Friday 7 August 2020

PERU Puno Titicaca Gölü🇵🇪 2011

NEREDEYİZ? PERU 3

3 BLOG yazısına ancak sığdırdığım Efsane Peru seyahatimizin finalindeyiz. Bu seyahatte Titicaca Gölü’nü gezmek için Puno’ya gidiyor ve oradan da ülkeye veda edip Bolivya’ya geçiyoruz. 

Peru 3’e hoş geldiniz. Yani Peru: Sonuç.

Olayı kavramak için de hemen bir kuş ya da drone bakışı yapalım ve seyahatin akış planını yani itenary’yi hatırlayalım.😊

🌏🌏🌏🌏

🇺🇸 17- 21 Ağustos 2011 ABD, New York

🇵🇪 21-30 Ağustos 2011 Peru: Lima, Cusco, Pisac, Urubamba, Ollaytaytambo, 

        Aguas Calientes, Machu Picchu, Puno, Titicaca, Uros, Taquile  

🇧🇴 30 Ağustos-5 Eylül Bolivya: La Paz, Amazonlar (Rurrenabaque) 

🇵🇾 5-6 Eylül 2011 Paraguay: Asuncion

🇧🇷 6-7 Eylül 2011 Brezilya 1. Etap : Foz Do Iguaçu

🇦🇷 7 Eylül 2011 Arjantin: Iguazu Falls

🇧🇷 7-11 Eylül 2011 Brezilya 2. Tur: Foz do Iguaçu, Rio de Janeiro

🌏🌏🌏🌏

✍️ SEYAHAT GÜNLÜĞÜ

28 Ağustos Pazar 2011 (Cusco – Puno)

Ulaşım

Cusco’dan sonra rotamız Puno. Bu hat arasında her iki yönde işleyen özel programlı otobüsler var. Sizi iki şehir arasında gezdirerek ulaşım sağlıyorlar. Öğle yemeği de bilet fiyatına dahil. Yaklaşık 6 saatlik yol, bu şekilde 9 saat sürüyor ve keyifli bir seyirlik halini alıyor. Biz de bu konuda ilk firma olan Inka Express’ten 4 kişilik yer ayırtmış ve Cusco’ya geldiğimizin ertesi günü gidip biletlerimizi almıştık. Kişi başı 50$ ve çocuk indirimi yok. Yaklaşık 2 sene önce 25 $ olan biletler hattın gördüğü ilgiden olsa gerek 2 katına çıkmış. İşin tuhafı bu yolu düz ayak gidecek bir firmaya da rastlamadım. Yani herkes bu şekilde program yapmış. Bizim memlekette de böyle şeyler yapsalar iyi olur. 

Sabah erkenden Edgar geldi ve bizi Inka Express’e bineceğimiz yere götürdü. Otogar, havaalanına çok yakın olduğu için aynen geldiğimizdeki gibi 15 Soles verdik ve artık adeta akraba olduğumuz Edgar ile vedalaştık. Edgar aslında turizm okulu mezunu. Fakat rehber olmak için gerekli sınavı kazanamamış. Anladığım kadarıyla o mekanizmada birilerine para kazandırmak gerekiyor. O sınava hazırlayan hızlandırılmış kurslar varmış ve genelde o kursa gitmeyen sınavı pek kazanamıyormuş! Bizim Edgar da kursa gitmek için taksi şoförlüğü yaparak para biriktiriyor. İngilizce bildiği için de ara ara bizim gibi direkt pazarlıkla müşteri buluyor. Açıkcası İspanyolcanın çok yoğun olduğu ve İngilizce bilenin az olduğu bir ülkede Edgar ile tanışarak karşılıklı Kazan/Kazan durumu yaşadık.  


Otobüsümüz 07:30’da yola çıktı. Puno’ya kadar yaklaşık 9.5 saat yolumuz var. Yol boyunca bir kilise, antik bir köy, dağların ortasında bir pazaryeri, bir müze ve kilise gezdik. 


(Aşağıdaki fotoğraftaki tişörtüm Tayland hatırası. 1 USD olanlardan. Bayıla bayıla yıllarca giydim. )                                        
Yol boyunca durakladığımız yerlerde de lama ve alpakaya rastladık; fotoğraf çektik, çektirdik.  Inkalar zamanında insan kurban edilen bir noktada müze ziyareti yaparken avluda lamasıyla fotoğraf çektiren küçük bir kız vardı. 

Poyraz ile birlikte lamayı sevip, fotoğraf çektirdik. Hatta karşılıklı öpücük pozları bile verdik. O kadar yakınlaştık yani.  Poyraz çok keyif aldı. 

Derken lama Poyraz’a tükürdü. Poyraz katıla katıla güldü. Gerçi sonradan da “zehirlenir miyim acaba?” diye kuruntu yaptıysa da geçti. Biz de kendi kendimize “Lama çok sevdiğine tükürür.” diye çıkarımda bulunduk. 😊

Aşağıdaki harikulade fotoğraflara renk katan şapka bu güzel ülkenin ürünü. 



Yolda Öğle Yemeği 

Turun öğle yemeği bir  harikaydı.  Envai çeşit yemek, tatlı ve hepsi de birbirinden nefis. Tatlı olarak bizim kompostumuza benzer ve ılık servis edilen bir tatlıları var. İçine de tarçın vb. baharatlar katılıyor. Kullanılan meyve de alıç tarzı bir şey. İlginç ama lezzetli.  Coca çayı ise standart. Her yerde mutlaka servis ediliyor. Bana yükseklik hiç dokunmadı. Fakat Arkan, Metin ve Poyraz epey etkilendi. Ben sadece tadını sevdiğim için bol bol içiyorum. 

Hava yine çok güzel. Açık ayakkabı ile geziyoruz. 1 hafta önce Lima’da üşüdükten sonra aynı ülkede bu değişim şaşırtıcı. Bulutlar çok güzel. Buralara gelenlerin bulutların güzelliğini farketmemesi imkansız. Yükseklikten olsa gerek; hem gökyüzünün mavisi bambaşka hem de bulutlar dibimizde gibi. 

Konaklama

Puno’da yine booking.com’dan reserve ettiğimiz Camino Real’de kalıyoruz. Metin için tek kişilik, ailemiz için de 3 kişlik bir oda ayırtmıştım. Bizim oda için kahvaltı dahil gecelik 50$ vereceğiz. Ödeme kartla yapılabiliyor. Yazışmalarımızda otelden otogardan bizi almalarını istemiştim. Açıkcası ne kadar keyifli geçse de yine de 9.5 saatlik yolculuğun ardından uğraşmadan otele gitmek işimize geldi. İyi ki ayarlamışız. Zaten ulaşım 5 dakika sürdü ve sadece 5 soles verdik. Otelimiz gerçekten güzel. Isıtıcı var. Süper. Gündüz hava güzeldi ama saat 17:00 gibi otogara vardığımızda güneşin batışına az kalmış; soğuk çökmüştü. Dolayısıyla akşam hava epey buz kesmeye adayken vardığımız otelin ısıtıcılı olmasını çok takdir ettik. 

Puno, Peru’nun Titicaca kıyısındaki şehri. Fakat göl kenarı öyle keyifli bir yer değil. Hele gece için hiç tavsiye edilmiyor. Otel resepsiyonu da bizi  otel ile meydan arasında dolaşmamız, sahil tarafına gitmememiz konusunda uyardı. 

Harika Akşam Yemeği

Yemek için dışarı çıktığımızda Mojsa adında, meydandaki kilisenin karşısında bir restoran keşfettik. Süperdi. Ortam, yemekler… Orada  Almanya’nın Meksika Konsolosu Thomas ile tanıştık. Bir Perulu ile evlenmiş ve düğün için Puno’ya gelmiş. Poyraz ile de çok güzel sohbet etti. Bizim ocakbaşıları andıran bir yer. Fakat dekor haliyle değişik. Pizza ocağı çatır çatır yanıyor. Burada sabah erken saatler ve gece çok ayaz var. Dolayısıyla hem sıcak hem de ateşi bizzat görebileceğiniz bir yerde olmak çok keyifli. Yemekler de servis de olağanüstüydü. Burada çorbalar çok nefis. Ben tercihimi çorbadan yana kullandım. Poyraz nefis bir et istedi. Arkan ve Metin de pizza yediler. Ayrıca şarap.  Toplamda 120 soles hesap ödedik . Keyifle otele döndük.

Bu arada Lima’dan beri Arkan’ın da Poyraz’ın da dudakları çok kötü çatladı; ne sürsek fayda etmedi. Eczaneden güçlü bir merhem aldılar. 

Seyahat  boyunca tilkinin kuyrukları mertebesinde bir hareket planımız olunca bir türlü bir çamaşırhane bulup kirlileri yıkatma fırsatımız olmadı. Gerçi ben her seyahatte olduğu gibi bu seyahatte de geri getirmeyip bırakacağım türde tekavüt😊 zamanı gelmiş 15 kadar tişört almıştım. Bu nedenle yok denecek kadar az kirli çamaşırım var. Fakat burada hepimizin birkaç elzem eşyası kirlendiği için yıkadım. Yaşasın ki ısıtıcı sayesinde kurutmak da çok kolay oldu. 

29 Ağustos Pazartesi  ( Puno – Titicaca : Uros – Taquile – Puno ) 

🌏 Titicaca Göl Turu 💦 

Bugün otel kanalıyla aldığımız bir Uros ve Taquile adaları turuna katıldık. 


Tur kişi başı 55 soles. Poyraz için indirim yok.  Bize ilk etapta ödeme nakit denilmişti. Fakat tur boyunca kimse bizden para istemedi. Gün sonu sorduğumuzda ise ödemeyi otele yapacağımız söylendi. Otel de ödemeyi kartla yapabileceğimizi söylemesine rağmen biz parayı bozdurup hazır ettiğimiz için nakit vermeyi tercih ettik.  

Saat 07:00 gibi bizi otelden aldılar. Buraya gelen herkes zaten gölü gezmek için geldiğinden otel de çok erken kahvaltı veriyor. Kahvaltı gayet güzeldi.

Uros Adası 🏝 

 Uros’a ulaşmamız 1 saatten az sürdü.  Halkı o kadar güzel renklerde kıyafet giyiyor ki bakmaya da fotoğraf çekmeye de doyamıyor insan. 



Aşağıdaki fotoğrafta Uros'lu kardeşimizin tanıtımını yaptığı şahane renk ve desendeki duvar süsünün yeşil renk egemen versiyonunu kapıp evimize getirdik.

Gölde yetişen ve tuturo adı verilen sazlardan yapılan adalarda yaşayan Uros halkı devletin koruması altında. Zira önemli bir turizm rotası olmuşlar. Bize de önce adaları nasıl sazlardan inşa ettiklerini anlattıkları bir canlandırma yaptılar. Çok komik ve eğlenceliydi. 



Bizim ziyaret ettiğimiz adacıkta 8 aile yaşıyordu. Sunum bitince her biri konukları evlerini görmeye çağırdı. Kadınlar çok güzel işlemeler hazırlıyorlar. Biz de bir tane beğenip 30 $ verip aldık. Ayrıca bir dolu takı, sandalların minyatürlerini satıyorlar. 



Uros halkı yine sazlardan yaptıkları sandallarla ulaşım sağlıyor. Ufak olanlara “taksi”, daha büyük, 2 katlı ve önü ejderha vs. desenleri ile süslü olanlara ise “Mercedes Benz” diyorlar. 


Biz de adam başı 10 soles daha verip Mercedes Benz turu yaptık. Karı koca birer kişi önde kürek çekti. Yavruları da zıp zıp dolaşıp bize poz verdiler. 



Taquila Adası 🏝 

Taquila’ya ulaşmak içinse 2 saat kadar daha yol gittik. Bu ada normal kaya ve toprak üzeri adası. Yani diğeri gibi yapılma değil. 

  

Adanın yerleşimi en tepede. Yürüyerek ulaşırken insanın gerçekten de nefesi kesiliyor. Zaten gölün kendisi Dünyanın en yüksekteki tatlı su gölü iken bir de onun üzerindeki adanın en tepesine çıkmak gerçekten insanı zorluyor. Fakat manzara muhteşem. Hele o bulutlar. Aynı hizadayız ve fonda görünümleri gerçekten etkileyici. 


Burada erkekler örgü işi, kadınlar ise dokuma işinde ustalar. 



Nefis Öğle Yemeği

Öğle yemeğimizi burada yedik. Harikuladeydi. Normalde bu tür turların geçiştirme yemeği olur ya burada hiç öyle değil. Dün otobüsün de bugün göl turunun da yemekleri muazzamdı. Gölde yetişen bir alabalıktan hazırlanmış nefis bir yemek sundular bize. Bugüne kadar yediğim en lezzetli balıklardan biriydi. 

İşin enterasan tarafı ise buraya kadar her yerde düzgün tuvalet bulmuşken, burada elimizi yıkayacak su bile olmamasıydı. Evet tuvaletlerde el yıkama suyu yok, sifon yok. Tuvaletlerin dışında variller var. İçindeki suyu bizim yoğurt kapları misali plastik kaplarla alıyorsunuz. Sabun da yok. Bu arada bu kapları tuvaletlerde koyacak yer de yok. Anlayacağınız tuvalette yere konan kaplarla varillerden su alınıyor ve o suyla el yıkanıyor. Allahtan Arkan bu durumlara ihtiyaten her tür hijyenik ürün barındırdığı için acil durum eylem planına hızlıca geçiş yapabiliyoruz.




İki ada da çok farklı ve güzeldi. Fakat yaklaşık 3 saatlik dönüş yolu bizi çok yordu. Hem çok güneş hem çok rüzgar vardı. Bu sefer de sıcaktan ve rüzgardan dudaklarımız çatladı. Ben epey yandım. Allahtan hazırlıklı gelmişim. Şort, sandalet… 

Akşam dönüşte yemek için yine Mojsa’ya gittik. Thomas da oradaydı. Yine harikulade bir yemek yedik. 

Dün çok doyduğumuz için yiyemediğimiz tatlılara da yer ayıracak şekilde yedik bugün. Bir tür ballı kıtır yufkaları var. Yerel tatlı olarak. Gerçekten çok hafif ve lezzetli. Ben esas kek ve tartlarına bayıldım Peru’nun. MP’de yediğim elmalı tart harikaydı. Pasta, kek işinde, çorbalarda ve et yemeklerinde oldukça güzel bir mutfakları var Perulu’ların. Yemekte istemezseniz kolay kolay ekmek gelmiyor. Salatalarda da zeytinyağı yine siparişle geliyor. Salatalarının birçoğu mayonezimsi bir sosla hazırlanmış fakat ağır değil ve oldukça lezzetli. Patatesi çok kullanıyorlar. Zaten 2000 çeşit patatesleri varmış. Bir Perulu kadın hergün farklı bir patates pişirerek 5 yıl boyunca “Ne pişirsem?” derdinden uzak kalabilir Ayrıca patates kadar olmasa da yine de onlarca çeşit de mısırları var. 

30 Ağustos Salı ( Puno – Copacabana – La Paz)

Peru’dan Bolivya’ya Kara Sınır Geçişi

Otel kanalıyla biletlerini aldırdığımız otobüse binip saat 07:30’da yola koyulduk. Evvelinde otogar çıkışı adam başı 1.er Solesten toplam 4 soles vergi ödememiz gerekti. Biz de nasıl olsa gidiyoruz diye son kuruşuna kadar harcamıştık. Acayip düşük bir rayiçten 1 $ bozdurarak, cebimizde, çantalarımızda, kenarda köşede kalmış kuruşları bir araya getirerek parayı tamamladık. Otobüs bileti ise Adam başı 35 soles. Ödeme nakit. Poyraz için indirim yok. 

İki Özel Gün Bir Arada 🍭 🎂

Bugün hem şeker bayramının ilk günü hem  de oğlumun doğumgünü. 

Ve bugün Peru’dan Bolivya’ya yol alıyoruz. Programı hazırlarken ilk başta Titicaca Gölü ziyaretini bu gölü paylaşan iki ülkeden Peru değil de Bolivya tarafında yani Copacabana’da yapmayı arzu etmiştim. Sonra biraz araştırınca kısıtlı zamanımızı Peru tarafında kullanmanın daha doğru olacağını gördüm. Bununla birlikte, Rio’daki meşhur Copacabana plajına ismini veren yeri görme isteği de içimde kalmıştı. Demek ki bu dileğim evrene yayılmış olmalı.🙏 

Zira şansıma otobüsümüz Copacabana’da duraklama yapıyor. Böylelikle çok heves ettiğim bir yeri daha gördüm. Bugün aynı zamanda da bayramın ilk günü olduğu için ailelerimizle, arkadaşlarımızla görüştük; bayramlaştık. Burada cep telefonu ile konuşmanın dakikası 8 TL. 

Sınıra ulaşmamız yaklaşık 3 saat sürdü. Sınır geçişi ise çok pratikti. Bolivya bizden vize istemiyor. Sadece çok sembolik bir rakam ödedik. Para birimi Boliviano ve 10 BOB Yaklaşık 2.5 TL. civarı.  Peru ile Bolivya arası 1 saat fark var. Yani Bolivya’ya geçince saatleri 1 saat ileri almak gerek. 

Rüya gibi bir Peru seyahatinin finalini Şeker Bayramı ve oğlumun doğum günü ile kutlamak ne kadar manidar. İki kutlu gün bit arada.🙏

Bolivya seyahatimizin notları bir sonraki BLOG yazısında. 




No comments:

Post a Comment