Thursday 24 December 2020

FRANSA 🇫🇷 Nice 2013

 BLOG Sayfasını rastgele bu yazıdan açanlar için kısa bir “geçen bölüm özeti”😊 sunalım. Yıl 2013, aylardan Ocak. Oğlum Poyraz’ın sömestir tatilinde, Fransa’dan başlayan, Monaco, Andorra ve İspanya’yı kapsayan bir seyahatteyiz. Seyahatin çıkış noktası aslında bitiş noktası😊 olan Barselona. Esas niyetimiz, oğlumun o sene Barselona’ya taşınan ilkokul arkadaşı Alex’i görmek. Arkadaş niyetiyle çıktığımız yolun başı bizleri başka bir arkadaşla daha kavuşturdu. Seyahatin ilk adımı olan Paris’te Arkan’ın çocukluk arkadaşı Emre Ülker ile buluştuk. Aynı zamanda profesyonel bir rehber ve harika bir hikaye anlatıcısı olan Emre sayesinde “Bu Paris Başka Paris” deneyimi yaşadık. 🙏

Disneyland’i de gezdikten sonra çocuklar gibi şen bir şekilde rotayı güneye, Fransız ve Dünya jetset’in gözde mekanlarından Nice’e (Nis diye okunur) çevirdik. 

Bakalım seyahatin o kısmını günlüğümde nasıl anlatmışım? 

🌏 ✍️ SEYAHAT GÜNLÜĞÜ

29 Ocak Salı 2013

Paris - Nice 

Otelimizin yeri gerçekten de harika. Gare de Lyon’a gitmek yürüme uzaklığı. Tekerlekli bavullarımız elimizde, şehir daha uykusundan usul usul uyanırken tren garına kadar güzel mi güzel bir sabah yürüyüşü yaptık. 

🚂 Paris -  Nice Tren Yolculuğu

TGV 1. Sınıf tren biletlerimizi sitesinin sistemine Fransız kaldığımız için😊  kişi başı 39.90 € ödeyerek sağolsun Emre bizim adımıza internetten almıştı. Yani bizim paramızla 3 kişi için 275 TL ödemiş olduk.  ( Ufak hatırlatma. O tarihteki Euro/TL paritesi yaklaşık 2.30

Paris –Nice arasının yaklaşık 1.000 km, yolculuk süresinin 5 saat 40 dakika ve yolculuğun kendisinin de uçaktan bile rahat ve sessiz olduğunu görünce başta çok gibi görünen bu rakam yolculuk bittiğinde “Çok uygunmuş” formuna dönüştü. 

Trende koltuklarımız karşılıklıydı. Masamız çok şık, üzerinde abajur bile var. Karşılıklı bagaj mesafeleri çok konforlu, dibimizde eşyalarımızı koyacak çok kullanıcı dostu bir alan, yanıbaşımız restoran. 2 adım ötesi arada tuvalet... Özetle, koltuklarımız da mükemmel konumdaydı. 

Tren; Marsilya, Toulon ve Cannes üzerinden Nice’e ulaşıyorken bize şahane deniz manzarası sürprizi yaptı. Gerçekten çok keyifli ve görselliği yüksek bir tren yolculuğuydu. İki gündür Paris ve Disneyland’da kendimizi o kadar  yormuşuz ki bedenimiz de ruhumuz da dinlendi bu yolculukta. En başta gündüz yapılan bu yolculuğun zaman kaybı yaratabileceği endişesini taşırken şimdi yolculuk içinde yolculuk keyfi yaşadığımızı görmekten dolayı çok mutluyum. Boşuna dememişler, yolun kendisi de yolculuğa dahildir diye.

🏨 Nice Konaklama

Booking.com’dan rezerve ettiğim Little Palace’ın bütçesi 3 kişilik konaklama için, 2 gece, günlük kişi başı 1 Euro şehir vergisi dahil toplam 107,4 €. Yani kabaca 2 gece için 100 €, günlük 50 € gibi rekor derecede uygun bir rakam ödedik. Bu rakama yine kahvaltı dahil değil ama Paris’te sadece tek gecelik 90€ kahvaltı hariç ödedikten sonra bu rakam neredeyse yarısı, kıyaslayınca çok ucuz geliyor. Kaldı ki otelin yeri de olağanüstü. Bir kere tren istasyonuna 500 m. Trenden inip otele varmamız 2-3 dakika sürdü. Otelin içi çok güzel, yeni, temiz. Sahile ise 5 dakika uzaklıkta. Şu meşhur Promanade sahiline. Yine dibinde süpermarket var. Otel ile şansım hep yaver gidiyor. Özellikle konum olarak süperler. 

🌃 Nice Şehir Keşfi

Otele saat 13:00’ten önce gelmiştik ve odanın hazır olacağı saat olan 14:00 ‘e kadar kısaca Prom denilen ve neredeyse havaalanından şehrin kalesine kadar uzanan uzuuuun mu uzun sahil civarında dolaştık. Mc’te yeni menüleri deneyerek karnımızı doyurduk. Hava hafif rüzgarlı ama yine de bu mevsim için çok güzel. Sahil bize Caddebostan’ı anımsatsa da tabii ki daha da havalısı. Aslında kumsalı taşlık bir yapıda. Yani üzerinde uzanıp güneşlenmek şezlongsuz mümkün değil. Yine de böyle bir kumsalla bu şehir bu kadar meşhur olabilmiş ya helal olsun. 

Odamıza yerleştikten sonra bir tur daha gezmeye çıktık. Sahil boyunca limana kadar yürüdük. Bu arada güneş o kadar güzel açtı ve bize o kadar muhteşem manzaralar görme ve fotoğraflama fırsatı sundu ki sahilden uzaklaşıp içerilere eski şehri keşfe gönlümüz rıza göstermedi. 

Bu arada sahilde tanıştığımız bir Fransızla Poyraz’la birlikte sohbet ettik. İsviçre’de yaşayan bu genç finansçı olan Fransız, Arkan’a “Harika bir çocuk yetiştirmişsiniz. Bu yaşta bu kadar güzel İngilizce konuşuyor ve kendini çok güzel ifade ediyor.” deyince ben de kendimi tutamayıp şaka yollu “Okulu için bir servet harcıyoruz.” dedim. O da “Her kuruşuna değmiş.” dedi. Tabii ki bir anne baba olarak keyfimize diyecek yok. 


Poyraz da şehrin havasını çok sevdi. Bir de yakınlarda üzerinde zıplayarak yürünecek taşlar görünce iyice kendimizi günün ve havanın güzelliğine kaptırdık. Ancak nefis bir gün batımının ardından bu muhteşem sahille vedalaşıp şehre doğru yola koyulduk. 


💒 Eski Şehir

Nice’in eski şehri Barok mimarinin egemen olduğu yapıları, el sanatları atölyeleri, yanyana dizilmiş dükkanları ve dört bir yana dağılmış estetik tasarımlı mis kokulu yemekler sunan restoranlarla oldukça nostaljik bir alan.

Burada çok sayıda kilise yer alıyor. Çiçek pazarı ve antika pazarı olan Cours Saleya da çok ünlü. Her eski ve köklü yerleşim gibi Nice’in de bir kalesi ve de opera binası var. 

Eski şehir sokaklarına ulaştık ulaşmasına ama burası tıpkı gece vakti Eminönü Sirkeci sokaklarının ıssızlığına. Ya bu vakte kadardı kalabalığı ve dağıldı ya da epey geç başlıyor kalabalık. Her ikisi de mümkün sanırım. Zira akşam yemeği için mekanlarını yeni açan ve henüz açmamış restoranlar vardı. 

Yürüye yürüye ilerlerken çok ilginç bir meydana geldik. Büyük sütunların üzerinde içinden ışıklar çıkan adam büstleri yerleştirmişler. Rengarenk. Çok etkileyici duruyorlar. Anlıyorum ki bunlar Nice’in ikonik figürleri.

🧫 Nice ve Bilim 

Seyahat evveli hazırlık yapacak çok vaktim olmayınca ben de internetten bulduğum bazı bloglardan Nice-Monaco – Andorra ve Barselona için notlar hazırlamıştım kendime. 

Bunlar içinde en dikkat çekici bilgilerden birisi ise jetset yaz mekanı olarak ünlenen Nice’in şehrin hemen dışında kurulan Acropolis ve Sophia Antipolis merkezleri ile bilim adamları ve araştırmacılar için bilimsel, teknolojik ve endüstriyel araştırmalar konusunda bir merkez olması. 

🌞Nice’te Yaşam 

Kendisini meşhur eden tatil beldesi ünvanı nedeniyle en yoğun aylarını Nisan-Ekim arası yaşayan bir şehirde Ocak ayında olmak da ayrı bir deneyim bence. 

Tüm kalabalık tatil yöreleri gibi burası için de yankesicilik uyarıları var. Hem taşıtlar hem de plaj için. Taşıt derken buna camını ya da kapı kilidini açık bıraktığınız otomobiliniz dahil. Hatta anahtarlarınız ve ardından arabanın çalınması da olasılıklar paketine dahil. Bu uyarılar özellikle Les Moulins ve L’Ariane gibi Nice’in varoş mahallelerinde çok etken ya da çok geç saatlerde daha da yüksek olasılıklar haline gelebiliyormuş. Biz mevsim dışı gidince haliyle Aladağlardan serin bir şekilde turladık.

Poyraz çok yorulduğunu söyleyince biz otele doğru yöneldik. Babamız ise biraz daha gezmek ve karnını doyurmak için kaldı. Biz de Poyraz ile otelimizin dibindeki marketten hem akşam hem de kahvaltı için alışveriş ettik. 

Biraz TV seyrettik. Ben nefis küvetimizin keyfini çıkaracağım uzun bir banyo yaptım. Bugün bizi gerçekten de çok dinlendiren bir gün oldu. Hakikaten de bir sayfiye yerinde olmanın dinginliği ve huzurunu yaşıyoruz. Kış mevsiminde olsak bile yaz tatilinin ruhu belli ki buradan hiç gitmiyor. 

30 Ocak Çarşamba 2013 

Nice - MONAKO 🇲🇨 - Nice 

Keyifle TV seyredip kahvaltımızı ettik. Ardından tren garına gittik. Bugün hedefimiz Monaco’yu keşfetmek. 

Buraya ait detaylar bir sonraki MONAKO Blog yazısında. 

Monaco’dan  akşam üzeri Nice’e döndüğümüzde yine Mc Donald’s ziyareti yapıp ardından da dün mest olduğumuz günbatımını yakaladık. Bisiklete binmeyi çok arzu etmiştik ama bisiklet kiralama sistemi pek de turistlere göre kullanıcı dostu yapılmamış. Biz de ferdi kiralama yapan bir yer var mı diye ayrıca araştırmadık. Zira zaten 1 saatliğine binecektik. Her ne kadar bu uçsuz bucaksız sahil yolunda bisiklete binmek içimizde kalsa da yine de yürüyerek bir nebze bu havayı soluyalım dedik. Akşam üzeri kaykay gösterisi yapan bir grup genci izledik keyifle. 

Ardından bugünün keyfini tadında bırakalım ve kendimizi de çok yormayalım diye otelin yolunu tuttuk. 

31 Ocak Perşembe 2013

Nice - Toulouse - ANDORRA 🇦🇩 

Bugün saat 10:30 gibi gardan kalkan trenimiz bizi Toulouse’a götürecek. Saat 17:00 gibi oradayız. Tren rotamız batı istikametinde Marsilya’ya kadar sahil, oradan da kuzeye şeklinde ilerliyor. Yine çok güzel sahil manzaraları eşliğinde yol aldık. Açıkçası bu seyahatte araç kiralamayı sadece şu sahili doyasıya görebilmek için istemiştim. Hem Paris’ten Nice’e , hem de Nice’ten Toulouse’ye giderken rotanın sahilden geçiyor olması benim için tam anlamıyla bonus oldu. 

🚂 Bu sefer 2. Sınıf vagondayız. Marsilya’ya kadar iyiydi ama sonra çok kalabalıklaştı ve havasızlık baş gösterdi. Bir de bacak aralığı daha kısa ve sesli bir tren. Haliyle biraz yorulduk ama çok değil. 

Gare Matabiou’ya vardığımızda 19:30’da kalkıp bizi Andorra La Vella’ya götürecek otobüsümüze kadar Toulouse şehrini biraz turladık göz ucuyla. Ardından da oturup açık havada yemek yedik. Tam akşam üzeri gün batımı, gökyüzü nefis. 

Otobüslerin kalktığı yer tam garın dibi. Bu kadar yolcu dostu bir şehir olur yani. Tebrikler Toulouse. 

Fransa’ya Veda Ederken

Bu benim 5. Fransa ve 4. Paris ziyaretim.Bu seyahatte daha önce 3 kez geldiğim Paris’i, Emre ve eşi Aslı sayesinde ilk kez gelmişçesine başka bir gözle ve deneyimle gezdim.

Japonya Tokyo ve ABD Orlando’nun ardından Disneyland üçlemesini eşim ve 10 yaşındaki oğlumla Eurodisney’de yaşadım. 

Fransa’nın ve Avrupa’nın popüler yaz mekanı Nice’i kış güneşi eşliğinde yaşamak çok huzurluydu. 

Ve bir kaç saatliğine de olsa Toulouse. Bu, oğlumuzla ikinci Fransa seyahatimiz. Daha önce Lille’i ziyaret etmiştik. (Detaylar 22 Kasım 2019 tarihli Fransa-Lille Blog yazımda). O seyahatte sevgili dostlarımız Alp, Elif ve Deniz ile birlikteydik. Bu seyahatte ise Emre ve Aslı ile. Bir yere onlarca kez turist olarak gitsen de orada yerleşik birileriyle gezmenin tadı ve deneyimi kesinlikle bir başka.

O nedenledir ki bu Fransa seyahati kesinlikle bir başka oldu.🙏 




Saturday 19 December 2020

FRANSA 🇫🇷 Paris & Disneyland 2013

26 Ocak - 5 Şubat Salı 2013

FRANSA - MONACO – ANDORRA- İSPANYA

Bu Blog yazısı, 2013 sömestir tatilinde, 4 ülkeyi kapsayan seyahatimizin ilk ayağını oluşturan Fransa’daki Paris ve Disneyland günlerine ayrılmıştır. Nice ve kısacık da olsa Toulousse deneyimlerimiz ise bir sonraki BLOG yazısında. 

22 Kasım 2019 tarihli Fransa-Lille Blog yazımda ülkeyi tanıtan bir girizgah hazırlamıştım. Dolayısıyla burada doğrudan günlük notlarıma geçiyorum. 

Sadece para konusu geçtiğinde rakamları anlamlandırabilmek için 2013 Ocak ayında Euro’nun yaklaşık 2.33 TL dolaylarında gezindiğini hatırlamak yeterli olacak. Hazırsanız kemerleri bağlayalım ve yola koyulalım. 😊

🌏 ✍️ SEYAHAT GÜNLÜĞÜ

2012 yılı Ağustosunda, Poyraz’ın doğumgününü kapsayan Avrupa seyahatini ( İsviçre, Lihtenştayn, Avusturya, San Marino, Vatikan ve İtalya)  hazırlarken gözüm İtalya’nın batısında kalmıştı: Nice, Monaco, Andorra, Barselona... 

O tarihlerde bu rotayı da en kısa sürede gezmeyi kafama koymuştum. 

Poyraz’ın bir gün Almanya seyahatimize atfen ( daha henüz Almanya’ya gitmemiş ama biletlerimizi almıştık. ) “Bize bir kutu çikolata geldi diye Almanya’ya gitmeye karar veriyorsunuz ama benim arkadaşımı görmek için Barselona’ya gitmiyoruz.”😊 demesi üzerine Barselona seyahatini çok bekletmemek farz oldu. Kaldı ki 6 aylık süre ile aldığımız vizelerimiz de 13 Şubat’ta bitiyordu ve bu tür bir seyahati yapmak için elimizdeki en uygun zaman da Poyraz’ın sömestir tatili olacaktı. 

Diğer taraftan Arkan’ın “Poyraz’ı bir ara Disneyland’e götürelim” lafını da bir kenarda tutup duruyordum. Oğlum artık bir Disneyland ziyareti için mükemmel bir yaştaydı ve daha fazla gecikirsek anlamı da kalmayabilirdi. 

Bu nedenle, bir öyle bir böyle ölçüp sonunda önce Paris’e uçacağımız, Disneyland ile birlikte Paris’in temel ikonları olan Louvre ve Eyfel’i gezeceğimiz, ardından Nice’e gidip oradan Monaco’yu göreceğimiz, sonra Andorra üzerinden Barselona’ya geçeceğimiz, nihayetinde de memlekete döneceğimiz bir program hazırladım. Çok da uygun bir bilet bulup 30 Aralık tarihinde biletlerimizi aldım. Barselona’da yaşayan arkadaşımız Anna ile de görüştüm; evleri bizi konuk etmek için müsait. Seyahatin Poyraz ve Arkan için yılbaşı hediyesi olacağını ve ben onlara açıklayıncaya kadar gizli tutmalarını istedim. Zira Poyraz neredeyse haftada bir Alex ile Skype’ta konuşup duruyor. ( Alex, oğlumun ilkokul arkadaşı. Ütopya İlkokulu’nda okudukları dönemde tanışmış, bu vesile ile biz de annesi İspanyol Anna ve babası öz be öz Türk kardeşimiz Emir ile çok iyi dost olmuştuk. Yıllardır Türkiye’de yaşayan çift, önemli bir karar alıp İspanya’ya taşınmaya karar vermişti. Okul ve okul dışı sık sık görüştüğümüz arkadaşlarımız olduğu için Poyraz Alex’i, ben ve eşim de Anna ve Emir’i özlemiştik. Barselona'ya daha çok yolumuz var ama şimdilik bir fotoğraf ile sevgili dostlarımızı analım.) 

🌲 🎁 Yılbaşı Hediyesi

Nihayetinde 31 Aralık akşamı Poyraz’a dev bir kutu içinde hediyesini verdim. Kutunun içine iki zarf koydum. Birinde “Poyraz, Disneyland’a gitmek ister misin?” diğerine ise “Poyraz, arkadaşın Alex’i görmek ister misin?” diye yazdım. Tek yapması gerekenin de “Evet” demek olduğunu ekledim. Poyraz sevinçten çılgına döndü. Aynı şekilde Arkan da şaşırdı. Ona da hediye olarak Barselona kitabı verdim. Bundan önceki yılbaşında Roma, bir öncekinde de New York kitabı vermiştim. 3 yılbaşıdır kitapların sahibi şehirleri geziyoruz. Bu kendiliğinden oluşan geleneği çok sevdim. 

Bir arkadaş buluşmasının mayasını oluşturduğu seyahatimiz aslında başka bir arkadaşlığı da yeniden canlandırdı. Paris gündeme gelince Arkan’ın çocukluk arkadaşı Bülent Ülker’in Paris’te rehberlik yapan kardeşi Emre ile irtibata geçtim. Dolayısıyla yılbaşı ertesinden başlayarak gideceğimiz tarihe kadar Emre ile seyahatin çerçevesi için yazışıp durduk. 

🏨 Paris - Konaklama 

Emre sayesinde Hotel Rivori isminde Mare semtinde çok güzel ve Fransa’nın ultra maliyetine karşın makul sayılabilecek bir otel bulduk. 3 gece kalacağımız bu otelin geceliği kahvaltı hariç 90 Euroya geliyor. 

🚂 Paris - Nice Tren Bileti 

Paris’ten Nice’e gideceğimiz 1. Sınıf tren biletini Emre bizim adımıza internetten alıverdi: 120 Euro. 

🏨 booking.com ile Nice ve Andorra Konaklama 

Nice’te 2 gün kalacağımız Little Palace oteli ile Andorra’da 1 gece kalacağımız Hotel Pitiusa’yı booking.com’dan buldum. Fiyatlar Avrupa için makul sayılır. Sadece Andorra’daki otelin fiyatı içine kahvaltı da dahil. Diğerleri günlük kişi başına 6 Euro yani toplamda 18 Euro istiyor. Mevcut kahvaltıları kruvasan ve kahve ile reçelden ibaret olunca almadık. 

4 gece Barselona’da Anna’larda kalmak ve araba kiralamadan sadece treni kullanmak seyahat bütçesini epey rahatlattı.

💰 Seyahat Bütçesi 

Seyahatimizin toplam bütçesine gelince:

✈️ Uçaklar 1.294 TL tuttu ve 5 taksitle ödeyebileceğim. Swiss Air ile uçuyoruz. 

Dolayısıyla yazın yaptığımız İtalya-İsviçre seyahatinin aksine uçak biletini mil puanları ile değil de nakit almamıza rağmen toplam seyahat bütçemiz 4.000 TL.’nin çok az üzerinde çıktı. Yani, neredeyse diğer Avrupa seyahatimizin  %50 daha azına maloldu. Kaldı ki ikisi de 11 gün. Bu seyahatte ben, Arkan ve Poyraz için 2 ülke yeniydi: Monaco ve Andorra 

Bununla birlikte daha önce gittiğimiz ülkelerde gitmediğimiz şehirler gördük: Barselona, Nice ve Toulousse

Özetle, seyahat boyunca Fransa’da 4 ( Paris, Disneyland, Nice ve Toulousse), Monaco 1, Andorra 1, İspanya 1 ( Barselona) toplamda 7 şehir gezmiş olduk. Yazın yaptığımız seyahatte 13 şehri gezme fırsatı bulmuştuk. Araç kiralamanın  maliyetine rağmen bize küçük bir coğrafyada daha çok yeri gezme şansı sunduğu da açık. Kaldı ki yaz döneminin avantajını kullanarak uzun gündüzler sayesinde de daha çok yer gezebildik. 

Bu seyahatimizde de epey eş-dost görmesi yaşadık.

26 Ocak 2013 Cumartesi 

( İstanbul TÜRKİYE 🇹🇷 - Paris FRANSA 🇫🇷 )

İşimin aşırı yoğunluğu nedeniyle açıkçası bu seyahate çok kafa yoramadım. Zaten zaman su gibi akıp geçti. 26 Ocak tarihi sular seller gibi geliverdi. 

HSBC Lounge’da vakit geçirmek her seyahatimizin iple çektiğimiz kısmı olduğu için havaalanına erkenden gitmeye karar verdik. Uçuş 17:20 olmasına rağmen biz 13:00’deki deniz otobüsüne bindik. Havaalanına saat 14:00 olmadan varmıştık. Bu sefere THY ile değil SwissAir ile uçuyoruz. Bu nedenle kontuar THY gibi erken açılmadığı için biraz bekledik. Yine de Lounge’a geçtiğimizde saat 15:00 gibiydi. 

Uçuşumuzda 1 saat kadar rötar olacağını öğrendik. Transfer arasındaki süre zaten 55 dakika. Uçağı kaçırıyor muyuz belli değil. Bize söylenen “Bizim gibi Paris’e gidecek başka yolcular da olabilir. Bu durumda diğer  uçak bizi bekleyebilirmiş ve durum ancak biz Zürih’e vardığımızda belli olurmuş”. Neyse buna çok kafa yormadım. Zaten her halükarda Paris’e varmamız gece yarısını bulacaktı. Zürih’te kalmak zorunda kalırsak da bu durumda en azından parasını Swiss’in vereceği bir otelde kalır ve sabah erkenden Paris’e gelirdik. 

Emre bizi Paris Opera Meydanı’’nda karşılayacağını söylemişti. Zürih’e varınca durumdan onu da haberdar edeceğiz. 

Zürih’e vardığımızda diğer uçağın bizi beklediğini öğrendik. Arkan o kadar panik bir şekilde ve alışık olduğumuz o ultra yavaş doğasının zıttı bir formda, o kadar hızlı hareket ediyor ki! Görevli bile “Sakin olun” demek zorunda kaldı. Poyraz da “Anne dur ve izle. Doğa üstü bir olaya tanık oluyoruz. Babam bizden hızlı 

hareket ediyor.😊 “ dedi. Gerçekten de her zaman her yerde bizi bekleten Arkan burada ışık hızı ile ilerliyor. 

✈️ 🚌 Havaalanı -Paris Şehir Merkezi Ulaşım

Sonuçta gece 22:00 civarı CDG Havaalanına ulaştık. Bavullarımız da hemencecik geldi. Sadece 20 dakika kadar bizi Paris Opera Meydanına götürecek Roissey otobüsü için bekledik. Otobüs bileti adam başı 10 Euro, yani 30 Euro verdik. 

🙏Emre ÜLKER İle Bize Her Yer Paris

Meydana vardığımızda yaklaşık 2-3 dakika sonra Emre karşımızda beliriverdi. Neredeyse 15 yıldır görmemiştim ama hiç değişmemiş. Taksiye binerek otelimize gittik. Mesafe kısa ( 2 km kadar ) olmakla birlikte ücret 13 Euro kadar tuttu. Yol 10 € bir de vergi vs. ekleniyor. Burada taksiler epey pahalı. 

🏠 Ve Paris otelimizdeyiz. 

Neyse otelimiz Hotel Rivori’ye vardığımızda çok dik merdivenleri haricinde otel odamızı çok beğendim. Çok şık döşenmiş. Emre, kendi evlerinin bu odadan daha geniş olmadığını söyledi. Odamızda kettle var. Çay-kahve yaptım. Yanımızda memleketten getirdiğim balık kraker ve çikolataları Emre’ye ikram ettik. Paris’e gelip anında ev sahibine dönüşüp ikram bile yapar halde olmak çok hoşuma gitti. Bu sene pek hoş gidiyor. Önce Olga ve Miro’lar. Şimdi Emre. 1 hafta sonra Anna’lar. 

Otelin bütçesi: Kişi başı günlük 1 Euro şehir vergisi ayrıca tahsil ediliyor. Yani kahvaltı hariç 90 Euro olan oda ücreti aslında 3 kişi için günlük 93 Euro demek. 

27 Ocak Pazar 2013

(Paris )

Bugünü Paris’e ayırdık. Emre de bugünü bize ayırdı.

Otelimiz Hotel Pointe Rivoli’nin (125 rue Saint Antoine 75004 PARIS) konumu harika. Hemen yanında fırın ve süpermarket var. HSBC Lounge’dan o kadar çok sandviç almışız ki ( helal etsinler diyeceğim ama biz de çok iyi müşteriyiz. Kazan/Kazan durumu yani) bu sabah kahvaltı için çok cömert malzememiz var. Çay ve kahvelerimizi hazırladım, sandviçler, meyveler derken kahvaltımızı keyifle, harika Fransız şarkıları eşliğinde yaptık. 

Eğer dilersek kişi başı 6 Euro yani günlük 18 Euro’ya otelin de kahvaltı hizmeti var. Fakat bu fahiş fiyata sadece kruvasan, reçel ve kahve dahil olduğu için tercih etmedik. 

⛪️ Paris Şehir Keşfi

Saat 10:00 gibi otelden çıktık. 10.30’da Notre Dame Kilisesi’nde Emre ile buluşacağız. Hava yağışlı ve sert. İyi giyindiğimiz için sorun yok ve hatta keyifli bile. Otelimizin çok yakınındaki Belediye Sarayı’na ( Hotel De Ville) ulaştığımızda tam önünde bir buz pisti olduğunu gördük. Yağış altında paten yapan bir kız vardı. Seyretmesi çok keyifliydi. 

Yola devam ettik. Kilise bize çok yakın. Üfür üfür esen rüzgarın altında başımızı zor kaldırırken Emre’yi bizi bekler bulduk. Emre bize önce kilisenin dışından brifing verdi. Ardından da kiliseye girdik. Pazar ayini başlamış. Ortam nasıl uhrevi anlatamam. Hele de ilahiler başladığında kanatlanıp uçacağımı sandım. Bu kadar mı melek gibi ses olur. Bu kiliseyi yıllar önce de gezmiştim ama ayin esnasında gezmek daha büyüleyici oldu. Hele Emre bize öyle hikayeler eşliğinde anlattı ki kilisenin yapımını ve o dönemi. Sağolsun Poyraz’ı Emre’ye emanet edip Arkan bir tarafa ben bir tarafa bağımsız da gezme fırsatı bulduk. 

Kilise içinde rahipler günah çıkarma işlemini artık bir adım öteye taşımışlar. Yılbaşında Alp’in bana hediye ettiği Positive Thinking kitabının yazarı Norman Vincent Peale de bir rahip ve bu şekilde konsültasyon yapıyordu. Burada da odalar haline getirilmiş alanlar var ve rahipler çok dilde hizmet verebiliyor. Ne kadar güzel. 

Poyraz, Emre’nin anlattıklarından mest oldu. Kiliseden çıktığımızda Emre bize tarihi çok güzel anlatmaya devam etti. Şehri Kuzey-Güney ile Doğu Batı ekseninde kesen yola bize götürdü. K-G hattına Kardo, D-B hattına ise Ekomünik deniliyormuş. 

Yürüyerek Pompidu Meydanı’na ulaştık. Binanın mimari felsefesini Emre o kadar güzel anlattı ki defalarca geldiğim şehirde bu binanın neden bu kadar ünlü olduğunu ilk defa kavradım.  



Bu arada havanın soğukluğunu bahane ederek sıcak çikolata molası verdik. Elimizde kahvelerle turumuza devam ettik. 

Sıradaki adres Louvre. Müzeyi neredeyse 4 saat gezdik. Bir ara elimizdeki son sandviçleri tükettiğimiz bir yemek molası verdik. Poyraz, Emre’ye ilk defa bir müzeyi bu kadar uzun ve severek gezdiğini söyleyerek teşekkür etti. Biz de açıkcası Louvre’ı aynı şekilde çok keyifle gezdik. 



Louvre’ın ardından Tivoli Bahçesi’nin etrafından dolanarak Concorde Meydanı’na ulaştık. Şanzelize ve Eyfel’e ulaştık. Hava kararmıştı. 

1991 yılında gelmiştim Paris’e ilk kez. Sevgili arkadaşlarım, İsviçreli Sandra, İspanyol Begona ve üniversite arkadaşım Çolgar ile. O zaman Eyfel’e de çıkmıştım. Bu turda tekrar kuleye çıkmaya heves etmedim. 

Arkan ve Poyraz Eyfel’e tırmanırken biz de Emre ile civardaki bir kafede oturarak hem Arkan ve Poyraz’ın turunun bitimini hem de Emre’nin eşi Aslı’yı bekledik. Ardından da son dönemin popüler mekanı Mare’de Emre’lerin de evine yakın LouLou adlı bir yerde yemek yedik. Mönüyü Poyraz’ı düşünerek hamburger üzerinden seçtik. Ben rokfor peynirli hamburger yedim. Hesap 100 Euro’yu aşan ölçüde pahalı olsa da ( 5 kişi için hamburger ve içecek ) yine de lezzetli bir yemek, atmosferi olan bir mekan ve dostlarla muhabbet için paha biçilemez!

Poyraz o kadar yorulmuştu ki otele taksi ile gittik. 7 Euro civarı tuttu. 

Yarın Disneyland günümüz. Chessy’ye gidiyoruz. Biletleri sağolsun bizim adımıza internetten Emre aldı. Hem park hem stüdyolar için internet üzerinden fiyat %20 daha uygun. 

28 Ocak Pazartesi

Paris -Chessy (Disneyland

Bu sabah, otelin bulunduğu binanın hemen altındaki fırından kruvasan aldım. Kahve ve kruvasan eşliğinde tipik bir Fransız kahvaltısı yaptık odamızda. 

Bize en yakın metro istasyonunda Emre ile buluştuk; internetten işlem yaptığı Disneyland biletlerini teslim aldık. Emre bize Disneyland’e götürecek hatta kadar yürüyerek eşlik etti. 

Parkın açıldığı saat 10 00’da biz de kapıdaydık. İlk önce Space Mountain’a gittik ve Poyraz bayıldı. Bir tur daha binmek istedi. Ben roller coasterları hep ürkütücü bulduğum için 2. Tura katılmadım. Poyraz çok mutlu ve bu da bana yeter. Poyraz parktaki Fantasy Land harici diğer 4 tematik alanı ve bunlardaki tüm roller coasterları 2 tur (Indiana Jones’a 1 kez ) bindi. Özellikle Coal Mine çok eğlenceliydi. 2 kez ben de bindim. 

Saat 15 :00 gibi stüdyolara geçtik. Aerosmith müziği eşliğindeki Rock and Roller Coaster benim tüm roller coaster fobimi sonsuza kadar alıp götürdü. Tekrar tekrar bindik. Ondan sonra da ürkütücü ne varsa hepsine « Haydi binelim. » diye ilk ben önde fırladım. Parktan çıktığımızda hani derler ya “Çocuklar gibi şendim.

Oğlum için planladığım bugün aslında Poyraz kadar benim için de gerçekten yetişkin ruhumu bir kenara bırakıp çocuklar gibi korkusuzca eğlendiğim ve eğlenmeyi öğrendiğim bir gün oldu. Şükürler olsun! Adeta bugün tabiatım gevşedi, rahatladı. 

Park ve stüdyo saat 19:00 gibi kapanıyor. Biz saat 18:00 olduğunda binmek istediğimiz her eğlence alanında 2 tur atmıştık bile. Kışın ve de Pazartesi gelmiş olmamız çok iyi bir kararmış. Bir de tabii ki bizim sömestir tatilimiz ile onlarınkinin çakışmıyor olması da önemli. Bu sayede, normalde her bir oyun alanı için 45 dk beklenen Disneyland’de hem park hem de stüdyoları 1 gün içinde gezmek ve tüm popüler atraksiyonları 2 tur almak aksi takdirde imkansız olurdu. Ayrıca gördüm ki tam zamanında gelmişiz. Artık bu yıldan sonra Disneyland Poyraz için küçük kalırmış. 

Daha küçük yaşlarda da tabii ki Disneyland’a gelmek mümkün. Fakat tema parkların hepsi her yaş için uygun değil. Özellikle dinamik ve adrenalin yüklü oyunlarda belirli bir boyda olmak gerekiyor. Daha küçük gelindiğinde muhtemelen oyunların yarısını deneyimlenmek mümkün olmuyor. Burada yerleşik olsaydık belki daha önce bir kaç tur gelmiş olurduk ama diğer türlü çocuğun tüm oyuncaklara binebileceği boy ve kiloyu beklemek en doğrusu. 

💰 Günübirlik Disneyland Bütçesi

🎫 Bu arada bütçeye bakacak olursak Arkan ve ben biletler için 74’er Euro yani toplamda 148 Euro verdik. Poyraz’dan ücret alınmadı.

🚂 Paris-Disneyland arası gidip geldiğimiz trene 2 yetişkin ve 1 çocuk için gidiş-dönüş 30 Euro civarı bir rakam ödedik. 1 günlük pass almak 3 kişi için 45 Euro civarına geliyordu. Biz Paris’e geldikten sonra metro kullanmayacağımız için sadece bu hat için bilet almak daha makul geldi. 

🥘 Öğle yemeğimizi de çok sade yaptık. Zira Disneyland’da her şey ateşten bile pahalı. Çok da iştahımızı cezbeden bir şey bulamadık. Gün boyu yanımda memleketten getirdiğim atıştırmalıklar ve şekerlemeler vardı zaten. Öğlen de French Fries eşliğinde kahve ve çay, bisküvi molası verip keyfi akşama sakladık. Akşam da gerçekten Mc’te güzel bir yemek yedik. Burada bizde olmayan menüler var ve fiyatları Fransa ve hatta Türkiye için bile makul sayılır. 

Back to Paris

Trene atlayıp Paris’e vardığımızda saat 19:00’u az geçiyordu. 

🥘 Doğruca Mc Donalds’a gittik. Şu yakınımızdaki Hotel De Ville’in hemen yanında bir Mc var. Orada Emre ile buluştuk. 

Karnımızı doyurduktan sonra Aslı da işten çıkıp bize katıldı. Yine aynı semtteki ☕️ 🧁 Second Temple adındaki hoş bir kafeye geçtik birşeyler içmek için. Tam 3 akşamdır Emre, 2 gecedir de Aslı ile birlikteyiz ve şu an Paris’teki son gecemiz. Yarın sabah tren ile Nice’e geçiyoruz.

29 Ocak Salı 2013

Paris - Nice 

Otelimizin yeri gerçekten de harika. Gare de Lyon’a gitmek yürüme uzaklığı. Tekerlekli bavullarımız elimizde, şehir daha uykusundan usul usul uyanırken tren garına kadar güzel mi güzel bir sabah yürüyüşü yaptık. 

🚂 TGV 1. Sınıf biletlerimizi kişi başı 39.90 € ödeyerek Emre internetten almıştı. Yani bizim paramızla 3 kişi için 275 TL ödemiş olduk.  Paris –Nice arasının yaklaşık 1.000 km, yolculuk süresinin 5 saat 40 dakika ve yolculuğun kendisinin de uçaktan bile rahat ve sessiz olduğunu görünce başta çok gibi görünen bu rakam yolculuk bittiğinde “Çok uygunmuş” formuna dönüştü. 

Şimdilik burada bir es verelim. Paris, Disneyland derken program epey yoğundu. Fransız Rivyerası’nın o huzurlu kumsalını bir sonraki Blog yazısında dolaşalım. 

Kalın sağlıcakla. 👋