Thursday 15 July 2021

ÇANAKKALE. 🇹🇷 2015

Neredeyse 15 yıl kadar önce, bir arkadaşımız bahsetmişti. Öğrencilik yıllarında bir kaç kez Şafak Töreni için Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelenlere rehberlik etmiş. O kadar çok kişi geliyormuş ki, oteller yetmiyormuş. Kamp kuruyormuş yüzlerce ve hatta binlerce kişi, tam 24 Nisan’ı 25 Nisana bağlayan gece. Her yaştanmış gelenler, özellikle de gençler çoğunluktaymış. Çok şaşırmıştım duyduğumda. Üzerinden neredeyse 80 yıl geçmiş bir savaşın, üstelik de savaşın kaybeden tarafının torunları ve hatta torun çocukları... O zamana kadar Çanakkale’ye hiç gitmemiştim. Sonrasında iki kez gittik. İş, güç, Poyraz’ın okulu derken 24 Nisan değil ama hep farklı tarihlerde. Hepsinde de o efsunlu topraklarda kalbimiz, ruhumuz, gözlerimiz uhrevi bir duygu seliyle doldu taştı. Kesinlikle okunmuş, üflenmiş bir vatan toprağı orası. Gideni bir kez daha kendine çağırıyor. 

Malum Çanakkale sadece Türkler için değil Avustralya ve Yeni Zelandalılar için de kendi özgürlüklerinin ateşini yakan bir milat. O nedenle bizim kadar onlar da 100. yıl için özel olarak hazırlandı. 100. Yıl kutlamalarına gelmek isteyen o kadar çok kişi olmuş ki resmen çekilişler düzenlemek zorunda kalmış hükümetler. Sonuçta, törenin yapılacağı toprağın da alanı belli. 

Hal böyle olunca “Bunca yıl Şafak törenine niyet edip de gidemedik. Demek ki kısmet 100. yılaymış.” diyerek hazırlıklara başladım. Niyet ettik, harekete de geçtik ama durduk. Neden derseniz, 100. Yıl kutlamaları sadece resmî protokol gereği izinli kişilerle yapılacakmış; hem Türk hem de Avustralya ve Yeni Zelanda tarafında. Böylelikle ziyaretçi izdihamı da çözümlenmiş olacaktı. 

Olsun, artık bizim için ok yaydan çıktı. Biz de hemen törenin ertesine planladık. 1 Mayıs’ın Cuma gününe denk gelmesi ile bize ihsan edilen 3 gün için rotamızı Çanakkale’ye çevirdik. 

Daha önceki seyahatlerimizde şehitlik alanları o kadar kendi halindeydi ki! Ona rağmen bir insan kalbinin hissedebileceği en yüksek duyguyla ve nasıl daha önce gelmemişim hissiyle gezmiş, bastığımız toprağın altında binlerce kişinin can verdiğinin farkındalığı ve minneti ile dolmuştuk.  “Onlar yaşamlarını bıraktı burada. Biz de yaşarken yaptıklarımızla onların anısını onurlandırabiliriz. Hemen eve dönüp daha da çok çalışmalıyız. “ demiştim her seferinde. 

Sadece Çanakkale değil tabii ki. Kurtuluş Savaşı’nın yaşandığı her yere bir tür Hac, şükür ve minnet ziyareti yapmalıyız. Bunu hem o şehitleri anma hem de kendi kişisel değerlerimizi muhafaza adına yapmak boynumuzun borcu. 

100. Yıl kutlamaları için bir müze yapıldığı ve şehitliklerin düzenlendiğini duymuştum ama hiç bir görsel, fotoğraf görmemiştim henüz. Artık hepsini bizzat yerinde, canlı canlı görecektik. 

🌎

✍️ SEYAHAT GÜNLÜĞÜ 

1 Mayıs  2015 Cuma 

İstanbul - Çanakkale 

Ne kadar uzun zamandır niyet edilen bir yola çıkacak olmanın huzuru ile uyandık. Günün en güzel öğünü olan kahvaltımızı ağız tadıyla ettikten sonra saat 12:00 gibi yola koyulduk.

Yol üzerinde Tekirdağ’da mola verdik. Öğle yemeğimizi Özkan Restoran’da yedik. Malum klasik köfte menü, bir demli yorgunluk çayı. 

Benim hatıralarımda bu rotanın yıllardır değişmez manzarası ayçiçekleridir. Gerçi şimdi zamanı değil. Doğa, eksik olmasın, bizi aç açık bırakmıyor. Yeni bir sürprizi var. Van Gogh tablosu gibi uzanan kanola tarlaları. İlk defa rast geliyorum. Nasıl güzel bir sarı. Sanki güneş gökten yere inmiş. Dayanamadık, bir yerde arabayı durdurup tarlaların içine daldık. İşte bu çiçekler için dahi yola çıkmaya değermiş. Yol ve yolun getirdikleri... Hepsi yolculuğa dahil ve her biri ayrı bir tat, güzellik katıyor.  




Akşam 18:00 gibi Eceabat'a vardık. Bu tarihlerde Çanakkale şehitlik ziyareti yapmayı düşünen de tek biz değiliz. O kadar çok araç ve o kadar uzun bir sıra var ki! 

100. Yıl için gelenlerin bir kısmı seyahatlerini sürdürüyor olmalı. Hiçbir yerde tek bir konaklama boşluğu yok. O işi sonda çözeriz diyoruz ve günbatımı öncesi şehitliğe gitmeye karar veriyoruz. 




Şehitliğe ulaştığımızda harika bir ışık vardı. Tam da buranın o uhrevi duygusuna yakışan bir ışık. Sanki dünya değil başka bir gezegendeyiz. İçinde sadece insanı yücelten duyguların yaşadığı bir gezegen. 

Yeni açılan Tanıtım Merkezi binasını görüyoruz. Modern ve sade bir mimari. Merkezin önündeki uçakla birlikte Poyraz'ın nefis fotoğraflarını çekiyor Arkan. 



1 saat kadar Eceabat, 1 saat kadar da Kilitbahir'de feribot sırası bekleyip bu kuyruğun bir yere gitmeyeceğini anlayınca arabayı Eceabat feribot iskelesi parkına bırakıp,  yolcu olarak feribota bindik ve Çanakkale’ye geçtik.



🏨 Akşam Çanakkale'de DSİ Konaklama Tesisi’nde kalıyoruz. Sağolsun, kadim dostumuz Nazan'ın kardeşi Fatih bize burayı ayarladı. O kadar kalabalık ki etraf! Bu ayarlama olmasa açıkta kalmıştık, o kesin. 

🥘 Eşyalarımızı odamıza bırakıp Çanakkale sokaklarına attık kendimizi. Daha önce şehitliğe kaç kez gelmemize rağmen Çanakkale merkezini ziyaret etme fırsatı olmamıştı. Üstelik tam da gecenin o nefis maviden yıldızlı göğe evrildiği bir anda şehir keşfi yapmanın keyfi bir başka. Epey bir göz ve gönül gezdirdikten sonra akşam yemeğimizi Doyum Pide'de yedik. 

Çanakkale sokak turunun bir diğer sürprizi ise Hollywood yapımı 🎬 Truva filminde kullanılan ve ardından Çanakkale Belediyesi’ne hediye edilen tahta atı görmek oldu. Gerçekten de çok etkileyici. 


2 Mayıs  2015 Cumartesi 

Çanakkale 

Denizi olan bir yerde erken bir saatte uyandığınızda hem gün ışığı hem de denizin öyle bir kokusu olur ki insan adeta gençlik aşısı olmuş gibi dinç ve yaşam sevinci ile dolu hisseder. İşte biz güne böyle bir duygu ile uyandık. Sahildeki polis evinde keyifle kahvaltımızı yaptık.

Bugün olağanüstü güzel bir Çanakkale şehitlik gezisi gerçekleştirdik. Hem de olağanüstü ötesi güzellikte. Şehitlik, anıt... 100. Yıl kutlamalarında Avustralya ve Yeni Zelandalıların şehitliğe bıraktıkları çiçekler hala tazeliklerini koruyor. Çok sayıda gelincik dikkatimi çekiyor. Kimisi örülmüş, kimisi kumaşla hazırlanmış, gelincik formu verilmiş yüzlerce gelincik... Onların kültüründe askerlerle özdeş bir çiçek gelincik. Bizdeki karanfil gibi. Yanlarında notlar... Büyük büyük dedelere yazılmış... Çok duygulandırıcı. 



Atatürk’ün evlatlarını orada kaybetmiş yabancı ailelere yönelik sözü beni her seferinde ağlatıyor. Onun O yüce karakterini en güzel yansıtan sözlerden biri:

Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçik’le yan yana, koyun koyunasınız.  Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz! Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”




Tanıtım Merkezi çok güzel hazırlanmış. İçindeki canlandırma çok profesyonel. Gerçekten çok beğendik. 



Akşam yemeğimizi Morto Koyu'nda denizin sesi eşliğinde yedik, harikaydı. Kumsal gezimiz de çok ama çok güzeldi. Hele yanıbaşındaki kanola tarlası gözlerimize inanamayacağımız güzellikteydi. O an bana deseler ki yeryüzündeki en güzel yer neresi “işte tam burası” derdim. Öyle bir güzellik ki hem gözü hem kalbi dolduruyor. Orada öyle bir ruh var ki ancak orayı gören anlar ne kastettiğimi. 






Bugünün anları, duyguları film şeridi gibi geçiyor zihnimden. Kumsal yürüyüşümüz, deniz kestanesi bulmamız, geleneksek ayak fotoğrafımız, kanola tarlasında selfie... Abide; gündüz güneşle, gece ışıklar altında yıkanırken... Gün batımı terası... Alçıtepe... Kilitbahir...





Poyraz'a 100. Yıl hatırası bir tişört aldım; bir de kurşun kolye. Bana da madalya kolye. Eve magnet ...

İşyerindeki ekibim için de kurşun kolye ve madalya kolye aldım.




3 Mayıs  2015 Pazar 

Çanakkale - İstanbul

Sabah Kervan Börek Salonu'nda sahile bakan, tam cami dibindeki sokak masasında kahvaltımızı ettik. Dün gece görüp bayıldığımız Yalı Han'a bir de gündüz gözüyle uğrayıp o nefis mor salkımlarını tekrar gün ışığında gördük; nefis mentollü kahvesinden tekrar içtik. 

Dönüşte öğle yemeğimizi Tekirdağ'da Starpet'te yedik. Hafif yağmur da çiseledi, pek güzel oldu.

Bu gezi hayatımızın en güzel gezilerinden biri olarak hafızamızda kalacak. Hem gözümüze hem ruhumuza hitap eden olağanüstü doyurucu haz ve tat burada, sıra dışı bir rota ve tecrübe. İyi ki gelmişiz. Üçüncü turumuz olmasına rağmen buralar değişmiş. İyi yönde. Bu kadar yoğun ziyaretçi olması beni çok duygulandırdı.Yıllar önce geldiğimde tek tük ziyaretçi varken buraların aynen bu hafta olduğu gibi dolup taşması gerektiğini düşünmüştüm o tarihlerde. 100 yıl aradan sonra da olsa, olmuş olması çok güzel. En azından ben sadece 10 yıl beklemek zorunda kaldım. Doğa ve tarih bir arada bu kadar doyurucu olabilir. Etraf o kadar güzel düzenlenmiş ki bence burası gerçekten de dünyanın sayılı anlamlı rotalarından biri haline gelmiş. Zaten Lonely Planet’in 2015 Yılı 10 Önemli Rota listesinde de ilk sırada Gelibolu yer alıyor. 

İstanbul'a dönüşte oğlumla eğik düzlem deneyi hazırladık. Oğlumun problem çözme yeteneğine bayıldım. Birlikte harika bir ekip çalışması yaptık.

4 Mayıs  2015 Pazartesi 

İstanbul

Bugün iş günü. Ekibimdeki herkese kurşun kolye hediye ettim, Çanakkale hatırası olarak. Ekibimin 10 kaplan gücündeki üyesi Özlem'e ise ilave olarak pazarlama izni projesindeki üstün gayreti nedeniyle bir Çanakkale madalyası hediye ettim fazladan.🥰 🥇 Sonuçta, marifet iltifata tabidir. 

Vatan için canını verenlerle yorulduğumuz günlerin ardından daha da şevkle çalışıyorum. Gerçi, her zaman kendime olan özsaygımı düstur edinerek çalışırım. Övgü ya da yergi beni o derece güçlü etkilemez. Fakat bu duygu bir başka, eşsiz. Yattıkları yer nur olsun. Cennet mekanları olsun. Biz de bu dünyayı, bu memleketi cennet yapalım, cennet gibi muhafaza edelim ki huzur içinde uyusun evlatlar, komutanlar. 🙏 


No comments:

Post a Comment