Oğlumuzla birlikte yaptığımız seyahatlerin 3.durağı UMMAN
"Dünyada Nerelere Gitmek İsterim" kişisel listenizde Umman'ın ilk 10 ülke arasında yer almadığını tahmin edebilirim.😊 Hatta kiminizin "Umman Nere ki?" dediğini duyar gibiyim.😊
Çekirdek aile olarak ilk seyahatimiz Danimarka ve Finlandiya'ya olmuştu. Oysa, benim oğlumla gitmeyi düşündüğüm ilk ülke gerçekte Umman'dı. Ne oldu da aklıma ilk Umman geldi ve ardından ne oldu da gidemedik, daha doğrusu öteledik kısmı ilerleyen satırlarda, günlük notlarım arasında.
Şimdi Umman'a dalmadan😊 önce kısa bir ülke brifingi verelim:
- Umman, İngilizcede Oman olarak geçiyor. Ülkenin volkanik patlamalar sonunda oluştuğuna inanıldığı için Ateşin Anası anlamına
gelen "Umm an nar" denilmiş ve böylece Umman'ın hikayesi başlamış. Ayrıca Umman sözcüğü Eski Arapçada "Ana deniz, okyanus" anlamına gelecek şekilde kullanılmakta olup yaşı bana yakın ve üzeri olanlar😉 sözcüğü bu şekilde hatırlayacaktır.
- Asya kıtasında bir yarımada olan ülke, İran ve Umman Körfezi ve Hint Okyanusu'na
kıyı. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Yemen ile kara sınırı var.
- Parlementer monarşi ile yönetiliyor.
- Kısaca Umman dense de resmi adı Umman Sultanlığı. Sultanlarının adı ise epey ilginç: Kabus. Kabus Bin Said El Said. Ve adının aksine Sultan Kabus, ülkesine kattığı yenilikçi ve modern girişimler nedeniyle halkı tarafından çok
seviliyor. Yani sevilen bir Kabus!
-
Başkent
Maskat, İngilizcede Muscat olarak yazılıyor.
- Dil Arapça, din İslam
- Umman, Arap Dünyası içinde bağımsızlığı en eskiye dayanan ülke. Bir dönem Birleşik Krallık ile bağlantıları olsa da tam anlamıyla bir sömürge ülkesi hiç olmamış.
- Para birimi Umman Riyali, şu anda yaklaşık 15 TL’ye tekabül
ediyor. Bizdeki kuruşun karşılığı ise Baisa ve 1 Riyal 1000 Baisaya bölünüyor. 2003’ten 2019’a gelindiğinde TL ve riyal arkasındaki paritenin korunduğunu
görüyorum. Aynı şekilde riyal ve Euro arasındaki parite de benzer çizgide kalmış.
- THY ve Oman Air’in İstanbul-Maskat arası her gün direkt
seferi var ve 5-6 saat sürüyor.
- En büyük gelir kaynağı petrol ama bu rezerv diğer Arap ülkeleri kadar fazla değil. Okyanus kıyısı bir ülke olması nedeniyle tarih boyunca ticaret, ülke ekonomisinde önemli bir yer tutmuş. Umman, Arap ülkeleri içerisinde petrol yerine denizcilik ve balıkçılık ile çağrışan tek ülke.
- Umman aynı zamanda masal kahramanı denizci Sinbad’ın ülkesi😊
- Umman aynı zamanda masal kahramanı denizci Sinbad’ın ülkesi😊
Vize:
alabiliyorsunuz. Ücreti ise sırayla 5, 20 ve 50 Umman riyali.
Seyahat Süresi ve Ulaşım:
Bizim seyahatimiz 1 hafta sürdü. 5 gün Umman, 2 gün Bahreyn şeklinde.
Bu yolculuğumuzda da 2 ülke geziyoruz. O dönemde şimdiki gibi bol bol direkt uçuş olmadığı için,
bulduğum en uygun uçuş Bahreyn aktarmalı Gulf Air uçuşuydu. Fırsattan istifade, hali hazırda uçak
rotasının bir parçası olan Bahreyn için çok az "stop over" yani duraklama farkı verip bu ülkeyi de
programın içine aldım. Cuma yola çıkıp diğer cuma yurda döndüğümüz 1 haftalık seyahatin kabaca 5
günü Umman, 2 günü ise Bahreyn'e ayırdık.
Ülkelerdeki ulaşımımızı araç kiralayarak yaptık. Umman'da toplu taşıma çok yaygın değil. Araç
kullanımı gayet rahat ve rakamlar gittiğimiz dönemde bizim ülkemize kıyasla daha yüksek değildi.
Seyahat Zamanı:
2003 Kasımı son haftasında yaptığımız seyahatimiz biz ve haliyle tüm Müslüman ülkeler için
Ramazan ayının son günleri ve bayramı kapsıyordu. Umman iklim olarak ılıman bir ülke. Biz
gittiğimizde çok da güzel deniz tatili yapabildik. Dolayısıyla tavsiyem havanın Türkiye'de soğuk ve
serin olduğu zamanlarda gidin ki havanız değişsin, kemikleriniz ısınsın.
Ramazan ayının son günleri ve bayramı kapsıyordu. Umman iklim olarak ılıman bir ülke. Biz
gittiğimizde çok da güzel deniz tatili yapabildik. Dolayısıyla tavsiyem havanın Türkiye'de soğuk ve
serin olduğu zamanlarda gidin ki havanız değişsin, kemikleriniz ısınsın.
Ramazan, Kurban Bayramı gibi tarihlerde Umman'a gideceklere önerim, tüm rezervasyonlarınızı
önceden yapmanız olacak. Zira Umman, etrafındaki Arap ülkeleri için de çok popüler bir seyahat
noktası. Dolayısıyla ortada kalma riski var.
Konaklama:
Biz seyahat için Maskat'ı ana üs aldık ve civar şehirlere kiralık araç ile günübirlik ziyaretler yapmayı
tercih ettik. Maskat'ta konakladığımız Crown Plaza çok güzel ve 5 yıldız olmakla birlikte fiyat algısı
olarak o dönemde oldukça makul bir oteldi. Merak edip şu anda baktığımda ise rakamların fezaya
çıkmış olduğunu gördüm. Gerçi TL'nin o dönemdeki dolara kıyasla 4 kat değer kaybettiğini de
hesaba katmak gerekir. Crown Plaza'yı o tarihte mutlaka ultra bir promosyonu olduğu için seçmiş
olmalıyım.Aksi takdirde 5 yıldızlı otellerde kalarak bu kadar gezme imkanımız olmazdı. 😃
Sonuçta Afrika'da bile harika hostellerde kalmış birisi olarak diyebilirim ki, özellikle booking.com,
hostelworld.com gibi dünya çapındaki portallere kabul görmüş, bütçenize uygun ve yorumları
pozitif ağırlıkta her yerde gönül rahatlığıyla kalabilirsiniz. Airbn seçeneğini ise tamamen kişisel
tercihinize bırakıyorum.
Yeme-İçme:
Merak etmeyin, aç kalmayacağınız bir ülkedesiniz.
Et, tavuk, balık çeşit çeşit ve lezzetli.
Pilav kültürü geniş. Beyazından renklisine. Sadesinden baharatlısına... Sevdiğiniz rengi seçin.
Çeşit çeşit salatalar.
Kahve kültürü var. Demleme Türk çayına hasretten başınız tutarsa kahve için.
Temizlik:
Biliyorum ki bir çok kişi Arap ülkesi deyince "Ay oralar pistir şimdi!" 😊 diyordur. Değil. Hem de
hiç. Umman özellikle de başkent Maskat temizliği ile ödül almış bir şehir. Tahminimce Sultan
Kabus da insanların Araplar hakkındaki bu önyargısını gözeterek modern ve temiz bir ülke için
kolları sıvamış.
Gezilecek Yerler:
Biz Maskat, Nizwa, Barka, Quiriyat şehirlerini gezdik.
Gitmediğimiz ama görülmesi çok keyifli olabilecek bazı yerler daha var:
* Bir liman kenti olan Sur. Bizim gittiğimiz dönemde yol kötü olduğu ve kiraladığımız araç 4x4
olmadığı için cesaret edemediğimizden 😊 biz gidememiştik. Sur rotasında Ras Al Jinz ve Wadi Shab
de var. Sonuçta aradan 16 sene geçti. Yollar çok çok daha iyidir.
* Ras Al Jinz bizdeki Dalyan'ı andıran, deniz kaplumbağalarının üreme alanı. Burası aynı zamanda Arap Yarımadasının en doğu noktası. Okyanusa kıyı yerlerde, size geceleri adeta uzaydaymış duygusu veren, muazzam güzellikte yıldız seyri imkanı oluyor. Kaçırmayın derim.
* Wadi Shab, ise hiking yapabileceğiniz ve ardından yüzebileceğiniz etkileyici bir kanyon.
* Daha önce çölde safari yapmadıysanız mutlaka yapın ve hatta zamanınız müsaitse konaklayın. Wahiba Sands önerilebilir. Bizim daha önce çöl deneyimimiz olduğu için ekstra zaman ayırmadık.
* Musandam. Burası ülkenin ana karasından ayrı, Birleşik Arap Emirlikleri ve deniz arasında; ulaşımı ancak denizden ya da Birleşik Arap Emirlikleri-Dubai hattından yapılan ve methini çok duyduğum bir yer. Ramazan Bayramında gidince o bölgeye yapılan tüm turlar dolmuştu, yer bulamadık.
SEYAHAT GÜNLÜĞÜ
Evet, şimdi yavaş yavaş bavulumuzu hazırlamaya başlayalım. Bundan sonrasında günlük
notlarım eşliğinde Umman'ı geziyoruz.
21 Kasım 2003 Cuma ( Uçuş,Maskat)
Dün İstanbul’da yine bombalar patladı.
Bombaların biri HSBC Genel Müdürlüğü’ndeydi. Tam karşısındaki Metrocity’de çalışan
kardeşimden haber alıncaya kadar, aklımdan geçen onlarca senaryoyu ve dolayısıyla üzüntümü tarif etmem imkansız.
Bugün uçağımız
15:30’da olmasına rağmen artmış olacağını tahmin ettiğimiz güvenlik önlemleri
nedeniyle saat 11:00 gibi hava alanına doğru yola çıktık. Serpil Annem bizi
hava alanına götürdü. Neredeyse Aralık ayı geliyor ama hava sıcak. Poyraz’ın üzerindekileri
çıkarttım. Çocuk doktoru olan kayınvalidem 30 yıllık hekimlik
hayatında, çocuklarını fazla giydirdikleri için anneleri hep uyarırken aksine konuştuğu
tek kişinin ben olduğumu söylüyor.😃 Gerçekten
de kış geldiğinde bile incecik kıyafetlerle dolaşıyorum ve sıkıca giyinmiş birilerini
gördükçe ben giymişcesine bunalıyorum. Hele dolma gibi giydirilmiş bir çocuk
gördüğümde çocuğu soymamak için kendimi zor tutuyorum. Serpil Annem yine de
Poyraz’ın bünyesinin benimle aynı olmayabileceğini ve kendi giyindiğim gibi
giydirirsem onu üşütebileceğimden bahsediyor. Allahtan, gittiğimiz ülke sıcak.
Zira Poyraz’da en ufak bir aksırma tıksırma olsa benden bilinecek.😉
Bu seyahatin özelliği finansörümüz diğer
deyişle sponsorumuzun oğlumuz Poyraz olması. Bir müddettir yoğunluk nedeniyle
kullanamadığım süt izinlerinin parasını aldım ve bu parayı da doğal olarak en
sevdiğim iş yani seyahat için kullanmak istedim. Yani tam anlamıyla “anamın ak
sütü gibi helal-i hoş” 😊 olacağına inandığım bir seyahate çıkıyoruz.
Oğlum dünyaya
geldikten sonra ilk seyahat rotamız olarak Umman’ı seçmiştik; fakat o dönemde
gidemedik ve yerine Danimarka-Finlandiya seyahatine çıktık. Kısmet bugüneymiş.
Daha da iyi oldu; zira şeker bayramı dönemindeyiz ve bayramda müslüman bir ülkede
olmak daha farklı bir deneyim. Memleketten uzak olsak da bayramı yaşamak güzel.
Poyraz doğduğundan beri geleneklerimizin yaşanması ve uygulanmasına daha da önem
veriyorum. Bugüne kadar Şeker ya da Kurban Bayramı’nda müslüman bir ülkeye
gitmemiş olanlara bu tecrübeyi muhakkak yaşamalarına salık veririm.
Neden Umman’ı
seçtiğimize gelince... 1997 yılında çalıştığım Nissan tarafından eğitim için Japonya’ya gönderildiğimde Umman’dan gelen bir Servis Müdürü ile tanışmıştım. Çok akıllı ve duyarlı birisiydi. İyi anlaşmıştık ve ayrılırken bana
üzerinde ördek motifleri olan bir eşarp hediye etmişti. İnsanı hakkında iyi düşününce haliyle ülke hakkında da iyi izlenim ediniyorsunuz. Dolayısıyla ilk tohum orada atılmıştı. 2000 yılını 2001’e bağlayan yıl ise eşimle birlikte Kenya’ya
giderken uçakta Umman’ın tanıtımını izledim ve tohum artık filizlenmeye başladı. Sadece 2 yıl sonra oğlum
dünyaya geldiğinde arkadaşımın hediye ettiği eşarbı bandana şeklinde oğlumda kullandım ve çok yakıştı. Ayrıca oğlumla birlikte Dünyayı gezme fikri ile bu kadar dopdoluyken ummana açılmaktan😊 daha iyi bir başlangıç olabilir miydi!
Umman Denizi -gelgitler |
Bu sene planlamaya daha erken başladım. Vizeleri alıncaya kadar eşimin seyahatten haberi olmadı. Eşimin iş yerindeki
arkadaşları Merve ve Nilgün ile işbirliği
yapıp vize için gerekli tüm evrakları ve dilekçeyi onların yardımıyla aldım. Bu
nedenle eşime pasaportu uzattığımda gerçek bir şok yaşadı. Poyraz, ilk gitmeye
niyetlendiğimiz dönemde 6 aylık bile değildi; şimdi ise 15 aylık ve gayet güzel
yürüyor. Dolayısıyla zamanlama çok daha iyi. Yanımıza puset almamıza gerek
kalmayacak.
15:30'daki uçuş öncesinde Arkan check-in için Gulf Air bankosunda sıra beklerken biz de Poyraz ile öğle
yemeği yemek Burger King’e gittik. Poyraz bir Kids Menu hamburgerinin
etini tamamiyle yedi. Ayrıca bir küçük kavanoz mısır ile pipetin cazibesi
sayesinde yarım bardak ayranı -ki ilk defa oluyor- içti. Böyle yemesi beni çok
duygulandırdı.😃 Bir anne için çocuğunun rahatça yemek yemesi ve karnının doyması ne büyük mutluluk Tatil için mükemmel bir başlangıç! Sonra Advantage Lounge’a
gittik; Poyraz uçuş öncesi biraz kestirdi.
Vaktinde kalkan uçağımızda koltuğumuzu çok
şirin bir Çinli ile paylaştık. Arka koltukta, Umman'ın Sohar şehrinde bir inşaat firmasında çalışan
eşini görmeye giden bir anne-kız, çaprazımızda ise öğrenme güçlüğü olan kızları Ece'yi kocası ve oğlu ile birlikte Hindistan’a götüren, hayatı filmlere konu
olabilecek bir anne vardı. Ece, bana hiç bir
şeyin göründüğü gibi olmadığını bir kez daha gösterdi. Onu ilk gördüğüm an annesinin kucağına
uzanmış, annesinin kaşıkla verdiği yoğurdu hiç itirazsız yiyordu. Oğlum Poyraz, 4 kilo üzeri bir kiloyla ( normal doğum 😉) dünyaya geldi ve hep çok formda bir çocuk oldu. Hatta yürüyünceye
kadar tombiş bile denebilirdi. Fakat yemek yerken yine de bin bir tür atraksiyon
yapmam gerekiyordu. Ece gibi, uzanan kaşığa sorunsuzca ağzını açan bir çocuğu görünce
bir an “annesinin çok şanslı” olduğunu düşündüm. Daha sonra ilerleyen dakikalarda Ece’nin öyle yatışının “kolay yemek yiyen çocuk”tan başka
bir anlamı olduğunu öğrendiğimde kendimi çok tuhaf hissettim. Gerçekten de bazen imrendiğimiz insanların
bilmediğimiz acıları, acıdığımız insanların ise bizden daha huzurlu hayatları olabiliyor.
Öğrenme güçlüğü yaşayan bir çocuğa sahip olmakla birlikte karı kocanın
birbirine desteği, sağlıklı çocuklarının kardeşini sahiplenmesi ve fizan da
bile olsa çocuklarına ilaç olacak çözümü aramaları gerçekten etkileyiciydi.
Sultan Kabus'un Sarayı |
Crown Plaza-kumsal |
22 Kasım 2003 Cumartesi (Maskat)
2 saatlik zaman farkı nedeniyle
kahvaltıya ancak yetişiyoruz. Poyraz normal zamanda yani saat 07:30 gibi uyandı
ki bu da bizim saatimizle 09:30 demek. Kahvaltı 10:30’a kadar. Hazırlanıp
ininceye kadar saat 10:00’u geçti. Kahvaltı ne yazık ki dışarıda nefis bir hava
olmasına rağmen Ramazan ayı olması nedeniyle iç mekanda sunuluyor. Üstelik oruçlular
görmesin diye pencereler ve perdeler dahi açılmamış. Kahvaltıda bize tanıdık şeyler
var. Poyraz’ın sevdikleri arasında en başta
gelen zeytin ve üzüm de bulunuyor. Gerçi beraberimde Poyraz’ı düşünerek zeytin
ve üzüm getirmiştim. Bu durumda rahatça yedirebilirim. Ayrıca Poyraz’ın çok
sevdiği pirinç patlağı da var. Ben de Poyraz da şekersiz pirinç patlağını süt
ile yemeği çok seviyoruz ama şekersizini bulmak çok zor. Poyraz, yerken çıkardığı
ses dolayısıyla kahvaltı gevreklerine “kıtini” diyor. Bu lafı o kadar sevdik ki
biz de artık kıtini diyoruz.
Crown Plaza |
Kahvaltıdan sonra önce havuz ardından
da deniz keyfi yaptık. 22 Kasım’da hiç üşümeden denize girmek çok güzel bir
duygu. Deniz burada inanılmaz gel-git yapıyor. Dolayısıyla “git” konumundaki
denizde Poyraz çok keyif aldı. Sadece 5-10 cm derinliğindeki Poyraz’ın
deyimiyle “kısa” suda biz de güven içinde dolaştık, fotoğraf çektik ve çok ama çok
eğlendik. Her şeyden önce bir Arap ülkesinde böyle keyifli bir deniz, kumsal ve iklim bulmak çok keyifli. İstanbul kışı karşılamaya hazırlanırken burada gerçekten de havamız değişti. Mevsimsel farklar yaratan seyahatler yapmaya bayılıyorum. O zaman Dünyayı gezdiğini insan daha çok anlıyor.😊
Maskat -Kordon |
Muscat by Night 😊 |
İkindi vakti Poyraz uyudu. Ardından yaklaşık 40 dakika yürüme uzaklığındaki
Inter Continental otele kiralık aracımızı almaya gittik. Burası bizim kaldığımız
otele kıyasla daha çok Arap Oteli’ne benziyor. Arap mimarisi ve dekorasyonu
kullanılmış.
Sanatsal bir gece fotoğrafı 😊 |
Aracımızı alacağımız Avis’in ofisi 16:00’da açılacakmış; biraz
bekledik. İşlemler ise açıldıktan sonra tam 1 saat sürdü. Allahım bu insanlar çok
yavaş! Arabamız Corolla Eco’yu alıp doğru
Corniche olarak bilinen yere gittik. Burası aynı zamanda Mutrah olarak
biliniyor. Her yer –bayram için süslenmiş olsa gerek- şıkır şıkır. Bütün
elektrik direkleri aydınlatılmış ve Sultan Kabus’un fotoğrafları ile donatılmış.
Poyraz uyanınca Mutrah’ın Suq olarak adlandırılan çarşısına gittik. Bizim Kapalıçarşı’nın
mini mini minyatürü. Poyraz’a oranın yerel giysisi disdasha ve takkesinden aldık.
Bir yerde bizim kebaba benzeyen bir şeyler atıştırdık. Arkan daha sonra
yediklerimizden rahatsızlık duyunca (psikolojik olarak😊) otele döndük. Bahçede tam bir festival havasında ve açık büfe formunda akşam yemeği sunuyorlar. Poyraz’a
yerel kıyafetlerini giydirip yemeği indik. Poyraz herkesin ilgisini çekti. O
kadar tatlı oldu ki! Yemek sonrası Poyraz uyuyunca Arkan ile balkonda kahve
keyfi yaptık. Hava çok güzel! Manzara çok güzel
Yerel kıyafet disdasha |
23 Kasım Pazar 2003 (Nizwa)
Bugün istikamet Nizwa! Bizim Bursa gibi
yani eski başkentlerden. Yol belirli bir noktadan sonra tıpkı Ürdün gibi sadece
kayalık sıradağlardan oluşuyor fakat o noktaya kadar yolun geliş ve gidişini ayıran
çizgisi çok güzel ağaçlandırılmış ve yol ayrımlarına ortasında muhteşem heykeller olan dönel kavşaklar
yapılmış. Tüm şehirlere giriş öncesinde ve çıkıştan sonra bir müddet bu yeşillik
ve heykel ziyafeti izliyorsunuz.
Sonra ise kupkuru bir coğrafya. Bu tür bir kuraklık bizde yok. Bu nedenle
tarifi zor. Yaşamın olmadığı farklı bir gezegendeymiş gibi
hissediyorsunuz.
Böyle bir yoldan sonra
vardığımız Nizwa ise Oasis yani “vaha”.
Yol boyunca Poyraz uyudu. Nizwa’ya vardığımızda
(saat 14:00 gibi) Suq yani çarşı kapalı olduğu için kalesini gezdik. Burası ülkenin en
eski kalesi.
Nizwa-Kale |
Yanında yine ülkenin en eski camisi var. Ramazan olması sebebiyle neredeyse gündüz hiç hareket yok. Sokaklar boş. Restoranlar kapalı. Zaten sayıları da az.
Seyahatlerimizin en keyifli taraflarından birisi şehirleri adımlayarak yaptığımız keşifler olmuştur. Poyraz 1.5 yaşında olmasına rağmen içinde adeta bir nükleer santral varmışçasına enerjik olduğu için yürümek bizim için hiçbir zaman sorun olmadı. Nizwa Kalesini gezdikten sonra kalede çalışan görevlilere oğlum için nerede yemek bulabileceğimizi sordum. Burada oruç tutma oranı %100 olduğu için açıkçası kendimiz adına yemek sormaya utandım. Sağ olsunlar, yakındaki bir otelin yemek hazırlayabileceğini söylediler ve oteli de arayıp teyit ettiler. Gittiğimiz otelin adı Diyar, yeni hizmete açılmış.
Otelde hazırda yemek olmamasına rağmen -Allah razı olsun- sadece ve sadece oğlum için yemek hazırladılar. Hazırlanan sebzeli tavuk, pilav ve salata onların en sevdiği yemeklerin başında geliyor. Umman kültüründe pilav bizdeki gibi çok yaygın ve çok seviliyor. Bizden farklı olarak içine konan baharatlar nedeniyle renkli pilavları da var. Safranlı pilav bunların başında geliyor. Tavuk ise her türü lezzetli ve bizim ağız tadımıza aykırı değil. Poyraz için basit bir salata hazırlattırdık. Genelde salata olarak özellikle fattoush denilen türü çok seviliyor. Bu salatada onların pide ekmeği, klasik domates ve salatalığa ek olarak bizim salatalara pek eklemediğimiz susam, karabiber gibi baharatlar da katılıyor.
Nizwa yolları taştan... |
Burada çaydan ziyade kahve kültürü egemen. Kahvesi de tadılacak lezzetler arasında ve arada cereyan edecek memleket hasretini bir nebze giderebilir.
Yemekten sonra toprak evleriyle ünlü bir köye gittik. 400 yıllık kerpiç evlerin olduğu bir köyden sonra geri dönüş yoluna geçtik.
25 Kasım 2003 Salı (Barka)
Bugün bayram. Çok şükür! Artık kahvaltı alanındaki perdeler açılmış. Aydınlık bir yerde yemek yiyebildik nihayet.
Yemekten sonra toprak evleriyle ünlü bir köye gittik. 400 yıllık kerpiç evlerin olduğu bir köyden sonra geri dönüş yoluna geçtik.
Toprak evlerle dolu bir köy |
Yolda Poyraz uyudu. Saat 20:30 gibi otelimize yakın Central Center isimli bir alışveriş kompleksine gittik. Çarşı pazar dolaşıp akşam yemeğimizi yedik. Dünyanın tüm ülkelerinde yaptığımız gibi burada da bir Mc Donalds ziyareti yaptık.
24 Kasım 2003 Pazartesi (Quiriyat )
Bugün arife! İstikamet ise
Quiriyat. Orijinal programımızda Sur’a gitmeyi hedeflemiştik. Fakat Avis’teki görevli
Sur yoluna kiraladığımız binek araç ile gidemeyeceğimizi söylemişti. Biz yine
de gidebileceğimiz kadar yolu gitmek istiyoruz. Quiriyat’a öğle sularında vardık.
Burası deniz kenarında bir balıkçı kasabası; fakat denize giremedik. Giren
kimse yoktu; biz de girmeyelim dedik. Malum Ramazan ayı... Üstelik yanımızdaki
Mc Donald’s oyuncaklarını etrafta gördüğümüz bir çocuğa verme gafletinde
bulununca etrafımız birden nasıl bir anda çoğaldıklarını anlayamadığımız sayısız çocuk tarafından sarılıverdi.
Quiriyat -Kumsal |
Çok güzel, renkli kıyafetler
içinde kızlı oğlanlı çocuklar... Kızlar ellerine motifli kınalar yakmış. Ortam çok
otantik.
Bir süre sonra Sur
istikametinde yola devam ettik. Bir noktadan sonra yol gerçekten de kötüleşti.
Komple çakıl. Bir müddet gidip sonra vazgeçtik. Anlayacağınız 2 gündür içime
mayomu giyip hazır ve nazır yola çıkmama rağmen suyun kıyısından geçip içine
giremedim.
Akşam otelde yemek yemeği tercih ettik. Gayet güzel açık büfe yemek
vardı. Yemekten sonra Sultan Kabus’un sarayı civarına gittik. Fotoğraf çektik.
Barka |
Bugün bayram. Çok şükür! Artık kahvaltı alanındaki perdeler açılmış. Aydınlık bir yerde yemek yiyebildik nihayet.
Kahvaltıdan sonra hazırlanıp deniz kenarında eski bir yerleşim olan Barka’ya gittik.
İlk bayram harçlığımız |
Orada karşılaştığımız
Kemal Amca, Poyraz’a ilk bayram harçlığını verdi. 750 baza. Bizim için o kadar anlamlıydı ki eve döner dönmez bu paraları çerçevelettik. Oğlumun odasının duvarını süslüyor.
Barka’dan biraz
ileri bir noktada ise Al Sawadi Beach Resort isimli bir yerde nihayet denize kavuştuk. Gerçi yemek yeme merasimi nedeniyle deniz safası kısmı saat
16:00’yı buldu. O zaman da hem hava serinlediği ve hem de deniz çok çekilmiş olduğu
için denize giremedik. Fakat dönüşte otel avlusunda fokur fokur jakuziyi görünce
hemen atladık. Dönüşte yemeği yine otelde yedik.
Al Sawadi |
26 Kasım 2003 Çarşamba (Maskat-Uçuş-Bahreyn)
Bugün dönüş günü! Seyahatimizin ikinci ayağı olan Bahreyn'e uçuşumuz 16:00’da. Umman'a veda etmeden önce otelimizde son bir havuz ve deniz keyfi yapmaya karar verdik. Denizin gelgitlerini gözlemek, sığ suda endişenin zerresini taşımadan eğlenmek çok güzeldi. Bu tatlı vedanın ardından hazırlıklarımızı tamamlayıp
yola koyulduk. İlk iş olarak bize seyahat süresince hareket kolaylığı sağlayan ve hiç sıkıntı yaşatmayan aracımızı teslim ettik. Hava alanında uçuş öncesi beklerken kalan Umman riyallerimizi Bahreyn Dinarına çevirdik. Koleksiyonum için magnet almak istemiştim ama bulamadım. Düşünün ki bir ülkeye en büyük hava alanında bile magnet olmadığı vakitler gitmişiz. Şimdi ise en kolay bulabileceğiniz şey magnet. Bu ülkeden elimizde Poyraz’a aldığımız disdasha ve takke ile beraberinde Barkalı Kemal Amca'nın verdiği ve artık paradan öte paha biçilemez değer taşıyan bayram harçlığı kaldı.
No comments:
Post a Comment