Thursday 12 November 2020

İTALYA 🇮🇹 2012

Bu bir kamu uyarısıdır. Birazdan çok uzun bir seyahat yazısı okuyacaksınız. Dile kolay, İtalya gibi bir ülkede 5 şehir.

Öncelikle şarjınız dolu olsun. Ayrıca, temel ihtiyaçlarınızı gözeterek yamacınıza çay-kahve termosunuzu ve piknik sepetinizi koyup öyle okuma yolculuğunuza başlayın. 😊 

Vatikan BLOG yazısını okumuş olanlar, fotoğraflar arasına serpiştirdiğim, Tanrı'nın Eli eserine gönderme mahiyetindeki sanatsal yorumlarımızı da hemen tanıyacaktır.😊 

Avrupa’ya yapılan bir seyahatin; şüphesiz Afrika, Uzakdoğu veya Latin Amerika’nın sunduğu türde bir büyüsü yok. Zenginlik fışkıran bir yaşam, steril bir çevre, tablo gibi doğa...

Buna rağmen, bu seyahatin aile gezilerimizin en güzellerinden birisi olduğunu söylemeliyim. Gidilen ülkelerin çoğunun küçük, hatta küçücük olması en başta yorulmadan, hırpalanmadan gezmemizi sağladı. 

Genelde seyahatlerimiz bir tür keşif, ekspedisyon ruhuna sahipken bu seyahatimiz daha çok tatil ruhu barındırıyor. Gerçi ben keşif ruhunu daha çok seviyorum. Yıllar içinde eşim ve oğlum da tüm yoruculuğuna rağmen bu tempoyu benimsediler. Yine de arada böyle tatlı ritimli seyahatler de fena olmuyor doğrusu.

Seyahate konu 6 ülkeden ikisi, İtalya’nın içinde yer alma enterasanlığına sahip olduğu için, İtalya seyahatimiz aslında iki kez bölündü ve böylelikle üç faza ayrılmış oldu. 

İstanbul’dan Zürih uçuşu ile başlayan ve Roma’da final yapan rotamızın akışı (itenary) gün be gün şu şekildeydi: 


  1. 23 Ağustos 2012... 🇹🇷 İstanbul - Zürih İSVİÇRE 🇨🇭
  2. Zürih - Triesenberg LİHTENŞTAYN 🇱🇮 - Feldkirch AVUSTURYA 🇦🇹 
  3. Vaduz LİHTENŞTAYN - Heidi Land & Lugano İSVİÇRE 
  4. Lugano İSVİÇRE - Como İTALYA 🇮🇹 
  5. Como - Verona - Venedik 
  6. Venedik İTALYA - San Marino Şehri SAN MARİNO 🇸🇲 
  7. San Marino - Floransa İTALYA 🇮🇹 
  8. Floransa 
  9. Roma 
  10. Vatikan VATİKAN 🇻🇦 
  11. 2 Eylül 2012... Roma İTALYA - İstanbul TÜRKİYE 🇹🇷 

KISACA İYALYA 

Nerede

Avrupa’nın güneyinde Akdeniz’e kıyısı olan İtalya’nın kara komşuları; Fransa, Avusturya, İsviçre ve Slovenya. Ülkenin Akdeniz tarafında başta Sicilya ve Sardinya olmak üzere irili ufaklı 68 adası daha var. 

Yüzölçümü ve Nüfus: 

Türkiye 783.562 kilometrekarelik bir ülke. İtalya ise 301.338, yani kabaca ülkemizin %40’ı kadar. Nüfusu ise 60 milyon. 

Başkent:

Tüm yolların çıktığı şehirlerden biri Bağdat ise diğeri de İtalya’nın başkenti Roma’dır.😊

Yönetim Şekli:

Anayasal, parlementer sisteme sahip bir cumhuriyet. 

Dil:

İtalyanca. 

Din:

Malum, halkın çoğu (yaklaşık %83 ) meşhur Roma Katolik Kilisesine bağlı. 

Para:

Ülke AB üyesi ve Euro kullanıyor. 

Seyahat tarihimiz olan 2012 Ağustosunda 1 Euro=2,30 TL’ymiş. 

Vize:

AB üyeliği kapsamında Shengen alanına dahil. 

Kısa Tarihçe:

Geçmişi antik çağlara kadar uzanan ülkenin tarihteki en önemli yeri şüphesiz Roma İmparatorluğu’na evsahipliği yapmasıdır.

1861 yılında kurulan İtalya Krallığı ile ülke, Roma döneminden sonra ilk defa tek bir devlet haline gelir.

Cumhuriyetin kabulü ise 1948 yılını bekler. 

1949’da NATO üyesi olan ülke, 1957 yılında temeli atılan AB’nin kurucu üyeleri arasındadır.  

Nesi Ünlü?

Eğer bahse konu ülke İtalya ise “neleri ünlü” listesi epey uzun olacak demektir. 

🇮🇹 İşe coğrafi açıdan bakarsak, içinde 2 ülke barındırması ile başlayabiliriz: San Marino ve Vatikan.

🇮🇹 Turizm kanadına geçersek, hiç İtalya hayranları alınmasın ama dünyada yankesicilik konusunda kimse İtalyanların eline su dökemez. Kişisel tecrübelerime dayanarak kazık atma konusunda da epey uzman olduklarını söyleyebilirim. Bugüne bugün mafyası ile ünlü🙁 bir ülkeden bahsediyoruz. 

Turizm demişken Dünyanın en çok turist çeken ilk 10 ülkesi kimler biliyor musunuz? Liste, Fransa ile başlıyor. İlk 10’da yer alan diğer ülkeler ise İspanya, ABD, Çin, İtalya, Meksika, Birleşik Krallık, Türkiye, Almanya ve Tayland. Yani İtalya 5. sırada. Her yıl nüfusu kadar misafir ağırlıyor.

SEYAHAT GÜNLÜĞÜ

İtalya’ya ilk kez 1999 yılında, sevgili arkadaşım Elif ile birlikte ( Bakınız 2005 yılı Fransa ve Belçika gezisi 😊) Milano’daki bir tasarım fuarını ziyaret için gitmiştik. O; mesleki amaçla gidiyordu, ben de ona takılmıştım. Hatta bir gün Elif’ten ayrılıp kendi başıma günübirlik Venedik ziyareti de yapmış bu şehre aşık olmuştum.

Aradan tam 14 yıl geçtikten sonra tekrar gitmek kısmet oldu. Daha doğrusu seyahati tamamen İtalya’yı merkez üssü alarak planladım. Zira, 2012 Ağustos’ta 10 yaşına girecek oğlumla, doğumundan beri Dünyanın neredeyse her kıtasında (Avustralya hariç 😌) neredeyse 40 ülke gezmemize rağmen turizm denince en çok akla gelen ülkelerden biri olan İtalya’ya adım atmamıştık. 

İtalya vesilesiyle de ortaya harika bir plan çıktı. İtalya’ya yolculuğumuz İsviçre’den başladı. İşte hikayesi...

COMO                                                     

26 Ağustos Pazar

Lugano İSVİÇRE - Como İTALYA 

Dün akşam kovalar dolusu yağan yağmurun ardından bugün pırıl pırıl bir güneş var. Lugano’da kaldığımız otelde nefis bir kahvaltı ve havuz keyfi ile güne gayet rahat bir başlangıç yaptık. 

Bugün 26 Ağustos. Bu kutlu günü iki güzel ülke arasında paylaştırıyoruz. Öğleden sonra istikamet İtalya, Como. 

Ulaşım ve Konaklama

🚂 Lugano’dan Como’ya gitmek trenle yarım saat. 


🏨 Otelimiz BB Borghi, tam da Borghi Tren İstasyonu’nun karşısında. Gerçi bizim geldiğimiz ana istasyona biraz mesafe ama yine de yeri harika. 


Çok güzel bir apartmanın şirin mi şirin bir dairesinde, olağanüstü güzel bir odamız ve diğer 3 odada da bizim gibi gezgin komşularımız var. Ev sahibi bizi çok sıcak karşıladı; su ve kahve ikram etti. 

Burayı, konuklarına bisiklet verdiği için seçmiştim. Ev sahibimiz gayet mahcup bir hal tavır içinde, sadece 2 bisiklet verebileceğini söyledi. Biz de nöbet yaparak binmeye karar verdik. Sonuçta can sıkacak bir durum yok. Bisikletler zaten ücretsiz. Ne bulduysak şükredelim. Önce Arkan ve Poyraz bindi. Oğlum bu bisiklet olayına tek kelimeyle bayıldı; bayıldı. 


Kaldığımız yeri booking.com dan buldum. ( Şimdi anlıyorum ki meğerse bu şirin odamız o vakitlerin ilk Airbnb denemelerinden biriymiş. Ben de zaten “Ne iyi yapmışlar, ne güzel, ne tatlı, hem de bu  fiyata...” deyip durmuştum.

Adındaki BB, Bed&Breakfast manasında. Yani bu fiyata kahvaltı dahil. Ev konforu ve dekorunda Como’da kahvaltı etmek çok keyifliydi doğrusu. İnsanda sanki gerçekten orada yerleşik bir düzene sahipmiş, oralıymış duygusu uyandırıyor.   

O dönemde 2,3 TL olan Euro/TL paritesi ile 3 kişi için gecelik 120 Euro karşılığı 276 TL ödedik. 

Bisikletlerimizle neşe içinde minik şehir merkezini turladık. 




Ardından tekne ile Como Gölü kenarındaki, o filmlere konu olan yukarıda ve aşağıda fotoğrafları bulunan muhteşem Villa D’este’yi görmeye gittik. Karşımıza George Clooney çıkarsa diye gözümüzü de dört açtık ama rast gelmedik.😀 Burası gerçekten de jet sosyetenin ve haliyle Hollywood yıldızlarınız evlerinin olduğu bir bölge. Söz konusu otel de öyle havalı ki adeta bir saray havasında. 



Zenginler dünyasından gerçeklere dönüşte, bu sefer oğlumla bisiklet keyfi çıkarma sırası bendeydi.  

Como, eşimle yıllar önce seyredip çok beğendiğimiz bir filmin mekanıydı. Film, başrollerinde Vanessa Redgrave ve Uma Thurman’ın oynadığı, 1995 yapımı A Month by The Lake. O vakitten beri buraya gelmeyi istiyordum. 


Bu sene Arkan ile tanışmamızın 18. yılı. Beraberliğimizin rüştünü ispatladığı yıl. 🥰 Dolayısıyla Como’yu Arkan ile birlikte 18 yılı devirmenin anısına seçtim. Oğlumun varlığı, ev sahibimizin konukseverliği, odamızın güzelliği, bisikletlerimiz... her şey Como’da geçen anlarımıza çok daha özel anlam kazandırdı. Ayrıca 4 gün sonra oğlumun 10. yaş günü. Her şey gerçekten de 10 numara. 🧿


27 Ağustos Pazartesi 

Como - Verona -Venedik 

VERONA                                                 

🚗 Araç Kiralama (Como alış-Roma teslim) 

Bugün tekrar dört teker üzerine düştük. Avis’ten bir kez daha araç kiraladık. 5 gün sonra Roma’da teslim edeceğiz. 

( Kredi kartı ekstremize 659 TL yansımış. 2,3 TL kurla 287 Euro ediyor. İtalya’da araç kiralama maliyetleri yanında otoban da epey bir bütçe kalemi. Como-Venedik-Floransa-Roma güzergahında otobanlara toplamda 30 Euro ödedik. Kaldı ki otopark daha da tuzlu. Mesela Venedik’te otoparka geceden sabaha kadar 30 Euro verişimiz zihnimin kıvrımlarına o kadar kalıcı bir şekilde nakşedilmiş durumdaki! Unutulmaz, unutulmaz, şarkısı çalıp duruyor. 🎶

Araç kiralamanın en güzel tarafı, yolda gördüğünüz her kahverengi tabelanın büyüsüne kapılıp rota değiştirebilmek. Özetle, spontane davranabilmek. Gerçi otel rezervasyonunuz var ise akşama gideceğiniz rota değişmez ama en azından gün içinde daha rahat gönül gezdirmek mümkün. 

Bugünün sürprizi, sevgili aracımızın sağladığı mobilite sayesinde Venedik yolunda uğradığımız Verona oldu. Çok zarif bir kent. Dün 18. yılımız anısına Como’dayken bugün yukarıdaki fotoğraflardaki Jülyet’in evinde balkon sefası yapmamız pek hoş oldu. Poyraz gerçi “Onlar ölmüş...” deyip durdu. 😀



Verona, Shakespeare’nin ünlü Romeo ve Jülyet eserinin mekanı. Oyundaki meşhur balkon sahnesine konu olan balkon, ev ve avlusu tıklım tıklım. Açıkçası, seyahati planlarken aklımda bile yoktu. Aklımda olmayan güzellikler başıma gelince de aklımı başımdan alıyor.



Verona şehir meydanının genişliği, güzelliği, canlılığı görülmeye değer. 

Meydana çıkan yollar boyunca o kadar farklı hünerde sokak sanatçısı var ki, gerçekten de hangisine bakacağınızı şaşırıyorsunuz. 




Bazıları bütünle kadar görmediğim cinste, çok orijinal gösteriler izledik. Sanki bir tür sokak sanatçıları festivaline denk gelmiş gibi hissettim. Bazılarının kıyafetleri çağlar öncesinden. Gerçekten de Shakespeare dönemine ışınlandık. 




Verona’nın çok etkileyici ve de büyük bir kalesi var. Eğer programımız bu kadar tilkinin kuyrukları gibi olmasa, bu büyüleyici şehirde bir gece konaklamak isterdim. 

Oysa Abbas yolcuyuz ve yolcu yolunda gerek. Ne olursa olsun, tadımlık da olsa Verona’yı görmek güzeldi. 

VENEDİK                                                 

Ahhhhh Venedik!

Öyle heyecanlı bir aksiyonla seyahat vizyonumuza girdi ki! Venedik, malum yeni inşaat alanları ile genişlemeye müsait bir yapıda olmadığı için haliyle konaklama da çok pahalı. Elde ne var ise o var sadece.

Daha önceki ülkelerdeki konaklamalarımız gibi İtalya için de yine booking.com dan ve göreceli olarak Venedik ortalamasına kıyasla makul bir yer buldum. Fakat saat 18:00’e kadar check-in işlemlerimizi yapmalıyız. Aksi takdirde, resepsiyon kapanacağı için sadece bizi bekleyecek personel nedeniyle fazla mesaisine karşılık ilave ödeme yapmamız gerekiyor. Bu ücret de tuttuğumuz dairenin ekonomikliğini öldüren bir rakam. Baktım ki biz Venedik’e girmek üzereyken saat 18:00’e yaklaşıyor. Aracı park edecek yer bul, oradan yürü... derken vakit kaybedeceğiz. Ben de bizimkilere “Ben önden gidip anahtarı alayım, siz arabayı park edip, eşyaları alıp arkadan gelin.” dedim ve fırladım.

🏨 Konaklama

O labirent gibi Venedik sokaklarında sanki James Bond kovalamacası gibi koştur koştur, biraz da hissi kable vuku bir şekilde o daracık vakitte adresi nasıl buldum, Allah bilir. Tam son anda kırmızı kablo mu mavi kablo mu karar verilip bombanın etkisiz hale getirildiği ve dünyanın mutlak bir felaketten kurtarıldığı filmler gibi, son dakikada kapıdan içeri girdim. Resmen ucu ucuna. Üstelik de nasıl güzel bir bina. Sevinçten ölebilirim. Fakat o da ne! Meğerse bir yerleri daha varmış ve burası dolmuş, biz diğer binada kalkacakmışız. İyi hoş da Arkan ve Poyraz o zaman beni nasıl bulacak? Önce kendi telefonumdan ardından onların telefonundan Arkan’a ulaşmaya çalıştım ama nedense aradığım aboneye ulaşılamıyordu. Ah Turkcell. Nasıl gerdin beni o vakit! 

Daha fazla bekletemeyeceğim için görevlinin peşine takılıp kalacağımız yere gittim. Tabii ki bundan önce de bir kağıda Arkan ve Poyraz için yeni adresi belirten bir not hazırlayıp ilk adres yerinin ana kapısına astım. İnşallah kimse bu notu koparmaz. Aksi takdirde, telefon da çalışmadığı için nasıl bulacağız birbirimizi?

Hem yarattığı kaos hem de ya ilk gördüğüm yer kadar güzel bir yer çıkmazsa endişesi ile gittiğim daire öyle muazzamdı ki! Gözlerime inanamadım. Sanki bir iç mimar bizim için özel olarak tasarlamış. Hem klasik hem modern zevk, incelikle harmanlanmış. Tam da bir kanalın kıyısında, hemen önünde minik bir köprü, karşısında bir kilise ve sevimli bir meydan. Aklım çıktı güzelliğinden.   Dairemizin adı Zen. Bir de Arkan ve Poyraz ile kavuşursak hemen Zen moduna geçeceğim. Ev sahibimiz Roberto yan dairemizde oturuyormuş. Gerçi onu hiç görmedik. 

Konaklama bütçesi 254 TL ve bu rakama, yakınlardaki güzel bir kafede kahvaltı da dahil. 




🚘 Araç Park Ücreti

Dairemizde bir müddet bekleyip gelen giden olmayınca, sanki Matrix filmindeki Neo karakteri gibi adeta zihnime Venedik haritası yüklenmişçesine önce ilk konaklama adresimize gittim. Baktım ki yazdığım not aynen kapıda duruyor. Bunun üzerine onlardan ayrıldığım ilk yere gitmeye karar verdim. Bingo! 

İşte o an iliklerime kadar Zen duygusunu hissettim.🙏🥰

Ben tüm bu koşuşturmayı yaparken Arkan da sora sora nihayetinde aracı park edecek bir yer bulmuş. Rakam, bugüne kadarki park ücreti tarihçemizde bir rekor: Tam 30 Euro. 

Araç, şehrin çeperindeki bir otoparkın en üst katında. Bu gece yanımıza sadece  ihtiyacımız olanları alalım düşüncesiyle eşyalarımızı ayıklamak için arabaya gittiğimizde, nefis bir günbatımı manzarası bizi bekliyordu. Bu da herhalde eşek yüküyle park ücreti ödememize karşılık bir teselli hediyesi.


Zen dairemize gidip eşyalarımızı bıraktık. Arkan da tıpkı benim gibi bu kadar güzel bir daire beklemiyormuş. (Airbnb’nin ayak sesleri bunlar. Aradan geçen yıllara rağmen bu dairenin güzelliği hala aklımızda. Sayesinde kendimizi bir Venedikli gibi hissettik.) 

Gece boyunca ayaklarımız biz nereye götürürse oraya yöneldik. Sonuçta, zihnimde şehrin haritası yüklü.😊 Öyle bir şehir turu yaptık ki galiba adım atılmadık sokak bırakmadık.  





28 Ağustos Salı 

Venedik İTALYA - San Marino Şehri SAN MARİNO 

Normal koşullar altında, seyahatteyken yemek çanak işiyle uğraşmaktan pek haz etmem. İsterim ki her şey ayağıma gelsin. Her ne kadar ekspedisyon tadında, zaman zaman dayanıklılık testi boyutunda gezsek de, tek başına bu detay bile kendimi tatilde hissetmeme yetiyor. 

Bu arada aşağıdaki fotoğraflar, konakladığımız dairenin camından ve sokak kapısından ne görüldüğünün resmidir.  







🍳 Venedik’ten Dairemizde Kahvaltı 

Venedik, yemekle ilgili “armut piş azıma düş” tercihimde istisna uygulamama sebep oldu.😊 Sonuçta, ödediğimiz oda ücretine, çok yakınımızdaki bir kafede 3 kişilik kahvaltı dahildi. İçeriğini sormadık bile, muhtemelen basit bir kahvaltıydı. 


Fakat evimiz o kadar güzel ki! Hele de sabah güneşiyle yıkanan pencerelerden içeriye adeta bir Rönesans ışığı akıyor. Nefis bir dekorasyon. Burada daha fazla vakit geçirmek istedim, istedik. Hemen bir koşu, neredeyse 50 metre mesafedeki markete gidip alışveriş yaptım ve evde Türk kahvaltısına yakın, yumurtalı, nefis bir sofra hazırladım. İşte seyahate aşık olmama neden anlardan biri. Kairos zamanı, kayıtlara geçsin!



Adeta bir Venedikli edasıyla yaptığımız kahvaltının ardından, sıradan bir tatil gününü keyifle değerlendiren bir Venedikli modunda tatlı tatlı şehri gezdik.










Sokakları, köprüleri, kanalları ile Venedik’i doya doya içimize çektik. Aheste aheste süren bu gezimizde sadece gondola binmedik. Normal Venedikli vatandaşın kullandığı kanal ulaşımını kullandık sadece. 



Venedik'te genelde çok az meydan var. Bütün kent kanallar, köprüler ve dar sokaklardan ibaret. Konakladığımız binanın hemen önünde minik bir köprü ve karşısında da bir kilise var. Kilisenin önünde de minik bir meydan; meydanda da sokak sanatçıları ve onları izleyen, dünyanın dört bir yanından gelmiş bizim gibi misafirler. Meşhur San Marco haricinde böyle sürpriz minyatür meydanlar görmek güzel. Yoksa tüm şehirde şöyle gözünüzü dinlendireceğiniz bir mesafe yok. Binalar dip dibe.

  



İkindi vakti yola çıktık. Hedef San Marino! 

San Marino notları için BLOG sayfasında iki vites geriye lütfen. 

FLORANSA                                             

29 Ağustos Çarşamba

San Marino Şehri SAN MARİNO - Floransa İTALYA 

Dünyanın en küçük ülkelerinden biri olan ve çok sevdiğimiz San Marino’nun ardından tekrar İtalyan toprağındayız. 

Bu sefer istikamet Floransa. San Marino’nun konumu nedeniyle Floransa’ya bizi götürecek güzergah ara ara Toscana’dan geçiyor. Dolayısıyla tam varılacak yer kadar yolun kendisinin de yoluculuk olduğu bir seyir halindeyiz. 

Yolda bir yerde durup, memlekete döndüğümüzde sevgili Hakan arkadaşlarımızı davet edip keyfini çıkarmak için makarna ve şarap aldık. (Bakınız 2003 tarihli oğlumuzla yaptığımız ilk yurtdışı gezisi:Finlandiya ve Danimarka 😊)

🏨 Konaklama

Vakitlice Floransa’ya ulaştık. Otelimiz Benvenuti yine olağanüstü konumda. Otelimiz tıpkı daha önce Peru ve Bolivya’ya kalıp aşık olduğumuz Hostel Loki tadında. Onun kadar eğlenceli değilse de çok sıcak ve huzurlu. 

3 kişi, 2 gece için kahvaltı dahil 379 TL ödedik. O dönemin kuru ile 164 Euro anlamına geliyor. 




Şehir  Keşfi

Eşyalarımızı otelimize bırakıp, son sürat dışarı çıktık. Rönesans döneminin en büyük ağır toplarından biri olan kenti, hava kararmadan, bir gündüz gözüyle görelim istedik.








Kaldı ki hava karardıktan sonra da en güzelinden dolu dolu bir dolunay teşrif etti. Planlamadan gelen bu doğal güzellik hem geceyi daha da güzelleştirdi hem de Floransa'nın o Rönasans havasını pekiştirdi.   





🥘 Akşam Yemeği

Meşhur Uffuzi Sanat Galerisi’nin olduğu tarihi meydanda, hepsi de sanat harikası yüzlerce yılllık heykellerin manzarası eşliğinde nefis bir akşam yemeği yedik. 




30 Ağustos Perşembe 

🚴‍♀️ Oğlumun Doğumgününde Bisiklet Kiraladık

🎂 Bugün oğlumun doğum günü.



Bu sanat şehrinde; oğlumuzla onun yaşına ve isteklerine uygun, sanat yorgunu olmadan bir doğum günü yaşayabilmek için bisiklet kiralamaya karar verdik. 

Tam şehir merkezinde, bisiklet kiralayan bir yer bulduk. Pasaport bilgilerimizi verdik, 46 TL ödedik ve bisikletleri gün boyunca kiralamış olduk. (O dönemde, şimdilerde bizim ülkemiz dahil Avrupa’nın her yerinde gördüğümüz bisiklet kiralama aparatlı istasyonlar yoktu. Gerçi bence böyle manuel olması da kolaylık sağlıyor. Örneğin bundan 5-6 yıl kadar önce Viyana’ya gittiğimizde sadece otomatlardan bisiklet kiralanıyordu ve her kredi kartına 1 bisiklet verdikleri , Arkan ve benim yanımda 1 kredi kartı yani toplamda 2 kredi kartı olduğu için 2 tane kiralayabilmiş ve dönüşümlü binmek zorunda kalmıştık. Bu da çok saçma değil mi ! Sadece kredi kartı ve sadece kart başına 1 bisiklet. Hiç de kullanıcı dostu değil.)  



Öyle güzel bir gündü, o kadar keyif aldık ve Poyraz o kadar mutlu oldu ki! Como’da da bisiklete binmeye bayılmıştı. Şimdi üçümüzün altında da bisiklet olunca, bir kenti böyle ailecek bisikletle dolaşmak, aldığımız hazzı zirveye çıkardı. Bugün gerçekten de Tanrı'nın Eli her saniyre üzerimizdeydi. 




Poyraz, habire “Çok güzel bir doğum günü oldu anne” diye teşekkür edip durdu. 

Bugünü, tamamen oğlumun zevkine göre yaşama önceliğimiz nedeniyle, ünlü müzeleri “ oğlumuzdan kıymetli mi🥰” diyerek bir kenara bırakmıştık. Zaten hem aşırı pahalı hem de hepsinde inanılmaz sıra vardı.  


Bu kutlu günün bize bir de sürprizi varmış. Meğerse bugün müzelerin ücretsiz ve de geç kapanış günüymüş. 




Böylece hem günümüzü 10 yaşındaki bir çocuğa göre doya doya açık havada yaşamış, hem de dünyanın en ünlü müzelerini gecenin yaklaştığı saatlerde ücretsiz ve sakin kalabalıklar içinde gezmiş olduk. 


Ücret ödeyip gezdiğimiz tek yer, Rönasans döneminin ünlü bankeri, politik gücü ve sanatkarların 1 numaralı sponsoru olan Medici Ailesi’nin evi oldu. 18 Euro ödedik. 



Aşağıdaki fotoğraf, İtalya seyahatimizin en güzel anlarından birini ölümsüz kılmak için çekildi. Oğlumun 10. yaş gününde, Medici Evi’ni ziyaretimizden az sonra oğlumuzun çektiği bir fotoğrafımız. Çok güzel öyle değil mi!

31 Ağustos 2012 

Floransa - Roma 

Bugün Floransa’dan Roma’ya gideceğiz. Acayip bir yağmur yağıyor. İyi ki Toscana’yı buraya gelirken gezmişiz. Yoksa ortada kara bulutlar ve aşırı yağıştan göz gözü görmüyor. Gerçi bunun da kendine has ayrı bir güzelliği var. Zira yağmurun ardından, yavaş yavaş hava açmaya başlarken gökyüzünün o kurşuni rengi altında üzüm bağları çok dramatik bir görselliğe sahip. 




🚘 ⛔️‼️İtalya’da Araç Kiralayacakların Dikkatine!

İnternette keyifle bir program izlerken araya giren kel alaka reklamlar gibi oldu ama çok önemli bir kamu duyurusunda bulunmak istiyorum. İtalya, özellikle de Floransa, araç kiralayan turistleri kasıtlı olarak yanıltan uygulamalara sahip. Memlekete döndüğünüzde, ardınızdan müthiş kazık bir trafik cezası kapınızı çalabilir. Dünyanın dört bir yanında araç kiraladık. Sol sağ trafik; yaz kış; Afrika Asya farketmeksizin de “sıfır sorun” kullandık. Her daim müthiş dikkatliydik ve kurallara harfiyen uyduk. Kaldı ki zaten memleketimizde de hep böyleyiz. Sonuçta, sınırlı bir süre için gittiğimiz yabancı bir ülkede; ağzımızın tadı bozulmadan ve en önemlisi kimseye zarar vermeden gezip, aracı da sağsalim teslim etmek önceliğimizdir.

Fakat araç kiraladığımıza İtalya kadar pişman olduğum başka bir ülke yoktur. Özellikle Floransa bu konuda “Organize İşler” yürüten bir şehir. Biz 2012 yılında gittik ama son yıllarda dahil olduğum bazı seyahat forumlarında olayın hala aynen devam ettiğini gördüm. Neler oluyor derseniz anlatayım. 

Malum trafik işaretleri enternasyonel, ortak bir dile sahip. Örneğin bir sokak girilmez ⛔️ ise bu işaret yer alır. İtalya’da ise bu yapılmıyor. Yerine uyarıyı yazıyla belirtiyorlar ama kendi dillerinde ve de bu tabela bir ağacın, çalılığın arkasında kalacak şekilde konumlandırılıyor; siz ancak girilmez sokağa girdikten sonra yazıyı görüyorsunuz ve hatta girdikten sonra bile görmüyorsunuz. Kaldı ki görseniz bile böyle bir şeyi bilmeyince gördüğünüz şeyin bir mahalle adı olduğunu varsayabilirsiniz. Ne renk ne de format olarak o tabelanın bir trafik uyarısı olduğunu asla bilemez, anlayamazsınız. Ta ki size ceza tutanağı ulaşana kadar. 

Ayrıca, bu konuda rotamızı bilmesine rağmen Avis’ten de bir ön bilgilendirme, dostane bir tüyo almadık. Konuyla ilgili çok sayıdaki yazılı şikayetime, ne yanıt süresi ne de yaklaşım olarak tatminkar karşılık alamadım. O tarihten beri Avis’in semtinden dahi geçmiyorum. 

Kınıyorum seni Floransa. Shame on you İtaly. Buna muhtaç mısınız diye de sormak istiyorum. İtalya; Dünyanın en güzel ülkelerinden biri ve ben evrenin en hoşgörülü insanlarından biri olmama, gezmeyi de bu yüzden sevmeme rağmen, bu devlet ve belediye eliyle yapılan organize kazık hukuksuzluğuna karşı çıkıyor ve kınıyorum. Üstelik de ceza rakamları “Başımın gözümün sadakası olsun, ödeyip de kurtulayım.” demek şöyle dursun “Şeytan görsün bir daha İtalya’nın yüzünü” dedirten türde.

ROMA                                                       

Kiralık Aracı Teslim Ettik 🙏

Roma’ya geldik ve Avis’i bulmak için epey uğraştık. Hayırlısıyla kazasız belasız aracımızı teslim ettik. ( Yukarıda bahsettiğim kazığı yemişiz ama daha haberimiz yok. ) 

Como-Verona-Venedik-San Marino-Floransa-Roma rotası boyunca yaklaşık 1150 km yol katettik. 

💰 Bu süre boyunca 100 TL’lik yani 44 Euro’luk yakıt aldık. 

💰 30 Euro’luk otoban ücreti ödedik.

💰 Venedik ve Floransa’da toplam 42 Euro otopark ücreti verdik. 

💰 Araç için 287 Euro ödedik. 

💵 🚗 Bu da demektir ki toplam 403 Euro. 

Kurun 2,3 olduğunu hatırlarsak, 5 günlük bir rota, 1150 km, 2 ülke, Como’dan hareketle Roma dahil 5 şehir... kulağa pek de fena gelmiyor. Yine de sonradan yediğimiz kazığı öğrenince keşke toplu taşımayı kullansaydık demekten kendimi alamadım. Tabii ki araç kiralamanın sağladığı esneklik hiç bir şeyle kıyaslanamaz. Yeter ki kötü niyetli işyeri ve özellikle de devler kurumları olmasın. 

Konaklama

Otelimiz Dei Mille, Termini Tren İstasyonu’na çok yakın. Yine süper konumda bir otel seçmişim. 

İtalya’daki son 2 gecemiz bu otelde. 3 kişilik odanın 2 gecelik fiyatı 348 TL. O dönemin kuruyla 150 Euro. 



Bugün meşhur koleyzumu, arenayı gezdik, giriş ücreti olarak üçümüze  83 TL ödedik yani 36 Euro. 

Hep diyorum, Türkiye turistler için cennet. 


Bir çok dünya güzeli ve mirası yeri gezmenin bedeli sadece Euro ve Dolar geliri olanlar değil, TL kazananlar için bile çok ucuz. Bu durumda bir Türk vatandaşı olarak kendi memleketimizin harikalarını hem de bu derece uygun fiyatlara gezmemek hem yazık hem günah.





Arenayı, etrafındaki antik kalıntıları, forumu doya doya gezdik, bol bol fotoğraf çektik. 

Tabii ki hep yürüyoruz. Orası burası derken, bir baktık dolana dolana Trevi Çeşmesi’ne kadar gelmişiz. 



                      

Neden bilmiyorum ama gün boyu Dünyanın en çok gezilen ve fotoğraflanan yerlerinde olmamıza rağmen Roma beni pek de etkilemedi. Sanki üzerinde bir gam, kasvet var bu şehrin. Garip bir şekilde bana hiç coşku vermedi. Oysa yeryüzünün en pozitif gezginlerinden biriyim ben. Bence Roma’nın enerjisi iyi değil. Bir kurşun döktürse iyi olur. 😊 


Akşam olunca da yine aheste aheste yürüyerek otelimize geldik ve yakınlarındaki  Florian isimli bir restoranda akşam yemeğimizi yedik. 100 TL’lik hesap ödemişiz. ( Ne yedikse o kadar!

Dün Floransa’da, bugün de Roma’da harika bir dolunay var. 




Bir taraftan da baktığımız her şeyde Tanrı'nın Eli'ni görmeye devam ediyoruz:)  




1 Eylül 2012  Cumartesi

Roma - VATİKAN -Roma 

Detaylar VATİKAN Blog yazısında.

Gezimiz bitince dün gezemediğimiz Pantheon’a geldik. Burası da yine Dan Brown kitaplarında bolca bahsi geçen ve Roma’da görmeyi en çok heves ettiğim yerdi. Gerçekten de tüm şehirde, onca dünya mirası yapı içinde beni en çok etkileyen koordinat burası oldu.

Sonra da yine sokakları arşınlayarak, usuldan usuldan otelimize ulaştık. 


2 Eylül Pazar

Roma İTALYA -İstanbul TÜRKİYE 

Uçağımız 15:40’ta. Havaalanına 12:40 treni ile gideceğiz. O saate kadar da yürüme uzaklığındaki bölgelerde turladık. 


EVE DÖNÜŞ

Arrivederci Roma anlarındayız. 

23 Ağustos’ta İsviçre’de başlayıp 2 Eylül’de İtalya’da noktalanan seyahatimizin sonunda, günlüğüme aynen şöyle yazmışım:



Bu seyahat, bugüne kadar yaptığımız seyahatlerle kıyaslandığında oldukça maliyetli sayılır. Yine de bu süre zarfında kapsanan ülke ve şehir sayısını baz alınca, paranın hakkının verildiği, gönlümüzce gezdiğimiz, tam tadında bir Avrupa seyahati olarak hafızamızda yer edecek. 

Özellikle, bisiklet kiraladığımız Como ve Floransa, piyangodan çıkar gibi tamamen tesadüf eseri yolumuzu düşürüp gezdiğimiz Verona, Como’daki pansiyonumuzun güzelliği, Venedik’te pansiyon odası beklerken bize sunulan dairenin zarafeti... pizzalar, makarnalar, şaraplar, küçük ülkeler, Heidi, Tanrı’nın Eli... Hepsi de hafızamızın unutulmazlardı arasına girdi. 

Ödediğimiz paranın hakkını veren, oğlumuzla harika bir doğumgünü kutladığımız, Kairos anlarıyla bezenmiş bir seyahat oldu.  

Tüm seyahat boyunca İsviçre’de 3 ( Zürih, Lugano, Heidiland), Avusturya’da 1 ( Feldkirch) , Lihtenştayn’da 2 ( Triesenberg ve Vaduz), San Marino ve Vatican’da 1, İtalya ‘da 5 şehir (Como, Verona, Venedik, Foransa ve Roma), toplamda 13 şehir gezmiş olduk. (13, uğurlu sayım. 🧿 )

No comments:

Post a Comment