Sunday 29 August 2021

Bratislava SLOVAKYA 🇸🇰 2015


Polonya, Slovakya, Avusturya, Slovenya ve ucundan Belgrad’ı içeren seyahatimizin kalbi Slovakya’da atıyor. POLONYA yazısında uzun uzun anlattığım için burada sadece özet geçeceğim. Harika Slovak arkadaşlarımız Olga ve Miro’yu 2012 yılında, Poyraz 10 yaşındayken ziyaret etmiştik. Bir sonraki yıl, yani 2013’te bu sefer onlar İstanbul’a gelerek iade-i ziyaret yapmışlardı. Almanya Detmold’da yaşayan müzisyen arkadaşlarımızla bu sefer anavatanlarında bir araya geleceğiz. 

2015 tarihli seyahatimizin akış planını hatırlayacak olursak:

7 Ağustos Cuma İstanbul -Varşova POLONYA 🇵🇱 ✈️ 

8 Ağustos Varşova 

9 Ağustos Pazar Varşova - Krakow (Tren 🚂)

10 Ağustos Krakow (gece treni ile Slovakya 🚂

11 Ağustos Salı Bratislava SLOVAKYA 🇸🇰

12 Ağustos Bratislava

13 Ağustos Bratislava

14 Ağustos Cuma Bratislava -Viyana AVUSTURYA 🇦🇹 ( Otobüs 🚌

15 Ağustos Viyana - Bled SLOVENYA 🇸🇮 (Kiralık araç 🚗

16 Ağustos Pazar Bled -Ljubljana 

17 Ağustos Ljubljana 

18 Ağustos Salı Ljubljana- Belgrad SIRBİSTAN 🇷🇸  ✈️

19 Ağustos Belgrad - İstanbul 🇹🇷

🌎

✍️ SEYAHAT GÜNLÜĞÜ 

10  Ağustos  2015 Pazartesi   

Krakov POLONYA 🇵🇱 

10 Ağustos Pazartesi

Polonya notlarında bugünü canlı yayın tadında uzun uzun anlattım. Burada sadece “geçen bölümün özeti” 😄 babında ana hatlarına yer vereceğim. 

Krakow’da, Auschwitz ve Birkenau Yahudi Toplama Kampları’nı ziyaret ettiğimiz, ruhu çökerten, çok yoğun duygular yaşadığımız ağır bir gün geçirdik. Ve bu ağırlık kendini farklı bir şekilde de devam ettirdi. Seyahat planına göre; kamp ziyaretlerinin ardından bölgenin ünlü Tuz Madeni’ni gezip gece olduğunda, Varşova’dan kalkıp Krakow’a uğrayan yataklı trene binecek, Olga ve Miro ile buluşacağımız SLOVAKYA’nın başkenti Bratislava’ya gidecektik.  Olmadı! Zira, hayatımda ilk defa hatalı bir bilet almışım. Elimdeki tren biletine göre trenimiz Krakow’da durup yolcu almıyormuş. Tüm omuriliğim boyunca akan bir sinir dalgasının ardından hızla kendime gelerek güncelleme yapmış, Tuz Madeni turunu iptal ederek, Varşova’ya dönmüştük. 

Varşova’dan kalkıp Bratislava’ya gidecek trenimizde 355 no.lu vagondayız; 22,24 ve 26 No,lu koltuklar bizim. Burası 3 kişilik bir kompartıman ve yataklarımız hazırlanmıştı. Odada 3 su ve su bardağı, 3 çikolatalı kruvasan ve kapalı poşet içinde 3 sabun ve havlumuz vardı.

Koridordaki tuvaletin içinde çok temiz bir duş alanı olduğunu keşfetmek bizim için cennet müjdesi gibiydi. Yıkanıp paklandık, şükürler olsun. Hayatımda altına girdiğim en güzel ısıda ve dinlendirircilikteki su buydu. Dün geceden beri o kadar gerilmiş ve havanın da etkisiyle o kadar terleşmiştim ki bu su bana tarifsiz bir rahatlık hissi verdi. 

Bu arada kondüktör, sabah içecek olarak ne istediğimizi sordu, saat tam 05:00 

‘te yani durağımıza yarım saat kala bizi uyandıracak ve içecek tercihimiz olan kahvelerimizi getirecekmiş. Bu kadar yorgunluktan sonra böyle bir hizmet almak ruhuma iyi geldi. Zira bir de sabah uyanamayıp durağımızı kaçırma endişesi taşıyordum. Uyandırma hizmeti sayesinde bu kaygıya da yer kalmadığı gibi üstüne bir de ikram sabah kahvesi, ruhumda kaymaklı kadayıf etkisi yarattı.

11  Ağustos  2015 Salı   

Tren 🚂 - Bratislava  SLOVAKYA 🇸🇰 

Saat 22:00 gibi mis gibi serinlemiş, temizlenmiş, kaygıları geride bırakmış ve rahatlamış bir şekilde yıldızları izleyerek uykuya daldım. Saat 05:00 gibi Miro'nun telefonu ile uyandım ve trenin gitmediğini farkettim. Meğerse 2 saat rötar varmış. Anladığım kadarıyla aslında en başta almak istediğim doğru bileti yani Krakow-Bratislava'yı alabilmiş olsaydım şu an içinde bulunduğumuz trene aktarma yapacaktık. Miró; bizim son dakikada yaşadıklarımızı bilmediği, Krakow treninde olduğumuzu zannettiği için Krakow rotasındaki trenin saatlerini kontrol edip gecikme ve aktarmanın farkında değilsek diye bizi uyarmak istemiş. Açıkçası, eğrisi doğrusuna denk gelmiş oldu. Eğer o trende olsak sabahın köründe uyanıp tren değiştirmeyi bekleyecek, bir de 2 saat arada kalacaktık. Bu sayede Poyraz'ı uyandırmayı 2 saat ötelemiş olduk. Biz de telefonun ardından tekrar uyuduk. Saat 07:00'de mis gibi kahvelerimiz geldi. Miro'larda bizi muhteşem bir kahvaltının beklediğini bildiğimiz için kruvasanlarımıza dokunmadık bile. 

Saat 07:30'da Bratislava Tren İstasyonu'ndaydık. Bu sayede normalde geleceğimiz abuk 05:30 yerine daha makul bir vakitte gelmiş olduk. Perona indiğimizde sevgili Miro bizi bekliyordu. 

Anne ve babasının yaşadığı, İkinci Dünya Savaşı yıllarında yapılmış ve Komünizmin yıkılışının ardından yaklaşık 2000 dolar ödeyerek aldıkları evlerine gittik. Tıpkı Miro'yu andıran babası (Sümbül) 😁 ve annesi Eva ile birlikte sevgili Olga heyecan içinde bizi bekliyorlardı. Tabii ki çok harika bir sofra hazırlamışlardı. Hele o böğürtlen, yaban mersini ve blueberry'den oluşan tabak muhteşemdi. Kahvaltıya oturmadan önce hediye merasimi yaptık. Poyraz'a çanta ve buz hokeyi tişörtü almışlar. Arkan'a Bratislava ile ilgili bir kitap ve içecek, her iki annelerimize parfüm, evimize ahşap bir tabak... Bana da doğum günü hediyesi olarak Swarowsky'den muhteşem bir değerli taş... Ben de 3 aileye ikişer havlu, her iki anne babaya fincan seti, 3 aileye üzerinde Kız Kulesi olan kaşıklık, 3 aileye lokum, 3 muhteşem kadına el yapımı Osmanlı stili yüzük, babaya Çanakkale 100.Yıl hatırası kurşun kolye, Miro'ya Çanakkale madalya replikası kolye, Olga'ya Lale Festivali'nden el yapımı lale kolye ve ayrıca Olga'lara kahve, çay, sakızlı Alaçatı kurabiyesi, sakızlı reçel, fındık ezmesi hediye ettik. Bir de 2 yıl önce geldiklerinde alıp bizde unuttukları not defterlerini getirdik. Sohbet esnasında beğendiğim pembe porselen takımına benzeyen servis tabağını da annesi ısrar ederek bana hediye etti. Bu ailenin cömertliği beni benden alıyor. Onlara 100 hediye getirsem bile karşılığında 1000 hediyeyle sarıp sarmalıyorlar bizi.

Kahvaltı çok keyifli geçti, Bu keyfi hemen özçekim😄 çubuğumuzla

Özçekim çubuğumuzla çektiğimiz fotoğraflar gerçekten de çok eğlenceliydi. Hele konuşmalarımızda özellikle Poyraz'ın politika sohbetine eşlik etmesi Miro'nun babasını etkiledi. Bu yaşta çocukların başbakanın ismini bile bilmediklerini söyledi. Bu arada bize nefis espresso yapıp hizmet ederken de kendini Sümbül olarak tanımladı. Meğerse onlar da koyu bir Muhteşem Yüzyıl izleyicisiymiş. Şimdilerde de Adnan Bey yani Aşk-ı Memnu'yu, Binbir Gece ve Sıla'yı izliyorlarmış. 

Kahvaltının ardından saat 11:00 gibi anne babaya veda edip ayrıldık. Poyraz vedalaşma anında anne babanın elini Türk usulü öptü.🥰 

Miro'lar tam şehrin kalbinde yer alan Hotel Perugia'da bize erken check-in olanağı ayarlamışlar. Poyraz dinlenmek ve kendini wi-fi'ın kollarına atmak isteyince biz de yetişkinler olarak zaten küçücük olan Old Town böylesinde Miró ve Olga rehberliğin şehir turumuza başladık. St. Martin Kilisesi'ni gezdik. Tepesinde gerçek, altın bir taç var. Eskiden Avusturya Macaristan Kralları burada taç takınırmış. Bu nedenle oldukça kıymetli eserlerden oluşan bir sergi alanı bulunuyor. Ayrıca kilisenin içinde, St Martin'in at üzerinde ünlü bir heykeli yer alıyor.

Yol üzerinde gezdiğimiz bir kilise ise yüzyıllardır ibadete kapalıymış. Nedeni ise kilisenin rahibinin tüm insanların günahlarını üzerine alma arzusuyla intihar etmesiymiş. Fakat intihar çok büyük bir günah sayıldığı için kilise kirlenmiş kabul ediliyor ve bu nedenle de ibadet edilemiyor. Kilisenin içinde “I Saw All Slovak Churches” isimli bir sergi vardı; yani “Slovakya’daki Tüm Kiliseleri Gördüm”.  Sergiyi yapan kişi 8 yılda tüm kiliseleri gezmiş. 4000 küsür... Fotoğraflamış, istatistiki olarak tasnif etmiş. Doğrusu epey ilginç bir sergiydi. 

Aşırı sıcak hava nedeniyle gezilecek alan küçük olsa bile turlamak insanı zorluyor. Öğle yemeği için Olga'ların gençliğinde Faşist olarak bilinen bir restoranın komşusu olan bir yere oturduk. Ben haluşka isimli yerel yemeklerini tercih ettim. Patates ve hamurla yapılan mantı benzeri bir şey, içinde et falan yok. Üzerine de yoğurt yerine sadece Slovakya’ya özgü olan ve yoğurt kıvamında bir peynir dökülüyor ve çok lezzetli. 

Turumuz ve keyifli yemeğimizin ardından Olga ve Miró ile bugünlük vedalaşıp otelimize döndük. Şimdi sıra oğlumun karnını doyurmaya gelmişti. Hemen otelimize yakın meydana bakan tarihi ve şık Roland Restoran'da Poyraz'a dev limonata ve şnitzel ısmarladım; canlı müzik eşliğinde yedi. Çok yaşlı ve sevimli bir teyze piyano çalışıyordu. Hesap 24,20 Euro. 1 kişi için pahalı ama mekanın konumu ve ambiyans düşünüldüğünde yakışır:) 


💰AB üyesi olan ülke, Euro kullanıyor. 2015 Ağustosunda 1€ yaklaşık 3,1 TL. 

Tam meydanda yer alan Town Hall


içinde özel bir gösteri vardı. 2 Yetişkin ve 1 çocuk için toplamda 5 Euro verilen etkinlikler kapsamında 3 gösteri izlemek mümkün ve biz de hepsine katıldık; katıldığımıza da çok memnun kaldık. Ilk gösteri 18:30'daki kılıç ve her türlü geçmiş zaman kesici aletiyle yapılan bir tür kostümlü döğüş gösterisiydi. Yaklaşık kız erkek 10 kadar dönem kostümü giymiş artist, hem erkek erkeğe hem kız kıza hem de karışık olarak döğüş sanatı sergilediler. Esprili bir üslup içinde yaptıkları için çok sevimlilerdi. 


Bir sonraki gösteri 19:15'teki tiyatroydu. Bunda da yine döğüş vardı ama daha Shakespeare tarzı, gecmiş zaman sokak tiyatroları usulündeydi. 

Son gösteri ise 20:30 gibi hava kararmaya yakın başladı ve en havalısı da buydu: Ateş Gösterisi. Özellikle kızların binbir gece masallarını andıran kıyafetlerle yaptıkları danslar çok güzeldi, çok hünerlilerdi. Gece, müzik, ateş... Gerçekten de güzel bir karışım olmuştu.

Gösterinin ardından Arkan ve ben biraz acıktığımızı hissederek yine meydana yakın bir noktada minestrone çorbası içtik. Bu çorbayı çok seviyorum. Hem porsiyon büyüklüğü hem de içindeki iri sebze taneleri çok hoşuma gidiyor.

Yemeğin ardından UFO ve Apollo Köprüsü'nü gören noktada nehir kenarında bir kafede oturduk. 2 çay ve 1 soğuk içecek için hesap 4.40.

12  Ağustos  2015 Çarşamba   

Bratislava SLOVAKYA 🇸🇰

Miro'larla saat 11:0'deki buluşmadan önce kahvaltımızı hemen meydanda bulunan Bagel & Coffee Story'de aldık. Bir adet French Bagel, 1 adet kruvasan, tereyağ, reçel, kahve, 1 adet Ranajkovi Bagel, 1 kahve ve 2 taze portakal suyu için 17,20 Euro verdik. Konum harika, sabahları tek gölge olan noktada yer alıyor. Yiyecekler de çok lezzetli. Tek dezavantajı sadece nakit kabul etmesi. Bageller gerçekten de çok lezzetliydi. Ekmek çok küçük gibi gözükse de içine konulan malzeme, özellikle peynirler o kadar yoğun ve lezzetli ki kesinlikle çok karın doyurucu.

Bugün Miro'larla ana programımız ünlü Modern Sanat Müzesi Danubiana



Müze için 20 km kadar şehir dışına çıkılıyor. Tuna üzerinde, Macaristan ile Slovenya arasında kalan baraj alanına yakın, nehir kıyısındaki bu müze hem mimarisi hem de eserleri ile çok etkileyici. Müzeye şehirden haftasonları nehir üzerinden yapılan tekne seferleri ile de gelmek mümkünmüş. Müzeyi, ana koleksiyonu ve o anda bulunan 2 ilginç sergiyi gezdik. 



Poyraz bizden önce bitirip kafeteryasına geçmişti. Biz de bahçe ve çatıdaki eserleri gezip programımızı tamamlamadan önce kafede mola verdik. Olga'nın tavsiyesi üzerine içinde haşhaş ve meyve olan hamurlu bir tatlı ile ballı bir tatlıyı denedik. İkisi de çok güzeldi. Bu ülkede haşhaş görmek bizi şaşırttı. Dün Arkan haşhaşlı dondurma denemişti. Tadını çok sevince daha sonra ben de bir tane almıştım. Burada 1 kup dondurma 1 Euro, yani 3 TL. Kafe molamızın ardından bahçe ve çatı turuna çıktık. 




Poyraz’ın yanına döndüğümüzde midesinin kötü olduğunu ve pek çok kere kustuğunu söyledi. Otele dönüş yolunda Poyraz bir kez daha ve bu sefer arabada kustu. Bir tur da arabadan indikten sonra kustu. Odaya gelip duş aldıktan sonra Poyraz'ım derin bir iyileşme uykusuna daldı. Bir müddet sonra Poyraz'ı odada istirahat etmesi için bırakıp yemek yemek için dışarı çıktık. 

Arkan ile Mc Donalds koleksiyonumuzun Bratislava ayağını tamamladık. NewYorker isimli menüyü patates yerine salata, soğuk içecek yerine çay ile değiştirerek aldık. Rakam toplam 11,20 Euro. Burada Mc Donalds’lar normal dekorda. Polonya'dakiler ise epey mimari detay ve güzellikler içeren daha özel restoran şıklığındaydı. Tuvaletler ücretli. 0,50 bozukluk ile turnike açılıyor.

Otele döndükten sonra Arkan ve Poyraz dinlenirken ben tekrar dışarı çıkıp sokakları turladım; arkadaş, eş dost için hediyelik baktım. Hediyeliklere 18,90 Euro verdim. 1 şapka, 4 magnet ve 1 ahşap düdük. Çok güzel tasarım ürünler satan bir mağazadan çok güzel 2 kolye ucu aldım, toplam 2 Euro.

Saat 19:00'da Poyraz'ı odada bırakıp Olga ve Miro ile buluşup kaleyi gezmeye gittik. Kale gezimizin ardından yine kalenin bulunduğu noktada çok güzel bir içecek molası yaptık. Ben kök zencefil çayı içtim. Huzur vericiydi. 


Otele döndüğümüze Poyraz'ı da alarak bir tur daha dışarı çıktı. Akşam yemeği için Filarmoni Orkestrası ve Ulusal Tiyatro'nun olduğu noktaya yakın restoran bölgesi'ne gidip Zylinder isimli bir yeri beğenip oturduk. Poyraz için et, Arkan için Pressburg usulü şinitzel, benim için de şehriye çorbası söyledik. Hepimizin yemeği çok güzeldi. 

13  Ağustos  2015 Perşembe   

Bratislava SLOVAKYA 🇸🇰 

Kahvaltı için tercihimiz yine Bagel &Coffee oldu.

Yine saat 11:00'de Miró ve Olga ile buluşup önce Mavi Kilise’ye ardından yarınki otobüs biletlerimiz için feribot iskelesine, sonra da oraya çok yakın olan Eurovia AVM'ye gittik. 

Bratislava denince bir turistin en dikkatini çekecek unsurlardan birisi de sokakların, banklarım, kaldırımların üzerine sessiz sedasız, abartısız bir şekildr yerleştirilmiş heykeller. Alışılmış heykellerden çok farklılar.  Kanalizasyon kapağından çıkan bir işçiyi yorumlayan yerleştirme ise en ünlülerinden.  



Bir sonraki durağımız ise UFO Tower. Kulenin tepesinde sipariş ettiğimiz içeceklerimiz çok güzeldi. Nihayetinde bu hesabı biz ödeyebildik. Poyraz'ın burger menüsü, limonatası ve dördümüzün birbirinden güzel içecekleri toplamda 36,30 Euro. Ben fesleğen ve çilekli bir içecek aldım; Sicilya içeceğiymiş,




Ardından Olga'nın annesini ziyaret gittik. Onun için aldığımız hediyeleri takdim ettik. O da Poyraz'a şapka, Arkan'a biradan yapılan kozmetik seti, bana porselen çay kaşığı takımı ve çay hediye etti. Bununla yetinmeyip bir de her yerden bir örneğini gördüğüm çok geleneksel bir porselen setinden 3 parçayı hediye etti. Bu şekilde tamamen Olga ve aileleri için ayırdığımız bavul yine onlardan aldığımız hediyelerle tekrar dolmuş oldu.🥰 Sadece arkadaşlıkta bile bu kadar yoğun hediye alışverişi yapan bu insanların kız alıp verdiğindeki nişan bohçaları 😁 nasıl olur çok merak ediyorum. Tır ile taşırlar o vakit. 


Akşam yemeğini otelimiz Perugia'nın ünlü restoranında yedik. 

Sonra da Roland'da canlı müzik ( çok güzel piyano ve keman eşliğinde ) kahve keyfi yapıp sevgili muhteşem Slovak arkadaşlarımıza veda ettik. 



Slovakya ile ilgili dikkatimi çeken bir konu, burada hem ev hem de otellerde tuvalet ve banyonun ayrı konumlandırılmış olması oldu. 

14 Ağustos  2015 Cuma   

Bratislava SLOVAKYA 🇸🇰 -Viyana AVUSTURYA 🇦🇹 

Harika Slovak arkadaşlarımıza veda günü. 

Blaguss firmasının 09:05 Viyana otobüsü neredeyse tam vaktinde kalktı. Biletlerimiz yetişkin için kisi başı 7.50, çocuk 3,80  Euro. Toplamda 18,80 Euro gibi bir rakam tuttu. Bratislava-Viyana seyahati için karayolu haricinde bir de nehir yolu alternatifi var ama sefer olup olmaması değişkenlik gösterebiliyor.    Hayallediğimiz gibi eğer Slovak feribotu çalışıyor olsaydı, 15 yaşına kadar çocuklardan ücret alınmadığı için iki kişilik bilet 40 Euro ya da zamanı sorun etmeyip Avusturyalı Twin Liners ile gelseydik çocuk için sadece 12 yaş altına indirim yaptıkları için 3 kişi için 60 Euro'luk bir bütçesi var.

Bratislava Viyana arası otobüs ile sadece 1 saat. Bir başkent ile başka bir başkent arası sadece 1 saat uzaklık olması inanılır gibi değil. Bu nedenle zaten Bratislava’ya gitmek isteyenler için Viyana’ya gidip oradan şehre ulaşmak en çok tercih edilen yollardan birisi. Slovak arkadaşlarımız sayesinde sanki bir Türk akrabamızın evinde kalmışız gibi misafir edildik. Birlikte olduğumuz anlarda bize kuruş ödetmemek için yarıştılar. Bizi evlerinde konuk edemediler diye gizlice otel ücretimizi bile ödemişler. Getirdiğimiz hediyelerin kat be katı ile bavullarımızı doldurup bizi yolcu ettiler. Hayatımda tanıdığım en yüce gönüllü ve cömert insanlar onlar. Sanki anamın babamın evine gitmiş gibi hissediyorum onları her görüşümde. İyi ki varlar! Ve iyi ki onları görmeye geldik! İyi ki onları dünyaya getiren, büyüten aileleri ile tanıştık. İçimiz sımsıcak oldu. Yer görmekten çok dost gördüğümüz, şahane bir seyahat oldu. Çok şükür.🙏 



No comments:

Post a Comment