Sunday 17 October 2021

SLOVENYA 🇸🇮 2015

Polonya, Slovakya, Avusturya, Slovenya ve ucundan Belgrad’ı içeren seyahatin son durağı olan Slovenya’dayız. Final bölümüne geçmeden önce geçmiş bölümleri hatırlayalım: 😁 

7 Ağustos Cuma İstanbul -Varşova POLONYA 🇵🇱 ✈️ 

8 Ağustos Varşova 

9 Ağustos Pazar Varşova - Krakow (Tren 🚂)

10 Ağustos Krakow (gece treni ile Slovakya 🚂

11 Ağustos Salı Bratislava SLOVAKYA 🇸🇰

12 Ağustos Bratislava

13 Ağustos Bratislava

14 Ağustos Cuma Bratislava -Viyana AVUSTURYA 🇦🇹 ( Otobüs 🚌

15 Ağustos Viyana - Bled SLOVENYA 🇸🇮 (Kiralık araç 🚗

16 Ağustos Pazar Bled -Ljubljana 

17 Ağustos Ljubljana 

18 Ağustos Salı Ljubljana- Belgrad SIRBİSTAN 🇷🇸  ✈️

19 Ağustos Belgrad - İstanbul 🇹🇷

🌎

✍️ SEYAHAT GÜNLÜĞÜ 

15 Ağustos  2015 Cumartesi   

Viyana AVUSTURYA 🇦🇹 -Bled SLOVENYA 🇸🇮

Viyana’dan kiraladığımız araç ile Slovenya istikametinde ilerliyoruz. Avusturya ile Slovenya sınırında neredeyse 8 km.lik bir tünel var ve geçiş ücreti 7 Euro.

Hem Avusturya hem Slovenya'da yerleşim kenarlarından geçen tüm yolların harika ahşap bariyerlerle kapatılarak hem sürücü hem de yerleşimlerin güvence altına alınmış olduğunu farkettik. Bazı noktalarda duvarlara pencere bile yapmışlar, malzemesi çok şıktı doğrusu.

Eski Avusturya Macaristan İmparatorluğu’na bağlı ülkeleri geride bırakıp eski Yugoslavya kökenli ülkelere geçtiğimizi artık kale isimlerinin Hrad yerine Grad şeklinde yazılması ile anlıyoruz.


🏨 Slovenya’daki ilk durağımız olan Bled’e neden geldiğimiz, daha doğrusu Slovenya’nın nereden bu seyahate dahil olduğunun hikayesine girecek olursak... 2015 yılının Temmuz ayında şahane bir Mavi Tur yapmıştık. Bu harika rotayı daha da olağanüstü kılan Güney Afrikalı ve İrlandalı arkadaşlarımızla tanışmamızı sağlayan olay ise aynı yılın şubat ayındaki bir doğum günü kutlamasıydı.  Aynı kutlama aslında bu seyahatin de bir parça mayası oldu. Oğlumun ortaokuldan arkadaşı olan Muhammed’in evindeki partide ilk kez Bled’in adını duydum. Evin duvarında masal şatosunu andıran bir gravür dikkatimi çekti; altında da aile üyelerinin isimleri vardı. Sanki çağlar öncesinden, bir hazine sandığından çıkmış gibi duruyordu. Masal Şatosunun adı Bled’di. Gerçek bir yer olduğunu ancak Muhammed’in annesi söylediğinde farkettim. İşte, Slovenya ve Bled o vakit aklıma düştü. Açıkçası, sadece 6 ay sonra kendimi o şatonun kapısında göreceğim aklımdan dahi geçmezdi. 

Sadece bir gravürle aklıma düşen Bled’de konaklayacağımız otelimizin adı sürprizli ve bu isim oteli tercihimde de rol oynadı. Pension Török‘ün sahibi bir Macar ve Török soyadı Macarca'da Türk anlamına geliyor.🥰 Otel, Bled şehir merkezine 3 km. mesafedeki Hrasse'de. Resepsiyondaki Teja çok tatlı. Muhteşem Yüzyıl dizisinin sadık bir izleyicisi ve bazı Türkçe sözcükleri öğrenmiş. “Çok güzel” deyip duruyor. 😁 Pansiyon sahibinin oğlu da diziyi izliyormuş, onunla da tanıştık. 

Pension Török 3 kişi kahvaltı dahil konaklama 97,18 Euro



15 no.lu odamıza eşyalarımızı bıraktık ve şehrin, hatta ülkenin en turistik adresi olan Bled Gölü’ndeki minik adacığı ve içindeki manastırı kapanmadan gezebilmek için göle doğru yola koyulduk. Bled Gölü kenarında aracı park ettik; park ücreti 5 Euro.


Manastıra gidiş için binilen ufak teknenin ulaşım ücreti 3 kişi 36 Euro. 

Yolun kendisi de manastır da büyüleyici güzellikte. Açıkcası bir gravürle çıktığım yolda, ete kemiğe bürünen manzaranın gerçekten de o gravürdeki gibi masal güzelliğinde karşımda duruyor olması olağanüstü bir duygu.



Bu kadar ömür uzatan bir güzellik beklemiyordum doğrusu. İnsan gördüğüne inanamıyor, o kadar güzel. Üstelik de çok romantik, hatta aşırı dozda romantik. Ortam, kesinlikle balayı çağrışımı yapıyor ya da aşıklar için mükemmel bir evlenme teklifi noktası olabilir. Bu kadar güzel bir yer nasıl olmuş da adını duyurmamış, şaşıyorum. Ortamdaki huzur duygusu ve manzara içinde danseden renkler adeta Çin’in şu ünlü Yangze Irmağı’nı andırıyor. Özetle, uzaysal bir Zen duygusu veriyor insana.



Gölün kıyısından adacık ve üzerindeki manastır Disney filmlerini çağrıştırıyor. Teknemiz adaya ulaştığında merdivenleri tırmanarak bu masal manastırına ulaştık. Manastırın girişinde Arkan ve Poyraz dondurma aldı, ben ise elma. 




Manastır dönüşünde Villa Bled'i dolaştık; çok güzel bir otel; manzarası ömürlük. 

🥘 Yürüyerek kasabaya ulaştığımızda yine yürüyerek kaleye çıktık. Kale, ziyarete kapanmış ama restoranı açıktı. Etrafı dolaştıktan sonra bu yorgunluğa ancak bu manzarada yemek yemenin yakışacağına karar verdik ve akşam yemeğini Bled Kalesi’nin restoranında yedik. Poyraz tavuk butları, ben domates çorbası, Arkan ise ravioli yedi, şarap eşliğinde... Yemek de çok güzeldi, mekan da. Bence Bled'de akşam yemeği yenebilecek en muhteşem yerde ve zamandaydık. Yemek bütçesi 45,60 Euro. ( 2021 kuru ile düşününce insanın tüyleri ürperiyor ama hatırlatırım o vakit 1 € sadece ve sadece 3 TL’ydi) 



Török'e geldiğimizde saat neredeyse gece yarısı olmuştu. Bled denince tam olarak ne bekliyordum bilmiyorum ama kesinlikle bu kadar akıl uçuran güzellikte bir yer beklemiyordum. Bir gezgin için bundan daha güzel bir şey olamaz. Bazen bir yer hakkında pek bir şey araştırmaz insan. Bunun da işte böyle bir tatlılığı olur. Zihni hiç bir imaj ve bilgi ile kuşatmadan, tamamen kör uçuşu şeklinde gelirsin ve o vakit de güzelliği en saf haliyle karşılarsın. Tıpkı aşk gibi! 



16 Ağustos  2015 Pazar   

Bled - Ljubljana SLOVENYA 🇸🇮

Otel otel diyorum ama adı üzerinde Pension Török yani minik bir butik otel, pansiyon melezi bir mekan. Burayı seçerken adı kadar konuklarına ücretsiz bisiklet verdiğini söylemesi de beni çok cezbetmişti.  Sabah harika bir kahvaltının ardından ( bahçede kahvaltı eden tek biz vardık) önce Hrasse, sonra Lesce ve yarıyola kadar Bled rotasında bisiklete bindik. Muhteşem güzel bir rota ve bisiklete binmek ailecek yapmayı en çok sevdiğimiz aktivitelerin başında geliyor.





Bisikletleri pansiyona teslim edip Teja'ya teşekkür ettikten sonra Bled Kalesi’ne gittik. Arkan kaleyi gezerken Poyraz ile biz de etrafı dolaştık, bilgisayarla oynadık, yazdık, çizdik, sabahtan hazırladığım sandviç ve meyvelerimizi yedik.




“Ne kadar uzun vakit geçti, Arkan o kadar süre kalede ne yapıyor” demeye başlamıştık ki Arkan elinde bir şey sallayarak kaleden çıktı. Bu kadar olur!  O elimde tuttuğu şey... bir gravür... altında da isimlerimiz yazıyor: Poyraz, Arkan, Tülay 🥰 Arkan’a Muhammed’lerin evinde gördüğüm gravürden hiç bahsetmemiştim. Tamamen tesadüf. Demek ki tam adres burasıymış. 

Kale girişi 9 Euro, gravür 15,40 Euro



Postojna

Orijinal gezi planımızda bugün göl kenarına gitmek vardı. Slovakya’dayken sevgili Olga ve Miro bize Slovenya rotamız için bir mağaradan bahsedip aklımıza tohum ekmişti, sonra o tohum buraya gelinceye kadar yeşerdi. Ben de onu alıp suladım. 😁 

Hal böyle olunca planı değiştirip önce oraya gitmeye karar verdik. Yol boyunca gök delinmişçesine yağmur yağdı. Allahtan mağara gezeceğiz 😁 diye düşündük. Yoksa böyle bir yağmurda yeryüzünde gezmenin imkanı yok. 14:30 gibi Postojna'ya vardığımızda düşündüğümüzden de popüler bir noktaya geldiğimizi farkettik. İnanılmaz kalabalığın arasından biletlerimizi aldığımızda mağara ile birlikte bir de kale gezisi olduğunu farkettik. 




Poyraz'ın heyecanını görüp sergileri de işin içine ekleyince ortaya dolu dolu bir program çıktı. Böylece geldiğimiz saat itibariyle o bölgede gezilebilecek her şeyi kapsayacak şekilde bir tur için gelinebilecek en son vakitte geldiğimizi anladık. Mükemmel zamanlama. 



Gezimizin son ayağı olan Mağarayı gezdiğimizde bizim ardımızdan tesisi kapattılar. Saat neredeyse 20:00 olmak üzereydi. Hem kale, hem de mağara çok ama çok güzeldi. Dünden beri Slovenya beni güzellikleri ile büyülüyor.



Mağara o kadar büyüktü ki içinde oldukça uzun bir tren yolculuğu yapılabiliyor. Poyraz, rehberimizle en çok sohbet eden ve soru soran misafir oldu. Çocuk merakı sonuçta. 😄 

Postojna Mağarası ve Kalesi, beraberinde kelebek sergisi ile Vivarium giriş bileti 2 Yetişkin 1 çocuk için 97,18 Euro. Kulağa çok geliyor ama gezimiz bittiğinde kesinlikle değdiğini düşündük. ( Okuyucuya hatırlatma 😄 1 € o dönemde 3 TL) 

Muhteşem kale gezisi öncesi otomattan aldığımız cips 1,50 ve 2 gofret, herbiri 1 Euro...

Mağara gezisi öncesi atıştırmalık dilim pizza 3.50 Euro.

Bizimkilerle pizzayı paylaşınca açlığımı yatıştırmak için kraker (1.50) ve çay ( ki onlar da çay diyor (2,50 Euro ) aldım. 

Poyraz'ın nefsini bastırmak için aldığım lolipop 0,80 Euro. Arkan da çok merak edip 3,99 Euro'ya tuzlu çikolata aldı ki zaten adı üzerinde tuzluya mal oldu. 😁 

Muhteşem Mağara gezimizin ardından hediye mağazasından anı olması için  üzerinde Proteus yani mağara semenderi olan toprak bir kap ile sanslı domuz aldım. 5,49 Euro.

Ardından Poyraz'ın pofuduk Proteus almak istemesi üzerine beraberinde de 2 tane magnet aldım, 12,10 Euro

Otopark biletimiz 4 Euro. Avrupa için çok insaflı bir rakam. 

Dün göl bugün mağara... Harika anları geride bırakıp başkente yöneldik.  

Şehre girişte depomuza fulledik. 35,75 litre dizel yakıt 42,11 Euro.

🏨 Otelimiz City Hotel çok merkezi bir noktada. 326 no.lu odamıza yerleşip şehrin tam kalbinde yer alan Mc Donalds'a akşam yemeği için gittik. Saat neredeyse 21:30. 

🍔 3 tane Big Tasty menü ve 6'lı nugget 22,30 Euro. Ardından da hem yorgunluk atmak hem de tuzlu çikolatamızı tatmak için Cafe kısmına geçtik.

17 Ağustos  2015 Pazartesi   

Ljubljana SLOVENYA 🇸🇮

Aracımızı Hertz'e teslim ettik, saat 08:44; yani süre dolmadan tam 1 saat önce. Şükürler olsun, kazasız belasız aracı geri verdik. 

Poyraz kahvaltı saatinde uyumayı tercih etti. Biz de aracı teslim ettikten sonra saat 10:00'a kadar rahat rahat kahvaltı ettik. Büfe çok güzel, çeşitli...

Poyraz küvet keyfi yaparken ben de Slovenya notlarımı yazıyorum.


Kahvaltı sonrası otelden çıkıp doğruca üç köprü civarındaki pazar alanını gezdik. Ejderha köprüsünün oradan 50 dakika süren bot turunu aldık. 2 Yetişkin 1 çocuk 3 kişi için hesap toplam 19 Euro ve sadece nakit ödeniyor. 




Açık pazarın yanındaki çok popüler bir  büfeden peynirli börek 2,2 (burek)  Euro, kahve 1, schwepps 1,80 toplam 5 Euro.

Blueberry bir paket pazardan 2,5 Euro



🥘 Öğle yemeğimizi kale ziyareti dönüşü Violina isimli sevimli bir restoranda yedik. Beef yanında kuskus ve salata, ravioli ve yanında salata, çorba, bira ve limonatadan oluşan harika yemeğimiz sadece 17 Euro tutarak hem lezzeti hem de fiyatıyla bizi sevindirdi.


🚵‍♀️ Poyraz ve Arkan yorgunluk atmak için otele döndü, bense yağmura rağmen sokaklara geri dönmeyi tercih ettim. Oteldeki courtesy bisikletlerinin hepsi diğer konuklarca alınmış olduğu için resepsiyonun tavsiyesi üzerine pazarın yanındaki turist information bürosuna gidip 2 saati 2 Euro'ya bisiklet kiraladım, hem de kilidiyle birlikte. Yolda rastladığım bir marketten kahve keyif anlarımıza eşlik etmesi için 1,37 Euroya 2 topitop ve 3 gofret aldım. İki teker üzerindeki solo şehir keşfim yaklaşık 1,5 saat kadar sürdü. Dönüş yolunda tesadüfen Arky ile karşılaştık. Yarım saat kadar da Arkan bisiklet keyfi yaptı. Arkan'ı beklerken tam Dragon Bridge karşısında bir kafeye oturup kahve içtim, gofret eşliğinde. (1,50 ) 




Derken saat 20:30 oldu, acıktık. Otele uğrayıp Poyraz'ı da alarak yemek yemeye karar verdik. 

🥘 Akşam yemeğimizi 3 köprüye yakin Aroma isimli bir restoranda yedik. İki pizza, 1 Viyana şinitzeli, çay, kırmızı şarap ve elma suyundan oluşan menümüze 31 Euro verdik. Pizzaların herbiri 2 kişilikmiş, siparişten sonra farkettim. Kalan 3 dilim pizzayı paket yaptırdık. Saat 23:00 gibi otele döndük.

18 Ağustos  2015 Salı   

Ljubljana SLOVENYA 🇸🇮 -Belgrad SIRBİSTAN 🇷🇸 

Bu sürprizleriyle gönlümüzü fetheden minik ülkedeki son günümüz. Sabah ailecek geniş bir kahvaltının ardından rahat rahat hazırlanıp eşyalarımızı toparladık ve bavullarımızı saat 11:00 gibi otelin emanetine bıraktık. 2 gün, 3 kişilik odada kahvaltı dahil konaklama için yaklaşık 250 Euro, aracın otopark kullanı için de 18 Euro ödedik. Otelin konumu ve şıklığını gözetirsek iyi bir rakam.

🚵‍♀️ Ardından Dragon Bridge yakınındaki Turist Info'ya bisiklet kiralamak için gittik. Sadece 2 bisiklet varmış. Herbirini 2 saatliğine 4 Euro ödeyerek kiraladık. Yakındaki H2O hostele  gidip ayrıca 7 Euro'ya bir bisiklet daha kiraladık. 20 Euro kapora alıyorlar, bisiklet tesliminde iade edilmek üzere. Biz bisikletleri 4 saat kullanınca diğer 2 bisiklete de ilave 4 Euro daha ödedik. 

Bisikletle önce Tivoli Parkı'na gittik. Her yeri çok güzel. Golf, tenis, bisiklet, koşu....herşey var. Çok geniş, huzurlu, orman gibi de doğal. Özellikle üzerinde nilüferler açmış olan gölet ve kıyısındaki kafe çok güzeldi. Kıyısında bisikletlerde bir aile fotoğrafı çektirdik.

Sonra eski kenti baştan sona dolaştık, nehir kıyısında çok güzel bir yerde öğle yemeği yedik. Yemek esnasında yanımıza gelen bir dilenciye dün akşam paket yaptırdığım pizzaları verdim. Bisikletlerimizi teslim ettikten sonra kalan son saatimizi keyfimizce etrafı gezip birkaç hediyelik almaya ayırdım. 

Üç köprünün yanındaki hediyelik eşya satıcılarından hediyelik 8 kaşığı ( gülen surat formunda hazırlanmış ahşap kaşıklar) tanesi 1 Eurodan 8 Euro'ya aldım. 

Ayrıca dün keşfettiğim ikinci el dükkanından bir pantolon ve yelek alıp  11,80  Euro verdim,

Havaalanına giden otobüs tren istasyonunun yanında ve otelimize 7 dakika yürüme uzaklığında.  Otobüs bileti kişi başı 4,10 Euro.

Öğlen Arkan ve Poyraz öğle yemeği yerken ben acıkmadığım için ana yemek yerine Bled'de yemeğe fırsat bulamadığım cream cake'i denemiştim. Dolayısıyla 18:10’de otobüsümüz için otelden çıktığımızda içim kıyılmaya başlamıştı. Yolda bir fırından kruvasan aldım, 0,70. O da açlığımı yatıştırmaya yetmeyince otobüsü beklerken harika bir ekmek içinde sebzeli bir veggie sandviç ve kahve ile (3,39) akşam yemeği alacağımı kapatmış oldum.

Poyraz için de otomattan üzüm suyu aldık. (0,60)

🚌 ✈️ Otobüs durağının ( 28 numara, havaalanı ) tam karşısında bir dönerci var ve ismi bugüne kadar gördüğüm en güzel dönerci ismi:Dünya Döner

Havaalanı'na giden yol çok güzeldi. Yaklaşık 50 dakika boyunca ( 26 km ) birçok irili ufaklı kasabadan geçtik. Etraf adeta Karadeniz gibi; her yerden yeşil fışkırıyor. Evler, bahçeler çok güzel, her yer çiçek çicek. Özellikle ülkenin her yerinde sardunya milli çiçek gibi evlerin pencerelerini süslüyor ve saksılardan adeta patlamışcasına fışkırıyor.

Havaalanına vardığımızda gün batımı öncesinde gökyüzü harikaydı ve  karşımızdaki Alpler’in manzarası muazzam güzeldi. Check-in yapıp biraz dışarıdaki kafede oturup bu güzelliği izlemeye karar verdik.  Havaalanını  kafeteryasında bir çikolatalı kek ve iki çay 8,80.

Uçuş saatimiz 20:45.

Havaalanından çıktığımızda ise saat 22:15 olmuştu. Geldiğimiz yer İstanbul değil, Belgrad. 😁 Yola çıkarken bu seyahatin en sevimsiz kısmı burasıydı. Zira gelirken seri bir şekilde aktarma yaptığımız Belgrad, dönüşte yaşanan bir uçuş değişikliği nedeniyle bir ızdıraba dönüşmüştü. Normalde aynı gün içinde İstanbul’a döneceğimiz aktarma, bizi Belgrad’da geceleme yapmak zorunda bırakan bir hale dönüşmüştü. Üstelik hava yolları ne konaklamamızı ne transferimizi ne de gün kaybı yaratması nedeniyle zaman ziyanımızı telafi ediyordu. Biletlerimizi Wings kredi kartımın hediye puanları ile almıştım. Sonuçta farklı bir çözüm üretilmediğini görünce başa geçen çekilir diyerek üstelemekte vazgeçmiştik. Slovenya’daki huzurlu günlerin ardından artık bu olumsuzluk da barış anlaşması yapmıştık. 😁 

Pasaport çıkışında elinde ismim yazan bir tabela ile otelin şoförü Niko bizi bekliyordu. Kelimenin tam anlamıyla 5 dakika içinde otelimizdeydik. Ertesi günkü uçuşumuz öğlen olduğu için şehri gezecek zaman olmayacaktı. Bu nedenle en azından yol stresi olmasın diye havaalanına yakın bir otel seçmiştim. 

🏨 Apart Hotel K 103 no.lu odamız pek havalı. Suit şeklinde. İçinde mutfağı, bahçeye bakan geniş balkonu ile uzun süreli konaklamak isteyenler için ideal. Otelin Mercedes minibüsü konuklarını otel ile havaalanı arasında ücretsiz taşıyor.  Otelin konuklarına ücretsiz sunduğu bir hizmet. Allah razı olsun! 

19 Ağustos 2015 Çarşamba   

Belgrad SIRBİSTAN 🇷🇸 - İstanbul TÜRKİYE 🇹🇷 

İşte hikayenin sonu. Rahatça kahvaltımızı edip sanal alem kontrolümüzü yaptık. 

Oda ücreti 7280 Sırp Dinarı yaklaşık 60 Euro ediyor. Kahvaltı büfesi çok güzel. Oda çok geniş, temiz ve rahattı. Hatta bugüne kadar gördüğüm en temiz havlular ve rahat yatağa sahip oteldi diyebilirim, 

Niko saat 10:20 gibi bizi alıp havaalanına bıraktı. 12:20'deki uçuşumuzu beklerken havaalanını dolaştım; Türk kahvesi formunda hazırlanmış 2 paket kahve aldım. Tanesi 220 SRD, totalde Euro olarak 3,65. 

Sonuçta hikayenin başladığı yerde yani Nicola Tesla Havaalanı’nda, İstanbul'a dönüş uçağının vaktini bekliyoruz. Belki daha iyi organize olsam sabah ilk iş yola çıkıp Poyraz'ın Nikola Tesla Müzesi'ni görmesini sağlarmıydım diye düşünmeden edemiyorum. Bir taraftan da bazı şeyleri akışına bırakmayı, fazla zorlamamayı istiyorum. Ayrıca ne Slovakya ne de Slovenya'da buz hokeyi stadyumu ya da malzeme satan bir yer bulup gezmedik. Ljublajana'da iken sordum ama renovasyondaymış galiba. Fazla da araştırmadık. Bled'de ise zaten kısıtlı bir zaman vardı ve onu da doğa&tarih keşfi ile bisiklete ayırmayı tercih ettik. Belki tekrar ve bu sefer sadece Poyraz ve ben geliriz. Kış zamanı, sezon başladığında...

Sonuç olarak belki bazı gönlümüzden geçenleri yapamadık ama yol boyunca aklımızdan bile geçmeyen ölçüde güzellikler yaşadık. Gittiğimize fazlasıyla değen bir seyahat oldu. Tıpkı geride bıraktığımız tüm seyahatlerimiz gibi.