Lihtenştayn’ın kesiştiği noktada yer alan bir Ortaçağ kenti. Tarihte şehrin ismi ilk kez 1200’li yılların başında yapılan bir kalenin bahsiyle geçer. Bu, son derece iyi korunmuş, şehrin en göz alıcı yapısı olan ve yüzyıllara meydan okumuş Schattenburg Kalesi’dir. Bizim yemek için geldiğimiz yer de zaten kalenin içindeki restoran. Lihtenştayn’daki otelimizde danıştığımız resepsiyon görevlisinin “Çok güzel ve iyi korunmuş bir Ortaçağ şehridir. Kalesinin içinde de çok güzel bir restoranı vardır.” demesi bizim aklımızı çelmeye yetmişti.

Bu kadar eski zamanda böyle göz alıcı bir kalenin yapıldığı kentin içinde de haliyle oldukça etkileyici gotik tarzda bir kilise var. Sokaklar, binalar hala üzerinde Ortaçağ’ın izlerini taşıyor. Sokaktan pelerinleri ve kılıçları ile atlılar geçse yadırgamaz, adeta dev bir film setinde gibi hissedebilirsiniz. Şehrin dokusu 1500’lü yıllardan beri aynen korunmuş. Yani 500 yıl önce ne ise aynen öyle kalmış. Şehir, Dünyanın sayılı küçük tarihi şehirleri arasında yer alıyor.

Feldkirch, Avusturya’nın Vorarlberg eyaletine bağlı, nüfusu 30 binin az üzerinde bir yerleşim. Haliyle Almanca konuşan 3 ülkenin kesişim noktasında olduğu için kendi nüfusunun haricinde de konukları oluyor. Baksanıza, biz bile bir geceliğine nüfuslarına 3 Türk olarak dahil olduk. Aklımızda bile olmayan, adını bile duymadığımız bu şehre, piyangodan çıkmış gibi geldik ve şahane bir gece geçirdik.

Biz şehre kiraladığımız arabamızla gittik. Diğer taraftan Feldkirch ile Lihtenştayn arasında işleyen otobüs seferleri varmış. Ayrıca Lihtenştayn, Zürih ve Viyana’ya ulaşım sağlayan, bağlantılı bir de tren hattı bulunuyormuş. 

Akşam yemeği mekanımız olan Schattenburg Kalesi, 1390’a kadar, aynı zamanda şehrin de kurucusu olan Montfort Kontluğuna evsahipliği yapmış. Şehir kurulduğunda, yerleşimi çevreleyen duvarlar ve şehre girişi sağlayan 4 kapının ikisi hala günümüzde varlığını koruyor.

Şehrin, Temmuz ve Ağustos aylarında düzenlenen Poolbar Festival adında müzik ve kültür etkinliği bulunuyor. Bu etkinlik, eğlence kadar aynı zamanda bir tür yaz akademisi. İçinde müzik, sergiler olduğu gibi bir mimari ödül programı da bulunuyor. 

Şehrin artistik yanını yansıtan iki etkinliği daha var. Biri heykel ve enstelasyonu yönelik Light Art diğeri ise POTANTIALe. 

Schattenburg Kalesi’nde Akşam Yemeği

Benim yemeğe karşı özel bir düşkünlüğüm yok. Tek takıntım Türk çayıdır ki onu da zaten yurt dışı seyahatlerde bulamayacağım için devre dışı bırakırım. Gezerken eğer zaman kısıtı varsa, bazı öğünleri atlar, yaşadığım adrenalin ve coşku ile karnımı doyururum. Tabii ki bu konuda Poyraz’ın öğünleri istisnadır ama onda bile pratik çözümlerim vardır. 

Bu nedenle bir ülkeden kalkıp başka bir ülkeye akşam yemeği için gitmek “sadece havalı gözüktüğü için” yapacağım türde bir şey değil. 

Burada anahtar kelimeler şehrin iyi korunmuş bir Ortaçağ Kenti olması ve yemeği yiyeceğimiz restoranın şehre tepeden bakan Schattenburg Kalesi’nin içinde olmasıydı.

Gerçekten de şehre girdiğimiz ilk dakikadan itibaren “İyi ki gelmişiz!” dedik. 


Hele de kaleye tırmandığımız yolda gecenin o büyüleyici Parliament mavisi rengi etrafı kaplarken, ortam gerçek üstü bir güzellik içindeydik. 


Film karelerinden fırlamış duygusu veren bu etkileyici atmosfer içinde restorana geldik. Özellikle kapalı alanın dekoru gerçekten de zaman tüneli efekti yaratıyor. İnsan, üzerindeki 21. yüzyıl kıyafetlerini yadırgıyor. Garsonlar mekanla uyumlu kıyafetler giymişler. 


Ne arzu edersiniz? 

O son derece nazik garsonlardan biri masamıza yaklaştı; sanki kaleyi ve şehri kuran kont ailesinin 

bir ferdiymişiz gibi bize ne arzu ettiğimizi sordu. Lafın sonuna sanki “ekselansları” bile eklemiş  olabilir.😊 Değilse de bizim kulağımıza bu asalette geldi.

Oldum olası “Avusturya Arşidükü” diye takıldığım Arkan, asil kanı çektiğinden olsa gerek hemen havaya girip “Ne istersek mi yapacaksınız”?” diye muzipçe sordu. Garson hiç istifini bozmadan ”Ne isterseniz!” diye yineledi. 

Arkan: “O zaman bize Türkçe hizmet edecek bir garson isterim.” 

Garson:“ Tabii ki! Hemen gönderiyorum.” dedi. 

İçerden az sonra cıvıl cıvıl Türkçesi ile “Hoşgeldiniz!”diyen genç bir kız geldi. Şaka gibi. 

O kadar detayı yazıp çizmişim ama o mucize gibi çıkıp gelen garson kızın ismini not etmemişim. Melek olsun şimdilik. Seyahat Meleği.😊

Ne mi yedik. Avusturya’dayız. Müsaade ederseniz tabii ki şinitzel. Kont usulü. Yanında da şarap. 

Kadehlerimizi bu olağanüstü güne kaldırıyoruz. 

Öğlen yemeği Zürih, İsviçre’de. 

Akşam yemeği Feldkirch Avusturya’da. 

Yarın kahvaltımız Triesenberg, Lihtenştayn’da.

Özetle, hayat bize güzel'

Peki bu havalı gecenin hesabını vermek gerekirse... 65 Euro ödemişiz. Hemen celallenip, bugünün 10 TL'ye yaklaşan Euro travmasını hatırlayarak "Oooooo" demeyin. Zira, o tarihlerde Euro daha 2.4 TL, bu da 156 TL ödedik anlamına geliyor. Sonuçta, gene hayat bize güzel. Hele de "Dünya kazan, biz kepçe" kıvamındaki onlarca seyahati, paramıza daha yakın bir Euro ve Dolar döneminde yapmışsak.