Şimdi neredeyse aradan 33 yıl geçtikten sonra, eşim ve ne tesadüf ki 13 yaşındaki oğlumla tekrar Kapadokya yolcusuyum.
İlk gittiğim yıllarda Kapadokya turizmle henüz yeni tanışmıştı. Gittiğimiz yerleri çok yoksul ve yoksunluk içinde gözlemlediğimi, hatta bir ara duygulanıp gözlerimin yaşla dolduğunu anımsıyorum. Üzülmüştüm memleketim için. Zira köyde yaşayan bir çocuk olarak gördüğüm gelir ve refah seviyesi, çocuk gözümle bizim köyden bile aşağıdaydı ve ben daha memleketin ortasındaydım. O yıllarda okulda zihnimize kazınan “Memleketin batı bölgesi daha gelişmiştir.” bilgisi ile yurdumun kalan Doğu bölgesinin içinde bulunduğu durumu tahmin etmek benim çocuk kalbimi fena sıkıştırmış, içimi acıtmıştı.
Şimdi ne mutlu ki bacasız sanayi sayesinde bu dünya harikası bölge kalkınmış, serpilmiş, sadece yerli değil Dünyanın dört bir yanından Türkiye’ye gelen misafirlerin de olmazsa olmaz listelerinin baş sıralarına yerleşmişti.
Doğa anlamında ne varsa ilk gezimizde zaten görmüştüm. Şimdi göreceklerim ise o dünya güzelleri ile hasret gidermenin yanısıra geçen 33 yılda turizmin geldiği noktaya tanık olmak olacak. Tabii ki bir de balon turu yapmaktı amacımız. Bu sefer gözlerimin mutluluk ve gururla dolmasını bekliyorum. 🙏
28 mart 2014 Cuma ( İstanbul - Nevşehir -Göreme )
Bu seyahat; tam anlamıyla çalışanlar, okula gidenler için tipik bir hafta sonu gezisi. Cuma akşamı git, pazar akşamı dön paketi.
✈️ Bugün Kapadokya yolcusuyuz. Uçağımız 19:55'te. Bostancı’dan saat 18:00'deki deniz otobüsüne bindik ve Bakırköy üzerinden Atatürk Havalimanı’na ulaştık. Saat 21:30'da Nevşehir’deydik.
🚗 2 güne sıkışan Kapadokya programımızda haliyle bir araca ihtiyacımız olacak. Hem THY’nin mil programı sahiplerine uyguladığı özel indirim hem de telefondaki yaklaşımlarını beğendiğim için Sixth'ten bir araç kiralamıştım. Havaalanı ofisinden Clio aracımızı aldık.
🏨 Bu seyahatin bana göre en önemli 2 özelliğinden ilki balona binmekse, diğeri de tipik peri bacası mimarisinde bir otelde konaklayacak olmamızdı. Göreme'deki Cappadocia Cave Suites Hotel'in fotoğraflarına vurulmuştum. 111 no.lu odamız gerçekten olağanüstü, fotoğraflarından bile daha güzel. Abartısız, bugüne kadar kaldığımız en güzel oda.
Otele doğru yol alırken önce Uçhisar’a sapmıştık. Gece ışıklar altında şehir ve Uçhisar Kalesi düşsel bir güzellikte. Ortam büyüleyici. Bir yere gece ulaşmanın da ayrı bir havası olduğu kesin.
29 mart 2014 Cumartesi ( Göreme - Üçhisar )
Gece ayrı bir güzeldi odamız sabah apayrı. Bıraksalar iki günü odada geçirebilirim. O kadar göz alıcı ki! Her köşesinde ayrı ayrı vakit geçiresim, çayımı kahvemi içesim, kitap okuyayım, sohbet edesim var. Eğer balona binecek olmasak...
Sabah çok erken kalktık, çünkü balonlarla gündoğumu izlenecek. Bizi balonların kalktığı alana götüren rehber “Hava rüzgârlı ama gidip bir bekleyelim zamanını. Belki hava yumuşar.” dedi. Iıııııh. Havanın bugün başı rüzgârlı. Sonunda bizim gibi gelen herkes uçuşun iptaliyle otellerine geri döndü.
Evet, balona binmeyi çok istemiştik ama etrafta o kadar çok güzellik var ki her şey teselli hediyesi şeklinde insanı hemencecik yumuşatıyor. Biz de zaten hiç ahlanıp vahlanmadan otelimize döndük. Çok etken uyandık ama günü bu kadar erken karşılamanın, o havayı solumanın da ayrı bir güzelliği var.
Üzerine bir de olağanüstü bir manzara eşliğinde, yediğimiz önümüzde yemediğimiz ardımızda dört başı mamur bir kahvaltı. Yeminle söylüyorum, bizim ülkede seyahat eden turistler çok şanslı. Bu kadar güzel kahvaltıyı hem de bu kadar uygun fiyata dünyanın başka hangi köşesinde bulacaklar.
( Avustralyalı ve Güney Afrikalı çiftin YouTube kanalları Flying The Nest’te, gezdikleri 70’in üzerinde ülke arasında Türkiye’yi seçmeleri hiç boşuna değil. Gezdikleriyle ayrı yedikleri içtikleriyle ayrı kendilerinden geçmişlerdi. )
Bugün önce Göreme'deki Açık Hava Müzesi’ni gezdik. 13 yaşındayken geldiğimde en çok Göreme’yi beğendiğimi hatırlıyorum. “Göreme” adı “Gör Emi!”😊 den gelmiş olmalı diye düşünmüştüm. Gerçekten de gezilesi, görülesi bir güzellik.
Nihayetinde Uçhisar'da gün batımı. Nefes kesici bir güzellik.
🥘 Akşam testi kebabı yedik. Tüm o törenselliği içinde sunumu çok eğlenceliydi. Bilmemize rağmen etkilendik. Etraftaki turistler ise kahkahalar ve çığlıklar içinde seyrediyorlar servisi.
30 mart 2014 Pazar ( Ürgüp -Avanos - İstanbul )
Bugün bir tur daha balona binme denemesi yaptık ama ııııııhhhh. Mart’ın son hafta sonu Kapadokya’da balonlar yerde kalmayı seçmiş.
Bugünün gezi menüsünde mağaralar var. Derinkuyu Yeraltı Mağarası’nı gezdik. Eğilip bükülüp gezdiğimiz mağaralarda Poyraz’la epey eğlendik doğrusu. Bugün havada kuru bir soğuk ve ayaz var.
Dilek Tepesi’nde dileğimizi diledik. Buradaki çay evi, adeta mabed gibi, ruhani bir havaya hakim.
Avanos'a Kızılırmak kıyısına vardığımızda muhteşem bir aksam evveli ışık vardı. Su ve gün batımı... Mükemmel karışım. İlk geldiğim yıllarda kendi halinde bir Anadolu ilçesi olarak hatırlıyorum Avanos’u. Hatta o vakit geldiğimizde kaldığımız otel buradaydı. Kendi halinde bir ilçe oteliydi. Geçen vakit içinde burası da serpilmiş. Özellikle nehir üzerine yaptıkları köprüler bana Eskişehir Porsuk Nehri’ni anımsattı.
Dönüş uçağımız 18:50'de. İstanbul'a 20:00'de vardık. 21:00 deniz otobüsüne yetistik. 22:00'de evdeydik.
Bu şahane seyahatin bütçesi: ✈️ Uçak 450 TL, 🏨 Otel 600 TL, 🚗 Araç kiralama 180 TL, 🎫 Müze kart 30 TL, ufak tefek harcamalar 30 TL, 🚕Taksi 20 TL, 🥘 yemek 100 TL
Toplamda 1.410 TL, kişi başı 470
Biz ne balona bindik, ne ata, ne bisiklete, ne de ATV’ye. Sadece gezdik, gördük, yedik, içtik. Bu haliyle bile ömre bedel iki gün geçirdik. Zira zaten gittiğimiz yer dünya güzeliydi. Üzerine koyduğunuz her şey, güzel olanı sadece daha da keyifli yapar.
Bana göre Kapadokya, sadece Türkiye’nin değil dünyanın en güzel yerlerinden birisi. Tekrar tekrar gezilmeyi hak ediyor. Bence bu bölge her mevsim başka güzel. Mevsimleri bahane edip her rengini ayrı ayrı tatmayı kendimizden esirgemeyelim.
No comments:
Post a Comment