Friday 29 November 2019

BELÇİKA 🇧🇪 2005

Deniz, kum...güneş? Birçoğunuz için Belçika denince akla gelen bir dolu çağrışım 

içinde, muhtemelen bunlar yoktur. Tamam kabul güneş o kadar da parlak değildi.☼ 

Oysa oğlumun 3. yaşını kutladığımız seyahatimizde bizim için Belçika, şahane 

bir bilim parkı, göz alıcı bir su parkı ve oynamaya doyamadığımız bir kumsal; özetle çoluk çocuk geçirilen harika anlar demek... 

Çekya-Prag ve Fransa-Lille yazılarımı okuyanlar bilir. Toyota'dan arkadaşım Alp, 

işi gereği Toyota Avrupa'da çalışmaya başlayınca en yakın yerleşim yeri olarak Lille'e taşındı. Biz de onları ziyaret edeceğimiz seyahatin başına Çekya'nın başkenti Prag sonuna Belçika'dan Oostende'yi (Türkçesi Ostend) dahil edince ortaya 9 günlük, normalde akla gelmeyecek bir rota çıktı. 

26 Ağustos 2005 Cuma Prag'tan başlayan ve 4 Eylül Pazar günü Brüksel'den 

İstanbul'a dönmemizle sonlanan seyahatin sadece 1.5 günü Belçika topraklarındaydı. 

Günü birlik ve yarım günü birlik 😊 seyahatlerimizin detaylarına geçmeden önce 

Avrupa kıtasında Kuzey Denizi'ne kıyı olan ülkeyi biraz daha yakından tanıyalım. 

Seyahatimizde ana hedef noktası olan Lille, Brüksel'e Paris'ten daha yakın olduğu için uçuşlarımızda Brüksel havaalanını kullandık. 29 Ağustosta Prag'tan Brüksel'e uçup oradan da trenle Lille şehrine ulaştık. 

Belçika Brifingi:
Belçika’nın kısa tarihi:
Belçika’nın yapısını anlamak için kısa bir tarihçesine bakmak gerek.
1815’te Napolyon, birleşik Hollanda, İngiliz ve Prusya kuvvetlerine yenilince, istila ettiği toprakların bu üçlü arasında bölüşümü sorun olmuş. Onlar da işin içinden “Bari buraya yeni bir ülke kuralım.” diyerek çıkmışlar. Böylece 1831’de Belçika kurulmuş. Hal böyle olunca da bir kıyısı Hollandaca yani Flamanca, bir tarafı Fransızca, az bir tarafı Almanca konuşulan bir ülke oluşmuş.
Şu anda ise Belçika’da resmî olarak tanınan ve özerk yapıda 3 bölge var ki bunlar Flaman, Valon ve Brüksel. Geçmişte kuzeydeki Flamanlar ve güneydeki Fransızlar arasında epey siyasi gerilim yaşanınca “ayrılsak da beraberiz” tadında bu çözüm bulunmuş.
Başkent: Brüksel
Yönetim Biçimi:
İşte bu kısım epey karışık. Zaten tarihini o yüzden önce yazdım ki bu kısım daha iyi anlaşılsın. Resmî kayıtlarda adı Belçika Krallığı olarak geçen ülke, federal, anayasal monarşiye sahip ve her biri ayrı yasama organınca denetlenen 6 hükümet bulunuyor. Karışık olduğunu söylemiştim.😏
Yüzölçümü ve Nüfus:
Belçika mini minnacık bir ilke. Türkiye ile kıyaslandığında alan olarak %4’ü, nüfus olarak da %15’i kadar. Yani Belçika’yı cebimizden çıkarırız. Fakat kişi başı gelir olarak bakarsak Almanya’yı bile sollayan ve bizden kat be kat zengin olan Belçikalı da bizi cebinden çıkarır.😉
Dil:
Flamanca, Almanca ve Fransızca olmak üzere 3 resmi dil var.
Din:
Ülkenin yarıdan az fazlası Katolik Hıristiyan, neredeyse %35 oranında ise ateist var. %5’e yakın Müslüman nüfusun yarısını Türkler oluşturuyor.
Etnik yapı olarak da nüfusun sadece %75’i Belçika vatandaşı. %2 oranında Türk nüfus var.
Para: Euro
Vize: Shengen
Ulaşım:
Belki şaşıracaksınız ama Türkiye’nin birçok ilinden sadece başkent Brüksel’e değil Ostend ve Liege şehirlerine de direkt uçuş var. Hangi şehirler derseniz doğal olarak başta İstanbul ve devamında Antalya, Bodrum, Ankara, İzmir, Adana ve belki şaşıracaksınız ama Eskişehir😊 Seferler özellikle tatil dönemlerine göre farklılık göstermekle birlikte ilk başta akla gelmeyecek uçuş noktaları olduğunu kabul etmek gerek. Brüksel-Eskişehir arası uçuş olduğunu ilk gördüğümde şok olmuş; bunun üzerine bir de listeye Ostend eklenince “Yok artık!” demiştim. İşte insan bilmeyince ayrı şaşırıyor bilince ayrı. Sonuçta bu minicik ülkenin Türk nüfusunun yoğun olduğu şehirlerinden hem anavatana ziyareti hem de yine memleketimizdeki tatil adreslerine trafiğine göre uçuş rotaları oluşmuş. Özetle, talep arzını doğurmuş.  
Gezilecek Yerler:
En başta gelen şehirler Brüj (Bruges ya da Brugge olarak da yazılıyor), Brüksel, Gent ve Antwerp.
Belçika küçük bir ülke. Brüj ya da Brüksel’i baz alarak diğer şehirlere tren, otobüs ya da kiralık araç ile en fazla 1 saatte ulaşıp şehir içlerinde de yaya olarak kolayca gezebilir ya da bisiklet kullanabilirsiniz. Brüksel’den Brüj’e neredeyse her yarım saatte bir tren var.
Bizim gezi noktamız,bu şehirler içinde en popüleri olan Brüj’e en yakın havaalanına sahip Ostend şehriydi. Ostend-Brüj arası 27, Brüksel-Brüj arası ise 100 km. Ostend deniz kenarında. Dolayısıyla yazın giderseniz aynı zamanda deniz tatili yapabilir ve bizim gibi Earth Explorer ve Sea Life’ı gezebilirsiniz.
Brüj, içinde yer alan kanalları ile Kuzeyin Venedik’i olarak anılan gerçekten de çok sevimli,  gezmesi rahat bir şehir. Aşk Gölü isimli bir yeri var. Özetle romantik bir adres arayanlar için akılda bulunsun. Şehrin, yaz aylarında çiçek festivali kışın ise buzdan heykeller ve buz pateni ringinin kurulduğu festivalleri var. Fakat son yıllarda küresel ısınma nedeniyle buzların muhafazası için çok enerji harcanması gerektiğinden, turizm uğruna çevreyi harcamamayı daha mantıklı bulan ( 10 numara 5 yıldız hareket) Brüj Belediyesi bu etkinlikleri yapmama kararı almış. Yani ne çıkarsa bahtınıza. Bir hevesle gidip bulamazsanız da nedenini bilip mazur görürsünüz artık.
Yeme-İçme:
Bir Belçikalının en sevdiği yemek patates,özellikle de patates kızartması. Dolayısıyla en basitinden en lüksüne kadar restoranlarda envai çeşit patates yemeği bulabilirsiniz.
Tatlı olarak ise waffle Belçika seyahatinde tadılacak lezzetler arasında.
Bu ikisini sokakta da bulabilirsiniz.
Ben tatmadım ama midyeleri de denemeye değermiş diye duydum.
İçki olarak bira ve özellikle de Dünyaca tanınırlığa sahip Stella Artois.
Lafa patates ve waffle ile başlamış olsam da Belçika Mutfağı Fransız mutfağına benziyor diyorlar. Nedeni ise şarap ve peynire verilen önem. Buna şaşmadım zira bu seyahatten çok uzun yıllar önce eşimle birlikte Hollanda, Belçika ve Lüksemburg yani Benelüks seyahati yaptığımızda, kaldığımız otellerde kahvaltıda peynir olmamasından muzdaripken sadece Belçika’ya geldiğimizde bir değil birkaç çeşit peynire kavuşunca pek mutlu olduğum dün gibi aklımda. Hatta konakladığımız oteli seçerken “kahvaltıda ne var?” soruma “peynir” diye sayarak başlamaları ve “ne çeşit peynir” diye inanmayıp sorduğumda ise birkaç çeşidi rahatlıkla söylemeleri etkili olmuştur diyebilirim.😊 Adı geçmişken Benelüks nedir onu da açıklayayım. Bu isim Belçika (Belgium), Hollanda (Nederland) ve Lüksemburg (Luxemburg) ülke isimlerinin bir bileşimi olup bu ülkeler arasındaki coğrafi, politik ve ekonomik işbirliğini de temsil etmektedir.
Neleri Ünlü:
*Tabii ki Belçika çikolatası,
* Dante( bizim gibi el emeği göz nuruyla dolu bir ülke için çok farketmese de ) 
* Antwerp’in kuyumcuları özellikle de pırlantası. Belçika ve pırlanta ne alaka derseniz, Belçika'nın geçmişte Afrika'da sömürge sahibi ülkelerden biri olduğunu söylesem ve bir de "Kanlı Elmas" filmi desem o zaman alakayı kurarsınız gibime geliyor.  
* Bir de çizgi roman dünyasından tanıdığınız Ten Ten, karakter olarak genç bir Belçikalı'dır.
Bundan sonrasında günlük notlarıma emanetsiniz. 
SEYAHAT GÜNLÜĞÜ 
2 Eylül 2005 Cuma ( Lille - 
Bugün oğlum arkadaşsız kaldı, çünkü küçük Deniz okulda; Alp ise işte. Başta bugün için günübirlik Parise gitme planımız vardı. Vazgeçtik ve onun yerine öğlene kadar şehir merkezini gezip hayatımızın belki de ilk ve son yoğun yurt dışı alışverişini yaptık. ( O dönemde Euro şimdikinin dörtte biri olunca ve henüz o tarihlerde Türkiye'de açılmamış olan H&M'de harika ve müthiş ekonomik çocuk kıyafetleri bulunca tamamen mantıklı bir eylem olarak alışveriş yapmıştık. Ne tesadüf ki cuma günüymüş. Efsane Cuma olmuş 😊)
Alışverişimiz sonrası eve dönüp elimizdekileri bıraktık ve hep birlikte arabaya binip Belçikaya geçtik. Dile kolay! Sabah alışveriş, öğlen Belçika! Lille konum itibariyle Belçikaya çok yakın. Neredeyse Taksimden havaalanına gitme mesafesi kadar bir yol katedince yeni bir ülkedesiniz. İkisi de AB üyesi olduğu için geçişler sorunsuz; durmuyorsunuz bile. Burada Slots isimli çok güzel bir dekorasyon mağazasına gittik. Flaman anlayışında bir mağazaymış. Belçikada kredi kartı makinesinin bir örneği kasada, diğeri müşteri tarafında. ( Görüyorsunuz ki şu an çok sıradan olup kanıksadığımız bir teknolojik uygulama o dönemde ilk kez Belçika'da görünce günlüğüme yazacak kadar dikkatimi çekmiş. ) Kasiyer rakamı giriyor, müşteri de kendi tarafındaki cihazda rakamı onaylayıp OK tuşuna basıyor. Bu sistem bizim şimdiki şifreli kullanıma benziyor. Mağazadan iki tane kurbağa şeklinde döküm mumluk aldık. ( Evimizdeki en sevdiğim dekoratif objelerden.) Elif, buraya taşınmadan önce uzun yıllar Marie Claire Maison ev dekorasyon dergisinde stilist olarak çalışmıştı. Sonrasında ise bağımsız olarak çalışmaya devam etti. Benim zevkli ve yetenekli arkadaşım Fransa'da yaşadığı dönemde de oranın en ünlü stüdyolarından birisinde stil editörü olarak birçok projede yer aldı.Dolayısıyla Sevgili Elif ile birlikteyken biz de en son dekorasyon trendleri konusunda güncellenmiş
olduk.   
3 Eylül 2005 Cumartesi
Elif, dekorasyon trendlerini takip için bugün erkenden kalkıp Paris'teki Maison Object Fuarı'na gitti.
Hal böyle olunca evsahipliği tacı tek başına Alp'e geçmiş oldu ve Sevgili Alp de bize nefis pancake pişirdi. Bunlar hakikaten ailecek alafranga olmuşlar!
Kahvaltıdan sonra Belçikaya doğru yola çıktık. Blankenberge isimli Ostend'in ötesinde bir sahil kentindeki Sea Life su parkına gittik. Çok etkileyici bir yer.  Fok balıkları, penguenler, köpekbalıkları, Nemo, Dori ve bir sürü başka balık gördük. İnsanı kendine hayran bırakan bu  güzelliklerin ardından en az akvaryum kadar güzel düzenlenmiş mağazasını da ziyaret edip alışveriş yaptık.

Sea Life gerçekten de "İyi ki gördük; gezdik." denecek bir adres. Tadı damağımızda kaldı. Bir sonraki gezi noktamız ise Der Haan üzerinden geçip ulaştığımız Ostend'deki Earth Explorer. Sea Life'tan dimağımızda kalan lezzete zirve yaptıran bir keşif parkı burası. Çok ama çok güzel bir yer. Hem yetişkin hem de çocuklar için yaşadığımız dünyanın olaylarını, bilimini deneylerle, düzeneklerle gösteren harikulade, etkileyici, eğitsel ve eğlenceli bir yer. Çok güzel bir yanardağ simülasyonuna katıldık. Yerçekimini anlatmak için konulan boru kaydırağa ise bayıldım. Arkan ve Poyraz kaydılar. Çok, çok, çok eğlendik. Şimdiki gençlerin deyimiyle "manyak eğlendik"! Deprem simülatörüne girdik. Burada yer alan dökümanlarda İzmit Depremine de değinilmiş ve özellikle kötü yapılaşmadan bahsedilmiş. Ne acı!

Earth Explorer'ın kafesinde çocuklara hem Poyraz hem de benim çok hayranı olduğumuz nger Bob çıkartmaları veriyorlardı. Hepimizin kolunda şimdi nger Bob ve Patrick çıkartmaları var.😏
Earth Explorer denize çok yakın bir alana kurulmuş. Arkası geniş bir kumsal. Gezimizin ardından tema parkının yanında kurulmuş Deloitte firması sponsorluğundaki organizasyona dahil olduk. Çocuklar şişme oyuncaklarla kendilerinden geçercesine oynadı. Festival tadında olan organizasyonun sahil kenarında bulunan aktivitelerini de seyrettik; ikramlarından nasiplendik.

En güzeli ise doya doya kum keyfi yaptık. Poyraz çok coşkulu, keyiften kudurmuş gibi; adeta kumda yüzüyor. Hepimizin kum detoksu yaptığı harikulade bir gün oldu. Açıkçası bu seyahati planlarken
içinde deniz, kum ( güneş vardı diyemem)  olan bir gün hayal etmemiştim. Hayal ettiğimin 1000 katı güzel bir gün yaşadık. 
( Poyraz'a yaklaşık 5-6 yaşlarındayken bu seyahate ait bazı fotoğraflar gösterip o vakti hatırlayıp hatırlamadığını sorduğumda, tüm detaylarıyla ve hatta Earth Explorer'ın kafesinde ne yediğine kadar söyleyip beni şok etmişti. Bu çocuklar evreni yutup mu Dünyaya geliyorlar acep! ) 
Düne yarım bugüne tam gün yerleşen Belçika, seyahatimize renk kattı. Stil editörü olan Elif'in bizi
ünlü bir dekorasyon mağazasına götürmesi ile Belçika'ya "artistik ve estetik" bir bakış atmış olduk.
Bugün ise otomotivde çalışan Alp'in seçimiyle geldiğimiz bölgede, bilim ve açık hava ağırlıklı "teknik" ve "dinamik" bir gün geçirmiş olduk.
Daha önce Earth Explorer tarzı interaktif bilim merkezi hiç görmedim. Ben bir yetişkin olarak bile mest olmuşken Deniz ve Poyraz zaten kendilerinden geçtiler. Umarım ülkemizde de böyle yerler açılır. ( Ne mutlu ki memleketim Eskişehir'de Sazova Parkı içinde harika bir Bilim Merkezi var. Yanı başında Hayvanat Bahçesi, Akvaryum ve daha neler neler... Bir deniz eksik. O da Kent Park'ta😊)    
4 Eylül 2005 Pazar
Tatile ve arkadaşlarımıza veda günü geldi. Elifler bizi Brüksele, havaalanına kadar getirdiler. Ne ilginç değil mi! Fransada yaşamalarına rağmen uluslararası uçuşlar için Belçikaya gitmek... İşte sınırlar kalkınca böyle bir imkanı da kullanmak mümkün oluyor.
4. kez gitmeme rağmen Fransa bu sefer bana bambaşka bir deneyim yaşattı. Orada yaşayan birisinin yanında kalarak bir ülkeyi tanımak hakikaten çok farklı. Daha bir Fransız gözüyle günlük yaşamı izleme ve tanıma fırsatımız oldu. Ayrıca çocukla yapılan bir seyahatte çocuğu olan birinin yanında kalmak bir lütuf. Bildiğiniz ülkelere bir de eşinizin dostunuzun yanında kalarak tekrar gidin derim. Eminim daha çok keyif alacaksınız.



...

No comments:

Post a Comment