Friday 8 November 2019

BAHREYN 🇧🇭 2003


2003 yılının Şeker Bayramı... İlk defa bir dini bayramı, müslüman coğrafyaya dahil ülkelerde geçiriyoruz. Üstelik de o tarihte 15 aylık olan oğlumuzla.  
21 Kasım Cuma İstanbul'dan Umman'a uçuşumuzla başlayıp 29 Kasım Cumartesi günü Bahreyn'den memlekete dönüşümüzle noktalanan 9 günlük bir seyahat. Şimdi sıra bu bu seyahatin ikinci ayağını oluşturan ve kabaca 3 gün geçirdiğimiz Bahreyn'de. 
Umman ile ilgili blog yazımda belirttiğim gibi, 14 iş gününe tabi ve maaşlı vatandaşlar olarak, kıt kaynağımız olan zaman ve parayı😊 en iyi şekilde değerlendirmek her zaman önceliğim oldu. Haliyle bir seyahatin vücut bulmasında, en uygun fiyatlı uçak biletinin keşfi de çoğu zaman en önemli motivasyon unsuru. O vakitler direkt uçuş olan ülke sayısı kısıtlı. Bununla birlikte paramızın Euro ve dolar karşısındaki değeri şimdiye kıyasla neredeyse 4 kat daha iyi. Bunu o dönem bilmiyoruz tabii ki! Şu an baktığımda "İyi ki gezmişiz!" diyorum. Zira kelimenin sözlük anlamıyla, gezdiğimiz her yer yanımıza kar kaldı. Ruhumuzun doyması ve ufkumuzun genişlemesi ise zaten "para ile ölçülemez" değerde. 
Seyahatimizin ana rotası olan Umman için Bahreyn aktarmalı bir bilet bulunca, hazır ülkenin hava ve kara sularına dokunmuşken bu fırsatı ziyan etmemek gerektiğini düşünmeden edemedim. Zaten küçücük bir ülke. 2 gün yeter de artar bile. İşte böylelikle transfer ülkemiz olan Bahreyn, seyahatimizin içinde kendine mütevazi bir yer buluverdi. 
Şimdi yola çıkmadan önce bir Bahreyn Brifingi alalım:
BahreynArapça bir sözcük olan Bahreyn, "iki denizin arasında" anlamına geliyor. 
Başkent: Manama
Nerede:
Bahreyn, Asya kıtasında, Basra Körfezi'nde yer alan bir ada, daha doğrusu adalar ülkesi ve tam 33 adadan oluşuyor. Ülke, bir ada olmakla birlikte, deniz üzerine inşa edilmiş 25 km.lik Kral Fahd Köprüsü sayesinde Suudi Arabistan ile kara ulaşımına da sahip. 
Bahreyn çok küçük bir ülke. Türkiye ile kıyaslandığında yüzölçümü olarak %1, nüfus olarak ise %2'si kadar.  
Yönetim Biçimi:
Uzun yıllar Birleşik Krallık idaresinde kalan Bahreyn, 1971'de bağımsızlığını ilan etmiş. İdare şekli ise Krallık. 
Dil, Din:
Arapça konuşulan ülkenin dini İslam. Arapça resmi dil olmakla birlikte, konumu nedeniyle yoğun bir ticaret trafiğine sahip ülkede neredeyse herkes İngilizce konuşuyor. 
Para:
Para birimi Bahreyn Dinarı kısaca BHD, 
1 Dinar yaklaşık 15 TL. Dinarın kuruş olarak karşılığı ise fils ve 1 dinar 1000 filse bölünüyor.  
İlk durağımız olan Umman'da, OMR yani Umman Riyali de Bahreyn Dinarı ile hemen hemen aynı değerdeydi. 2003 yılındaki seyahatimizde 1 Dinar 4 TL'ymış. Yani geçen zaman zarfında kabaca Dinar, TL karşısında 4 kat değer kazanmış. Diğer bir deyişle Dinar, Euro ve dolar ile paralel bir şekilde TL karşısında değerlenmiş. Böylelikle o tarihte gezmiş olmamıza 4 kere şükretsek yeridir!
Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim. Dünyada dolar ve TL karşısındaki en değerli para Kuveyt Dinarı iken 2. sırada Bahreyn Dinarı, 3. sırada ise Umman riyali var. 
Ailecek seyahatlerimizin ilk durağı olan Finlandiya ve Danimarka dünyanın mutluluk indeksi en yüksek 1 ve 2 numaralı ülkeleriydi. 
Bahreyn ve Umman ise parasal açıdan en yüksek değere sahip 2 ve 3 numaralı ülkeleri. 
Bir tarafta para, bir tarafta mutluluk. Farketmeden en'ler listesi tarafından çekilmişiz! 😊  
Vize:
Bahreyn, Türk vatandaşlarından vize istiyor. E-vize olarak alabileceğiniz gibi kapıdan da vize almak mümkün. Son durum ne diye araştırdığımda, 1 aylık geçerli E-Visa için 29 Dinar alındığını gördüm. 15 günlük kapı vizesi ise 15 USD ve istenirse 15 gün daha uzatılabiliyor. 15 günden fazla kalmayacaksanız eğer kapı vizesi almak daha ekonomik.
Seyahat Zamanı:
Her daim ılıman bir ülke. Bizim kışımızda ve bahar aylarında gitmek daha keyifli olur. Zira bizim yazımızda oraların daha da sıcak olacağı aşikar. Yazın ortalama sıcaklık 40 derece.    
Ulaşım:
Haliyle ada olan ülkeye ana ulaşım yolu, başkent Manama bağlantılı uçuşlar. Ülkenin ulusal hava yolu olan Gulf Air başta olmak üzere İstanbul'dan Manama'ya THY, Pegasus, Saudia, Air Arabia... çok sayıda uçuş var. Uçuş süresi yaklaşık 4-4.5 saat 
Eğer Suudi Arabistan'daysanız az önce bahsettiğim Kral Fahd Köprüsü sayesinde karayolu ile de Bahreyn'e geçiş mümkün.
Ülke içinde ise daha rahat hareket için araç kiralamak konforlu bir seçenek. 
Konaklama:

Otel, ev... tercihinize göre çok sayıda seçenek mevcut. Gitmişken dinleneyim, deniz, havuz keyfi de yapayım derseniz otelinizi ona göre seçin. Zira ülke tüm yıl boyunca ılıman bir iklime sahip. Arap aileleri genelde cümbür cemaat gezdiği ve ana nüfusları kalabalık olduğu için evler ve otel odaları genelde çok büyük. Haliyle otel fiyatlarında da öyle ekonominin ekonomisi rakamlar pek beklememek gerek. 
Yeme-İçme

Yemek zevki bize benzer. Ada ülkesi olması sebebiyle balık dahil olmak üzere kırmızı et, tavuk ve bunların genelde birlikte sunulduğu pilavlar özellikle de Büryan pilavı, salatalar, lavaş ekmekler, şekerpare gibi şerbetli tatlılar ve tabii ki Arap Kahvesi. Bize benzer kahvehaneler yaygın ama memleket çayını özleme ihtimaliniz yüksek. Zira Birleşik Krallık hatırası olarak çaylarını sütlü içme eğilimindeler. 
Bahreyn, müslüman bir ülke olmakla birlikte içki yasağı yok. Hatta bu serbesti nedeniyle söz konusu coğrafyanın adeta Amsterdam'ı olmuş durumda. Detaylara günlük notlarımda değiniyorum.
Gezilecek Yerler:

Bana göre Bahreyn dev bir duty-free mağazası, adeta bir AVM ülke. Dolayısıyla bizdeki gibi ruh ve anlam barındıran alanlar açısından çok fakir. Doğa derseniz onlar da suni. Paranın yeşerttiği bir peyzaj, kalanı çöl. Yine de bir liste yapalım dersek:
* Başkent Manama, gökdelenler, özellikle gece manzarası
* El Fetih (Fatih) Camii
* Etnoğrafya Müzesi
* Suq - yani çarşı: Özellikle kuyumcular ve baharat kısmı  
* Kral Fahd Köprüsü 
* Jazaer Plajı
* Bedevi çadırları 
* İlk petrol kuyusu 
* Bunun haricinde yerel ve modern kahve dükkanları
Bu bilgilerin ardından kemerlerimizi bağlayıp uçuşa geçebiliriz. Bundan sonrasında artık günlük notlarıma emanetsiniz.  

SEYAHAT GÜNLÜĞÜ
26 Kasım 2003 Çarşamba 
Bizi Umman'ın başkenti Maskat'tan Bahreyn'e ulaştıracak olan Gulf Air uçuşumuzın kalkış saati 16:00. Normalde Umman-Bahreyn arası 1 saat 35 dakika, maksimumda 1 saat 50 dakika. Fakat benim bulabildiğim en uygun uçuşta Umman-Bahreyn arasını Abu Dabi aktarmalı uçuyoruz. Abu Dabi havaalanında fazladan 1 saat bekledik. Sonuçta ucuz uçuşun yahnisini pişiriyoruz; demlenmeye aldık. Gerçi işin iyi tarafından bakarsak, daha önce Dubai aktarmalı uçtuğumuz Birleşik Arap Emirlikleri'nden Abu Dabi'yi gezmiş ama havaalanını görmemiştik. Kısmet bugüneymiş. 1 saat, yeni bir havaalanı keşfi için son derece makul bir süre. Ne sıkılacak kadar uzun, ne koşturacak kadar kısa. Sonunda da nihai istikametimiz olan Bahreyn’in başkenti Manama’ya saat 20:00 suları ulaştık. 
Bahreyn ile İstanbul arası saat farkı 1 saat. ( O dönemde yaz-kış saati uygulaması yapılıyordu. Şimdi yapılmadığı için kış döneminde Türkiye-Bahreyn arası saat farkı yok. ) 
Pasaport kontrol noktasında sorun çıktı. Arkan’ın vizesi tamam ama bizimkiler gelmemiş. 45 dakika kadar bekledikten sonra numarayı yanlış girdiklerini belirtip özür dilediler ve işlemlerimizi tamamlayıp yolcu salonuna geçmemize müsaade ettiler. Ülkemizde Bahreyn vizesi için bir makam
olmadığından kalacağımız otelin aracılığına başvurmuştum. Tıpkı Birleşik Arap Emirlikleri’nde olduğu gibi burada da otel sizin adınıza vize alabiliyor. ( O dönemlerde Birleşik Arap Emirlikleri vizesini konaklama yapacağınız otel kanalıyla alabiliyordunuz. ) Oysa Bahreyn’de kapıda da vize almak mümkünmüş. (O dönem, şimdiki gibi bilgi ve deneyim paylaşım okyanusu olmadığı ve Bahreyn gezginlerin popüler rotalarının başında değil de zurnanın son deliğinde olduğu için ne yazık ki vaktinde doğru ve sağlıklı bilgiye ulaşamamıştım.) Üstelik adam başı vize ücreti sadece 15 dinarmış. Oysa ben otele bunun tam 2 katını ödemiştim. (Poyraz için ücret alınmıyor) Yani 30 dinarlık işlem için 2 katını vermiştim. Bir de karışıklık nedeniyle 45 dk alıkonunca, hem yediğimiz kazık hem de zaman kaybı nedeniyle içim kabardı. Bizim paramızla vize için 240 YTL vermiş oldum ki bu her halikarda insanın içini acıtıyor. 
Sağlık olsun diyerek bu tecrübeyi torbamıza koyduk ve nihayetinde sağ salim otelimize geldik. Eşyalarımızı bırakıp yemek yemek için dışarı çıktık. Otelimiz Best Western Baisan Tower Exhibition Avenue çok merkezi bir konumda, bizim İstiklal Caddesi'ni andıran bir noktada. 
Akşam yemeğimizi, Dünya Mc Donalds ve Burger King koleksiyonumuzun Bahreyn ayağını oluşturması için Mc Donalds'ya yedik. Ardından ufak bir yürüyüş ve sonra Costa Coffee isimli hoş bir kafeye girdik. ( O dönem, Dünyanın kahve egemenliğine girmeye başlamasının az öncesi. Ne ülkemizde ne de o vakte kadar gezdiğimiz diğer ülkelerde böyle bir konsept görmemiştik. Türkiye'de ilk Starbucks da zaten o yıl açıldı. Kahve, daha henüz zihinlerimize, kültürümüze ve elimize yapışmamıştı. ) Orada İbrahim isimli Suudi bir IT yöneticisi ile tanıştık. İçki serbestisi nedeniyle Suudi Arabistan’dan çok sayıda kişi gezmeye geliyormuş. Sohbetimiz esnasında İbrahim, çok iyi kazancı olduğunu ama harcayacak yer bulamadığını söyledi. Ben paraya para demek keyfimce ve özgürce harcayamadıktan sonra. İşte böyle Arap kardeşlerimiz fazla parayı ne yapacaklarını bilemediklerinden yemeklere bile altın katıyorlar ki paraya harcanacak ilave kanal açılsın! İsrafta Everest'e nasıl tırmanılır; gelin de buralara görün😊
27 Kasım 2003 Perşembe
Avis’in otele yakın olduğu için tercih ettiğimiz ofisi, ne yazık ki bayram dolayısıyla olsa gerek kapalıymış. Taksi tutup hava alanına gitmek zorunda kaldık. ( Düşünün ki, o tarihte bu rezervasyonu Avis Türkiye ofisi kanalıyla yapmıştım. Türkiye Ofisi bile araç teslim yerinin, alım tarihinde kapalı olacağı bilgisini bana verememiş. Şimdi ise tek bir klikle çalışma saatlerini görebiliyor ya da en azından sizi o konuda uyaran bir bilgi kutucuğuna gülümsüyorsunuz. Yaşasın İletişim Çağı ve kullanıcı dostu uygulamalar ) Bu seferki aracımız otomatik vites bir Corsa. Kağıt işlerini hallederken Avis görevlisi bizi Suudi plakalı araçlar konusunda uyardı. İçki serbestisi nedeniyle, Suudi Arabistan'dan Bahreyn'e çok sayıda "kafayı çekme" turizmi için gelenler olduğunu ve dolayısıyla da neredeyse tamamının içkili araç kullandıklarını söyledi. Diğer bir deyişle "Suudi plakadır, ne yapsa yeridir." diyerek dikkatli olmamızı salık verdi. Kaldı ki bayram nedeniyle her zamankinden de daha fazla Suudi akını söz konusuydu.  
Önce Bahreyn ile Suudi Arabistan’ı bağlayan deniz üzerine inşa edilmiş Kral Fahd Köprüsü'nü görmeye gittik. Yolun başında, herkesin durduğu ve gözlem kulesi benzeri bir yapı kompleksi var. Etraf pis ve bana göre yolun anlamı dışında görünürde etkileyici bir mimari ya da mühendislikten de söz etmek mümkün değil. İşin ilginci herkes Poyraz’la fotoğraf çektirmek istedi. İlk rica eden kişi Poyraz’ı alıp kaçar mı diye endişe etmedik değil. Fakat belli ki oralarda bizim gibi turistlerle, özellikle de akça pakça olanlarla fotoğraf çektirmek adet. İşin boyutu hafiften hafiften film yıldızı kıvamına bile geldi diyebilirim. Orada kaldığımız yaklaşık 1 saat içinde abartısız 100 kişi bu teklifte bulundu.( Buna benzer yaklaşımlar Uzakdoğu ülkelerinde de yaygın. Çekik gözlü insanlar, çekik gözlü olmayanlarla fotoğraf çektirmeye çok eğilimli. Bunun rekor düzeyde yaşandığı ülkelerden birisi ise Hindistan. Orada sadece oğlumuzla değil eşim ve benimle de çok sayıda kişi fotoğraf çektirdi. Hele bir yerde 30 kişilik bir grubun her biri ayrı ayrı çektirmek istemişti:)  
Dönüşte bizim Maslak’ı andıran bölgeye gidip alışveriş merkezini gezdik. Oradan da  Jazaer Plajı'na. Değişik bir yer. Kadınlar, kızlar hep çarşaflı fakat çarşaflarının altındaki kıyafetler çok havalı. Kendimi aralarında Amerikalı gibi hissettim. Bir tür Marlboro Woman gibi dolaşıyorum ortalıkta. Müslüman ülkelere her gidişimde Atatürk'ün büyüklüğüne tekrar ve tekrar şahit oluyor ve binlerce kez şükrediyorum. 
Genelde tüm Arap ülkelerinde olduğu gibi Bahreyn'de de sıcak gündüz vakitlerinde her daim dükkanı açık tutma geleneği yok. Özellikle öğle yemeğinin uzun tutulup siesta tarzı dinlenme vakti ayrılması ve dükkanların ikindi vakti açılması sıklıkla rastlanan bir durum. Sokakların esas trafiği de bu saatten sonra başlıyor. Ülkenin zenginliğinin de bu geniş mesai saatlerinde payı şüphesiz yüksek. 
Akşam değişiklik olsun diye yemeği Burger King’de yedik.😊 Sonra yine Costa Coffee. Dün bu mekanı çok sevmiştik. Resmen bir gecede müptelası olduk. Bu sefer sohbet arkadaşlarımız Kuveytli gençler. Sohbet güzel, kahve bahane!
28 Kasım 2003 Cuma
Sabah uyandığımızda kahvaltı saati geçmişti. Etrafta yemek yenecek pek fazla yer yok. Sonuç olarak, resepsiyona danıştık ve bize kaldığımız otel zincirinin başka bir otelini önerdiler. Bahsettikleri oteldeki açık yer ise ne bir restoran ne de kafe. Burası otelin barı. Sabahın 11'inde neden tek açık yer bar, diye de sormadan edemedik. Bardan içeri adım attığımızda gayet loş ışıklandırılmış, neredeyse tepede bir dönen disko topu eksik görünümlü mekanda bizim dışımızda tek bir kişi vardı. Bizim gibi kahvaltıyı kaçırıp gelmiş de değildi.Kimdi bu kişi dersiniz? Bazılarınız araç kiralama bahsinden hatırlayıp tahmin etmiş olabilir. Evet, barda gördüğümüz kişi sabahın 11’inde kafayı çeken bir Suudi vatandaşıydı. 
Yemekten sonra bugünün istikameti o coğrafyada ilk defa petrol bulunan kuyu. Yani bizi 1931 yılına ışınlayacak olan ve bu ülkenin değirmeninin suyunun aktığı yer...Kuyunun başına vardık varmasına ama... Aynen Kopenhag'daki Küçük Denizkızı sendromunu burada da yaşadım. Hatta orası bunun yanında şahaser kalır. Çok ama çok sıradan bir petrol kuyusu. Hatta bilerek gitmesek onu bile pek anlamak mümkün değil. Yanında 1 metrekare bile olmayan bir tanıtım yazısı. Ne tasarımı ne renkleri dikkat çekici. ( Belki şu anda ıslah etmiş ve daha anlamlı bir konsept içinde sergiliyor olabilirler. ) Sonuçta ülkenin kaderini değiştiren bir yerin bu derece özensiz olmasını onlara yakıştıramadım. Biz turist olarak zamanımızı ayırıp geldik ama esasında Bahreynli'lerin buraya vefa gösterip daha iyi muhafaza etmelerini beklerdim doğrusu.
Laf petrolden açılmışken yavaştan konuyu ekonomiye kaydırıp, bu adayı ihya eden petrolün haricinde neler var onlara bakalım. Başı çeken petrol ve gaz ihracının yanı sıra ülke bir finans ve ticaret merkezi. Bankacılık ve turizm önemli hareket noktalarından. Turizm değeri olarak bana göre çok anlamlı bir ülke olmasa da bulunduğu coğrafyada sıradışı bir konuma sahip olması onu yıldız yapmış. Adeta dev bir serbest bölge görevi üstlenmesi nedeniyle, sadece daha özgür hissetmek isteyen Suudilerin yarattığı trafik bile ada halkına yeter. Burası Kuveyt, Katar ve Dubai için de popüler bir turizm noktası. Ülkede altın işçiliği epey yaygın ve ünlü. En yüksek ayar altın Bahreyn'de bulunuyormuş. Bu nedenle Körfez Ülkelerinin bir tür Kapalı Çarşısı kıvamında. Ayrıca geçmişte dünyanın en güzel incilerinin burada çıkarıldığı söyleniyor. Yani Körfezin İncisi Bahreyn desem başım ağrımaz.  
Dönüşte ora bura gezelim derken bitmek üzere olan benzinimiz için o kadar çok dolanıp benzin istasyonunu aradık ki! Zaten mini minnacık bir ada olduğu için eminim toplam yakıt istasyonu sayısı 5 bile değil. Ve onlara da adeta kamuflaj yapmışlar. Yani yanından geçip seçememişiz. Petrolüyle meşhur bir ülkede yakıt istasyonu aramak ne yaman çelişkidir!
Bahreyn'deki son geçemizde de Costa Coffee'ye uğradık. Galiba memlekete döndüğümüzde en çok burayı özleyeceğiz. Her gece tanıştığımız kişilerle yaptığımız muhabbetler çok keyifliydi. Ayrılırken Costa Coffee’den hatıra olarak 2 tane termos bardak aldık. ( Aynı tadı ilerleyen yıllarda artık tamamen konaklama tercihimizi kaydırdığımız hostellerde tekrar yakaladık. O birlikte hazırlanan yemeklere, içeceklere eşlik eden çok uluslu ama tek Dünyalı sohbetlerin yerini hiçbir şey tutamaz!) 
Bu arada kaldığımız otel gerçekten çok kıl. Oysa ki deniz manzaralı olsun diye gelmeden önce yazdım, çizdim ve hatta telefon açıp konuştum. Güya oda deniz manzaralı ama camlar o kadar pis ki denizi görmemize imkan yok. Ayrıca yerdeki halılar da çok pis. Çoraplarımızın altı kapkara olunca anladık. Belli ki otel açıldığından beri ne camı silinmiş ne halısı temizlenmiş. Oteli de bir görseniz, gerek konumu gerekse dış mimarisi ile adeta Elmadağ'daki Hilton. Dışı seni içi beni yakar cinsten. Sizi Krala şikayet edeceğim beyler! Aramaz mısın şimdi Umman'ın temizliğini ve Sultan Kabus'u. 
29 Kasım 2003 Cuma 
Bugün memlekete dönüş günü. Seyahat ve işe dönüş arasında bir Pazar günü olması ne güzel.
Bahreyn'den zihnimde geriye ne kaldı dersem en başta şu Costa Coffee'de yaşadığımız kahve ve muhabbet karışımına bayıldık. İnsanın memlekete dönüp böyle bir yer açası geliyor.      ( Görüyor musunuz! Ayağımıza gelen fırsatı tepmişiz. Şimdi bir kahve zincirimiz olabilirdi. )  
Bir diğer konu ise Suudi Arabistan'dan Bahreyn'e uzanan kafayı çekme turizmi... Memleketimizi öpüp başımıza koyalım; sahip olduğumuz hürriyetin kıymetini bilip şükredelim. 
Bunları bir kenara koyarsak Bahreyn'e iyi ki başka bir ülkenin yanı sıra gitmişiz diyorum. Zira kendi başına o derece cazip bulmazdım. 
( Tabii ki aradan geçen zaman zarfında ülkedeki gökdelenlerin, turist çekecek eğlence ve tema merkezlerinin sayısı arttı. Formula yarışlarının bir ayağı oraya geldi. Fakat günün sonunda Bahreyn yine de yukarıda belirttiğim gibi aslında AVM kıvamında bir ülke. Dev bir AVM ve eğlence parkı.)  
Dünyanın en değerli 2. parasına ve geniş petrol, gaz yataklarına borçlu olduğu zenginliğine rağmen bende sadece ve sadece "İyi ki burada yaşamıyorum ve iyi ki sadece gezmeye geldim." duygusu uyandırdı. İnsanın yaşadığı yerden memnun olmasından daha güzel ne olabilir ki! Bunun için bile Bahreyn'e gitmeye değer. Özellikle zamanı ayarlayıp bizim yaptığımız gibi yakındaki başka bir ülke ile harmanlayıp giderseniz başta uçak maliyeti, uçuş süresi gibi bir çok konuda da tasarruf etmiş olursunuz.)   


No comments:

Post a Comment